Duygu Asena'nın bu yazısı 22 Mart 1997'de milliyet gazetesinde yayınlandı. Kadınların Hollywood'da ardı ardına erkek yapımcı, yönetmen ve oyuncuları ifşa etmeleriyle cinsel taciz küresel boyutta bir kez daha gündeme geldi. Zenginliği, iş yaşamındaki konumu, siyesi gücü ya da sırf fiziki gücüne güvenerek taciz eden erkeklerin ifşa edilmeleri kadınlar açısından her zaman zor oldu. Duygu Asena tacize açıktan karşı duran, köşe yazılarında bu konunun üzerine giden, ses çıkaran ve de kadınları ses çıkartmaya çağıran öncülerden biri oldu. "Taciz..." başlığını attığı bu yazısı da onlardan biri. Bu yazının bir önemi daha var, Duygu Asena basının tepkisini de sorguluyor ve erkekleri koruyan Babıali'nin erkek yazarlarını da teşhir ediyor yazısında.
* * *
"Açık söyleyin, böyle bir durumda kaç kişi baştan çıkmaz, diyelim çıkmadınız, hakkınızda iktidarsızlıktan eşcinsele dedikodular başlamaz mı, bu ülkede"... Böyle diyordu Hıncal Uluç, şu "taciz" olayı üzerine. Doktorun eşi Lale Alkan* da, "Böyle bir tahrik durumunda başka doktorlar da zaafiyet gösterebilirler, böyle bir durumu çok yakışıklı bir erkek hasta bile yapsa belki kadın doktor da etkilenebilirdi" dedi. Bu görüşlere "pes" demekten başka bir söz bulamıyorum. Yani bir erkek kadına tecavüz ederse, "ne yapalım yapmazsam eşcinsel diyeceklerdi" diye kendini savunabilir!...
Bir tür erkek, hatta kadın, tahrik karşısında erkeğin tacizde bulunabileceğini savunuyor, "baksanıza canım, kadın da daracık giyinmiş, üçüncü, dördüncü defa doktora gitmeseydi" diyorlar.
İşte bu zihniyetin, çok uçta olanı, erkek tahrik olmasın diye, kadını kara çarşafın içine sokanlar zaten.
Erkeğin tahrik olunca her şeyi yapabileceğini ve esas suçlunun tahrik eden kadın olduğunu iddia edenler, aslında erkekliğe hakaret ediyor, büyük bir darbe indiriyorlar. Çünkü bu görüş şu anlama geliyor: "Erkekler kadınların tahrik edici davranışları karşısında, örneğin açık bluz, dar pantolon giymiş, bol makyajlı, rahat davranışlı bir kadın görünce, çılgına dönerler, içgüdüleriyle hareket eden hayvanlar gibi, hemen canları cinsellik ister ve onların beyinleri, düşünceleri, iradeleri olmadığından isteklerini anında yerine getirmek güdüsü duyarlar ve getirirler de. Onun için onların karşısında dikkatli olmak gerekir, yoksa suçlu, erkekleri şu veya bu şekilde tahrik eden insandır..."
Bazı erkeklerin, bazı erkekleri koruyayım derken iddia ettikleri şey bu işte. Eğer durum böyleyse işimiz iş... O zaman kara çarşafa girmek bile bir işe yaramaz. Görmüyor musunuz televizyonlara çıkan çarşaflı kadınların bazılarının yüzleri gözleri ne kadar güzel, bu "içgüdüsel erkek" onlara bakınca da neden tahrik olmasın ki?
"Tacizci doktor olayı" çarpıcı boyutlara ulaştı (en çarpıcısı da televizyonlara gelen kapatma kararı, böylesi bir sansür anlayışı, haksızlıktan öte bir şey, ortaçağa geri dönüyoruz sanki) ama yine de konunun bu denli büyümesi şaşırtıcı, çünkü biliyoruz ki bizim erkek basınımız bugüne dek erkeğin kadına yaptığı taciz ile pek ilgilenmedi. Hatta kadınları her fırsatta teşhir ederek, taciz etti. Bu konunun büyütülme nedeni, kişilerin ve malzemenin ilginç olması... Yoksa doktor ya da mühendis, işadamı ya da memur kadınlar ilk kez taciz edilmiyor.
Kadınlar sokaklarda, arabalarının içinde, sinemada, konserde, her yerde, kendini bilmez, bazı tür erkekler tarafından tacize uğruyor... Eğer bunu açıklamak isterse de, işte tahrik mahrik gibi çeşitli nedenlerle suçlanıyor.
Bir doktora seksomanyak bir kadın da gidebilir, doktorun karşısına oturup, Reha Muhtar'ın deyimiyle orasını burasını açabilir. Hadi diyelim ki, erkek de tahrik olabilir. Peki ama insana has davranış biçimi, yani irade, kendine hakim olmak, birinin zayıflığından yararlanmamak, meslek ilkelerine saygı gibi nitelikler yok mudur? Aksi takdirde, yani "ne yapalım tahrik oldum yaptım" düşüncesiyle, hayvandan ne farkımız kalır?
Bu olaydan sonra iki dileğim var; birincisi bundan böyle kadınlar taciz gibi olaylarda seslerini çıkarsınlar, kendilerini savunsunlar, ikincisi ise, kadınlar her yerde, her zaman birtakım erkekler tarafından taciz ediliyorlar. Aklıselim sahibi basınımız ve tüm insanlarımız biraz bu konuyla da ilgileniversinler... Yani elde erotik filmler olmadan da... (DA/HK)
* Duygu Asena'nın yazısına konu olan olay Fatma Girik'in hazırladığı ve o yıllarda Kanal D'de yayınlanan "Söz Fato" programında ekrana gelmişti. Programda dönemin GATA Nöroşirürji Bölümü Başkanı Tabip Albay Korkut Alkan'ın muayenehanesinde bir hastasına cinsel tacizde bulunduğu sırada çekilen gizli kamera görüntüleri yayınlanmıştı. Görüntülerin yayınlanmasının ardından gizli çekimleri yapmak için Söz Fato'da programı için çalışan manken, daha sonra parasının ödenmediği gerekçesiyle ifadesini değiştirmiş "Taciz yok demiyorum ancak doktoru ben de tahrik ettim" demişti. Duygu Asena'nın yazısında alıntı yaptığı Leyla Alp, mankenin bu açıklaması üzerine eşini "tahrik edildi" diyerek korumuştu.