Terör tanımını değiştirmek istiyorlar. Çok zor bir iş ve uluslararası bir soruna kanun yapmak! Önümüzdeki günlerde “terör” ve “terör propagandası” tanımları tartışmaya açılacak. Gerekli midir ve “terör tınımı” nasıl değiştirilecektir?
Geçmiş “terör olayları” kanun tasarılarında sıralanacak ve tanımında kanuni değişiklik yapmanın gerekli olduğuna dair gerekçeler yazılacak. 1991 yılında kabul edilmiş, 2006 yılında üzerinde esaslı değişiklikler yapılmış olan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununu bu vesileyle arzuladıkları yönetim biçimine uygun değiştirmek isteyeceklerdir.
Çoğunluk iktidarının hâkim olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi “terör tanımı” için yapılması istenilen kanun değişiklikleri için iktidar tavsiyesine uygun davranmayı seçecektir.
Önce terör tanımını, sonra propaganda suçunun ne olduğuna değinmeliyiz.
Terörle Mücadele Kanuna göre “terör” ne demektir?
Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir (Madde 1).
Terörün bu geniş tanımı 2003 ve 2006 yılındaki kanun değişikleriyle sağlanmıştır.
Terör suçlusu kimdir? Kanun (Madde1)’deki bu amaçlaraulaşmak için meydana getirilmiş örgütlerin mensubu olup da, bu amaçlar doğrultusunda diğerleri ile beraber veya tek başına suç işleyen veya amaçlanan suçu işlemese dahi örgütlerin mensubu olan kişi terör suçlusudur.
Terör örgütüne mensup olmasa dahi örgüt adına suç işleyenler de terör suçlusu sayılır.
Terör tanımını eleştirebilir, terör suçlusu şeklinde suçlar arasındaki ayırıma karşı çıkabilirsiniz. İstediğiniz kadar suçlar arasında bu şekilde ayrım yapılamayacağını ve hukuka aykırı olduğunu söyleyebilirsiniz.
Kanunen, terör ve terör suçlusu tanımı yazıldığı ve okunduğu gibidir.
Terör örgütünün propagandası suçu nasıl bir suçtur?
Terörle Mücadele Kanununa göre, cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, Kanunun 1. maddesinde belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere kurulan örgüt “terör örgütü” demektir. Kanunun 1. maddesinde tanımlanan “terör” amacıyla böyle bir örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak suçtur. Cezası ise Türk Ceza Kanununun “silahlı örgüt” (madde 314) maddesinde gösterilen on ile onbeş yıl arasında değişen hapis cezasıdır…(Madde 7).
Terör örgütünün propagandası ayrıca suçtur. Üç yıl önce kabul edilen kanunla değişik TMK’nin 7. maddesinin 2. fıkrasındaki “terör örgütü propagandası” şöyle tanımlanıyor:
“Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.(…)”
Bu suçu; dernek, vakıf, siyasî parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde bu fıkradaki cezanın iki katı hükmolunur.
Yeni dalga ceza davaları terör örgütü propagandası olacaktır… 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasının ihlal edildiğine dair çok sayıda iddianameler göreceğiz. Terör, demokrasi, insan hakları, düşünce ve ifade özgürlükleri açılacak bu ceza davaları üzerinden yeniden tartışılmaya başlanacaktır.
Herhangi bir suç işlediğiniz zaman, işlediğiniz suçun adi suç olduğunu düşünmeyin. Terör suçu olarak nitelendirilebilir. Hiçbir şey olmasa bile bir olasılık “terör suçudur” diye soruşturulmaya ve buna göre muamele görmeye başlarsanız sakın şaşırmayın.
Terör “suçlusu” olarak görülebilirsiniz. Çünkü bu Kanunun sürekli ve kararlı biçimde uygulanmasından ortaya çıkan alışkanlıkla edinilen idari pratik budur.
Dolayısıyla Terörle Mücadele Kanunu öncelikle yazan, çizen, görüş açıklayan, görüş edinme hakkını ve hatta temel insan haklarını kullanan herkesi “potansiyel suçlu” olarak görme yetisine sahip olduğundan üstüne üstlük; herkesi sürekli ceza tehdidi altında tutan bir kanun özelliğine sahiptir. Bakınız Kanun madde 1,2 ve 7…
Bu yüzden önümüzdeki günlerde en önemli kanun değişikliklerinden birisi olmaya aday olan Terörle Mücadele Kanunu ve ayrıca “terör” tanımı dünden çok daha önemlidir.
Egemenlik hakkının bir parçası olan yasama yetkisini TBMM’ye devretmiş olan millet için nasıl bir kanun değişikliği yapılacağı parlamento dışı muhalefet tarafından denetlenmelidir.
Kanunların kamu vicdanındaki yerinin uygulamada adalete ve hukuka uygun olabilmesini sağlayacak tek ölçüt insan haklarıdır. Sadece kanun yapmak bir işe yaramıyor. Hukuk, temel haklar, yaşanılabilir bir düzen ve adalet için yetmiyor.
İnsan haklarını mutlaka koruyacak hukuk oluşturulmalıdır. Düzeni yargılamak insan haklarını korumanın en doğal ve gerekli koşuludur. O yüzden düzene uygun kanunlarla düzeni korumak yerine insan haklarını korumak için hukuki ve kanuni düzen kurulması olmalıdır seçimimiz.
Terör tanımı yapılacak kanun değişikliğiyle yeniden yapılacaksa ve eğer güvenlik için özgürlükleri feda etmeye başlarsak; bu andan itibaren koruyacak insan haklarının kalmayacağı bir olağanüstü düzen kurmaya adım atmış oluruz.
İnsan haklarında sonun başlangıcı niteliğinde kanun ve düzen değişiklikleri yapılmamalıdır.
Tarih, kanuni olan bu düzenlerin yarattığı insan haklarının en acımasız ihlallerine tanıktır. (Fİ/EKN)