Türkiye, 1998 yılında hiçbir kredi talebi olmadığı halde IMF'le "yakın izleme anlaşması" imzalayarak, ekonomisini IMF'e teslim etti.
Ardından Aralık 1999'da Stand-by anlaşması yapıldı. Gerek IMF ile yapılan anlaşmalar gerekse Ticaret ve Tarifeler Genel Anlaşması (GATT) anlaşmalarından doğan yükümlülüklerle Türkiye, özellikle tarım sektörünün önünü tıkayacak, tarımsal üretimi düşürüp, ithalatın artmasına neden olacak bazı taahhütlerin altına imza attı.
Bu taahhütler bilindiği gibi;
* Tarımsal desteklemelerin kaldırılması,
* Tarımsal girdi sübvansiyonun düşürülmesi,
*Taban fiyat uygulamalarının ve alım garantilerinin kaldırılması
* Tarımsal kredi faizlerinin yükseltilmesi,
* Tarımsal KİT'lerin, TSKB'nin, T.C. Ziraat Bankası'nın özelleştirilmesi gibi uygulamalardır.
Azgelişmiş ülkeler daha çok buğday tüketiyor
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) özelleştirilmesi de verilen taahhütler arasında yer almaktadır. Bu günkü uygulamalar verilen sözlerin gereğidir. TMO'nun özelleştirilmesine daha başlamadan özelleştirme doğrultusunda atılan ufak adımlar bile ülkeyi karıştırmaya yetti de arttı.
Buğday tüketimi açısından bakıldığında; gelişmiş ülkeler az, azgelişmiş ülkeler ise daha fazla tüketmekte. Bunun bir anlamı da, az gelişmiş ülkelerin başta buğday olmak üzere hububatta, gelişmiş ülkeler için iyi birer pazar olmalarıdır.
Dünya tahıl üretiminin dörtte üçünden fazlasını gelişmiş ülkeler sağlamaktadır. En önemli üretim bölgeleri Asya, Kuzey Amerika, eski Sovyetler Birliği ve Avrupa Birliği'dir. En büyük üretici ve tüketici Asya ülkeleridir. İhracatçı ülkeler sırasıyla Kuzey Amerika ülkeleri, Avrupa Birliği ülkeleri, Avustralya ve Yeni Zelanda'dır."1
Yeterlilik oranı yüzde 100'ün altında
Yıllar itibariyle Türkiye buğday dış ticareti incelendiğinde de, ithalatta görülen artışlar Türkiye'nin yavaş yavaş gelişmiş ülkelerin buğday pazarı olduğunu göstermektedir.
Şöyle ki; 1994 yılında 495 bin 906 ton olan buğday ithalatı, 1995 yılında 1 milyon 253 bin 331 tona, 1996 yılında da 2 milyon 214 bin 876 tona çıkmıştır.
Türkiye tarımsal üretiminde başta gelen ürünlerden olan buğdayda, uygulanan kökü dışarıda politikalar sonucu; yeterlilik oranı 100'ün altına düşürülmüştür. Özellikle 1994 yılından sonra buğday ithalatında önemli artışlar meydana gelmiştir.
İthalatın artmasında;
* Maliyetin altında açıklanan taban fiyatları belirlemesi etkili olmuş, 1999'da buğday fiyatlarına yüzde 28.6, 2000 yılında yüzde 27.5 artış uygulanırken ve girdi fiyatlarındaki artışlar gübrede, 1999 yılında yüzde 39.2, 2000 yılında yüzde 73.8; mazotta, 1999 yılında yüzde 84.7, 2000 yılında yüzde 94.9'a yükseltilmiştir.
* Tarımsal kredi faizleri yüzde 110-135'lere çıkarılmıştır.
* TMO piyasayı regüle edebilecek oranda alım yapmamıştır. Daha önceki yıllarda ülke buğday üretiminin yarısına yakınını alarak, piyasalarda denge sağlayan TMO, 2001 yılında 2,5 milyon ton, 2002 yılında ise, sadece 350 bin ton buğday alımı yapmıştır.
Köylü borcunu ödeyemiyor
TMO alım yapmayınca, ucuz fiyata yoksul köylünün ürünlerini toplayan üç-beş büyük tüccar ve sanayici de yaptıkları buğday stokları ile buğday, un ve ekmek fiyatları üzerinde istedikleri gibi oynamışlardır.
Özetle, IMF politikaları sonucu buğday ithal etmek zorunda kalan hükümetin basiretsiz yönetimi nedeniyle, kendi çiftçilerinden esirgediği fiyatı yabancı ülke çiftçilerine ve üç-beş spekülatör yerli tüccar ile sanayiciye verilmesinde aracı olmuştur.
Bu politikalar sonrasında orta ve küçük toprak sahibi köylü ile ortakçılık ve kiracılık yapan bir bölüm köylü üretimden caymıştır. Caymayıp üretime devam edenlerin önemli bir bölümü de Tarım Kredi Kooperatifleri'ne (TKK) olan borçlarını 2000/2001 üretim yılı ürünleri ile karşılayamadıklarından bu yıl ekebilecek durumda değildirler.
"Ekmek kavgası" kayıkçı dövüşü
TMO'nun piyasayı dengelemek için yeterli ürün almaması sonucunda üretici de tüketici de, tüccar ve sanayicinin eline düşmüştür. Tarımda uygulamaya konulan IMF güdümlü politikaların sonucu budur.
Köylü çaresizdir. Halkın deyimi ile eli böğründe kalmıştır. Ekmek tüketicisi halk da yükselen ekmek fiyatları karşısında şaşkındır. Oysa ki; uzmanlar iki yıl öncesinde bu ekonomi politikaların ekmek fiyatını yükselteceğini, halkın en temel, ülkenin en stratejik ürünü buğday ile böyle oynanmaması gerektiğine dikkat çekmişlerdi. Nitekim geçen yıl ekmek kavgası IMF, Tarım Bakanlığı, fırıncılar arasında kayıkçı dövüşü şeklinde geçmişti.
Doğrudan gelir desteği
Sorunun kaynağına inip çözülememiş, "az bir hasarla" üzerinden atlanmıştı. Sorunun üzerinden atlamak zorunda kalınması bile sorunun ne kadar önemli olduğunu göstermesine karşın 57. Hükümet kökü dışarıda ki; Tarımda Yapılanma (!), Tarım Reformuna (!) son sürat devam etmiş, 2002 yılı bütçesini de hazırlarken tarım kesiminde yaşanılanları görmezden gelmiştir. Yalnızca Dünya Bankası'nın (DB) isteğine uyarak, onun dayatması ile tarımda tüm destekleri kaldıran; yerine tek başına Doğrudan Gelir Desteğini öngören tarım bütçesini uygulamaya koymuştur.
Bütün bu politikalar sonucu, genel seçim arifesinde yaşadığımız ekmek fiyatı tartışması, büyük depremin öncülleri olarak görülmeli ve yetkililerce önlem alınmalıdır.(AA/NM)
1 Dış Ticaret Müsteşarlığı-1995