Tecavüz mitlerine nerden ve nasıl taktığımı anlatayım öncelikle. İki sene kadar önceydi. Öğlen vaktiydi. Dolmuşa bindim. Arka dörtlü koltuktayım. Durakların birinde dolmuşa iki-üç erkek bindi ve biri yanıma oturdu. Bacaklarını açtı.
Erkeklerin toplu taşıma araçlarında bacaklarını açıp oturmaları artık erkeklik kuralı sayıldığı için alıştık, alışmakla birlikte bir kenara bedenimizi iki büklüm edip bize kalan yere sığmaya çalışma yöntemleri geliştirmekle meşgulüz.
Yanıma oturan adam elleriyle cinsel organına yakın yerleri okşamaya ve pis pis sırıtarak bakmaya başladı bana. Ben de tip tip baktım. "Ne oldu bayan, rahatsız mı oldun?" dedi. "Evet, rahatsız oldum." dedim. Dememle adamın elini yüzüme doğru savurması bir oldu. O zamanlar refleks çalışması yapıyordum sporda. Kendimi korudum.
Adam ayağa kalktı ve bana tekme atmaya çalıştı. Yine kendimi savundum. Ayağa kalktım ve yumruk sallamaya başladım. Ayaktaki diğer iki erkek de saldırganın arkadaşlarıymış. Üç kişilermiş. Üçü de aynı anda saldırmaya çalıştılar. İnanmayacaksınız ama darbe almadım. Söylemiştim, refleks çalıştığımı. Sizleri ürkütmemek ve adımı "Amozan"a çıkartmamak için yumuşatarak "refleks" diyorum; uzak doğu yakın dövüş çalıştığım o zamanları.
Nasıl yaptığımı tam olarak hatırlamıyorum, çantamdan biber gazını aldım ve sıktım. Ortalık birden biber gazıyla doldu. Solculuktan gelen bir alışkanlıktan olsa gerek saldırganlar ve dolmuştaki halkım kadar etkilenmedim. Adamlardan biri "Oğlum bu karı boks biliyor. İnelim." dedi ve indiler. Zaten dolmuş durmuş ve kapılar açılmıştı.
Asıl olay şimdi başlıyor. Hamile bir kadın bana dönüp bağırmaya başladı. Neden gaz kullanmışmışım, neden şoförün ve dolmuştaki diğer iyi erkeklerin tepkisini beklememişim.
"Konuşmalarımızı duymadınız mı? Şoförü ve diğer erkekleri beklemiş olsaydım şimdiye kadar tecavüze uğramıştım" dedim.
Cevap: "Edebinle otursaydın bunlar başına gelmezdi." Benim cevap: "Bu ülkede bir yaşındaki kız çocukları edepsiz mi otuyordu tecavüze maruz kalırken?"
Atışmalar uzun. Dolmuştaki iyi erkeklerden çıt çıkmıyor. Kafama takıldı bu olay. Beni ilk yargılayan bir kadın olmuştu. Kendimi savunacak güçte olmasaydım, o dolmuşta gündüz vakti onca insanın içinde tecavüze mi maruz kalacaktım? Neden hiç kimsenin sesi çıkmamıştı? Neden tepkisizlerdi?
İnsanları tepkisizleştiren cinsel şiddetle ilgili önyargılara "tecavüz mitleri" denildiğini öğrendim cinsel şiddetle mücadeleye başladığımda. Tecavüz mitleriyle ilgili üç ayrı aktarımda bulunmak istiyorum. Hepsini aynı anda değil.
Şimdi Alberto Godenzi'nin cinsel şiddet araştırmasından yola çıkarak oluşturduğu tecavüz mitlerinden bahsedeceğim, zamanı geldiğinde de diğerlerinden. Cinsel şiddetle mücadelede öncelikle bilinmesi gereken bence mitler.
Alberto Godenzi, tecavüz mitlerini beş kategoriye ayırıyor. Birincisi; cinsel şiddeti asıl tahrik eden kadınlardır: Bu önyargının çıkış noktası genellikle kadınların giyinişleri ve hareketleriyle erkeği tahrik ettiğine dayandırılmaktadır. Dolmuştaki o hamile kadının benim saldırıya uğrama sebebimi edepsiz oturmakla itham etmesinin ve düşünmesinin sebebinin altında bu mit yatmaktadır.
İkincisi; hiçbir kadın kendi isteği dışında tecavüze uğramaz: Bu iddiada bulunanların çıkış noktası, erkeğin, kadının isteğini yerine getirdiğidir. Dolmuştaki o sessiz iyi erkeklerin de bilinçaltında yatan bu mit olsa gerek. Onlar galiba asıl bacaklarını okşayarak erkekleri baştan çıkaranın ben olduğumu, sonra da aramızda bir anlaşmazlık yaşandığını ve kavga ettiğimiz sandılar. Genellikle tecavüzcü erkeklerin ilk iddiası, parada anlaşamadık oluyor. Bu iddia otomatik olarak kadını, toplum gözünde orospu(?!) haline getiriyor ve olayda duyulması gereken tepki kadına yöneliyor.
Bu mitler erkek egemen sistemin ürünleri. Cinsel saldırıyı meşrulaştırma yöntemi. Saldır, gücünü kullan ve olaydan zarar almadan kurtul. Kurtulmakla kalma olaya toplumsal olarak devam edebilmek için mit uydur, toplumu inandır. Kadını mücadeleden soğut ve ölüme sürükle.
Üçüncüsü; kadınlar gizliden gizleye kendilerine tecavüz edilmesini ister: Cinsel şiddete maruz kalmış bir kadının bile zevk almış olabileceğini düşünmek gülünç ötesi bir şey. Cinsel saldırı travmadır ve travmanın etkileri yıllarca sürmektedir. Hatta ölene kadar. Bu yine erkeklerin tecavüzlerini meşrulaştırma yöntemleri için uydurdukları bir yargı.
1990'larda Batı Almanya'da cinsel saldırı suçundan yargılanıp ceza alan erkekler üzerinde yapılan bir araştırmada, görüşülen erkeklerin nerdeyse hepsi yaptıklarını meşru görüyor. Meşruluk iddialarının ilk sırasında da bu mit yer almakta.
Meşruluk iddialarını örneklendirmek için okudukları ve seyrettikleri filmlerden bahsediyorlar. Filmlerdeki sevişme sahnelerinin çoğunluğunda ilk başta erkeğe karış koyan, direnen kadının az bir debelenmeden sonra birden bire zevkle seviştiği yıllarca gösterildi ve halen de gösterilmektedir. Suç sayılması gereken bir şey, erkeklerin cinsel şiddetlerini meşruluk aracına dönüşüyor. Senaristlerin nerdeyse yüzde doksan dokuz buçuğu da erkek olması da tesadüf olmasa gerek.
Dördüncüsü; tecavüz biyolojik bir zorunluluktur: Uyarılmış bir erkek biyolojik olarak geri dönemezmiş. Dönse bile bu dönüş biyolojik tahribat yaratırmış erkek üzerinde.
Televizyon seyretmeyen biri olarak bu konuların gündüz kadın kuşağı programlarında bilim safsatası kisvesi altında işlendiğini yengemden öğrendim.
"Biliyor musun neden tecavüzler arttı? " Bilmediğimi söyledim. Merakla açıklamasını bekledim. Hormonlu yiyecekler yüzündenmiş. Erkekler bu hormonlu yiyeceklerden biyolojik olarak etkileniyorlarmış ve kendilerine engel olamıyorlarmış. "Yenge, ben de sürekli hormonlu domates yiyorum ama henüz kimseye saldırmadım" dedim ve başladım tartışmaya.
Tartışmamıza burada Batı Almanya'da cinsel saldırı yüzünden ceza almış erkekler üzerinde yapılan araştırmadan örnek vermek istiyorum. Yapılan bu araştırmaya göre, saldırgan erkeklerin yüzde 70'i güç tutkusuyla hareket etmiş; yüzde 25'i öfkeyle hareket etmiş; geriye kalan yüzde 5'i ise sadist eğilimlerle hareket etmişler. Bu yüzde 5'i hormonlu domates yemiş olabilir.
Gelelim son mite. Beşincisi; saldırgan bir yabancıdır: Yapılan araştırmalar tam tersini göstermektedir. Saldırganların büyük çoğunluğu tanıdıktır ve genellikle de aile içindedir. Aile kurumunu tartışılır hale getirmemek ve gözlerden uzak tutmak için, tecavüzcü erkekleri yabancı sapık erkek, ailedeki erkekleri de namus şövalyesi haline getirmeye çalışan erkek egemen zihniyettir.
Alberto Godenzi'nin mitlerine temel oluşturan araştırmayı bir sonraki yazıya bırakıp, ayrılıyorum. (ED/BB)