Herhangi bir malın alıcısı yoksa satılabilir mi?
Alıcısı olmayan mal satmak gerekiyorsa önce alıcı kitle oluşturulması için gerekli araştırma ve çalışmalar yapılır. Önceleri bedelsiz olarak dağıtımı yapılarak özendirilir, alıştırılır, vazgeçilmez hale getirilir, daha sonra satış başlar. Özellikle uyuşturucu piyasası böyle oluşturulur.
Gençlerin yoğun olduğu yerler, okullar, parklar, eğlence yerleri, kafeler, plajlar, kumarhaneler, turizm, seyahat ve ulaştırma, uyuşturucu sektörünün çalışma alanlarıdır. Önce müşteri, alıcı kitleyi oluşturmak için küçük miktarlarda bedelsiz olarak dağıtılır. Kişiler alışıp vazgeçilmez olduğunda artık müşteri haline gelmiştir ve asıl satış başlar.
Yasadışı olan ve henüz müşterisi bulunmayan, piyasası belirlenmemiş her satış genel anlamda böyle başlar.
Yasal olmayan her türlü ticaret önce alıcı oluşturularak başlar. Alıcı oluşturulup piyasa kurulduktan sonra ticaret kendi düzenini kurar ve korur.
Yasadışı ticarette alıcı bu suçun işlenmesinde ilk işbirlikçidir. Bütün suçlarda olan işbirlikçilik burada yarı yasaldır. Çünkü alıcılar birçok devlet hukukunda suçsuz sayılır veya para cezasıyla geçiştirilir.
Yasadışı her suç kendi alanında yan sektörler oluşturur. Uyuşturucu ticaretinde üretim, ulaştırma, dağıtım, satış alanında, organ ticaretinde organ bulma, saklama, ulaştırma ve ihtiyacı olana organ nakli yapma alanında, kadın ve çocuk ticaretinde tespit etme, bulup kaçırma, ulaştırıp barındırma ve pazarlama alanında yan sektörler oluşur. Tarihi eser kaçakçılığı da öyledir. Her türlü yasadışı ticari faaliyet alanları birbirine benzemektedir...
Yan sektörleriyle birlikte ticari hacmi çok büyük rakamlara ulaşan yasa dışı ticaret doğal olarak kendini koruma ve devamlılığını sağlamak için güvenliğini de oluşturmak zorundadır.
Dünya çapında bu alanda dönen paranın korkutucu ve cezbedici boyutlarda olması güvenliği zorunlu hale getirir. Devlet yöneticileri, emniyet teşkilatlarından önemli ve etkin kişiler, gümrüklerde, hastanelerde, kendilerine gerekli tüm kurum ve kuruluşlarda kendilerine yardımcı olabilecek kişiler satın alınarak bu ihtiyaç giderilir. Dönen paranın büyüklüğü insan satın almayı kolaylaştırır. Bu alanda suça bulaşanlar ikinci kuşak işbirlikçileri oluşturur.
Bazı devletler çıkardıkları kanunlarla bu suç sektörünü kendi sınırları içerisinde yasal hale getirerek suça ve suç örgütüne yardımcı olarak üçüncü kuşak işbirlikçisi olurlar.
Bazı uyuşturucu cinslerinin satışlarını serbest bırakan ülkeler, genelevlerinin çalıştırılmasına yasalarla olanak sağlayarak fuhuşu ve kadın ticaretini resmileştiren ülkeler, turizmi canlandırması için kadın ve çocuk ticaretine göz yumarak yardımcı olan ülkeler, bizzat kendileri başka ülkelerin tarihi eserlerini yasal olmayan yollarla kendi ülkelerine getirip müzelerinde sergileyen ülkeler, savaş halinde veya işgal ettiği ülkelerde tutukladıkları veya ölüme mahkum ettikleri kişilerin organlarının satışlarına göz yumarak yardımcı olan ülkeler üçüncü kuşak olarak tanımladığımız işbirlikçilerdir, suçludur ve suçun ortaklarıdır.
Tüm bu anlatılanların dışında, suç ne olursa olsun, suçlu kim olursa olsun, göz yuman, sessiz kalan, mücadele etmeyen hatta suçluyu destekleyen, alkışlayan ve suçluya aşık olanlar da suçun ve suçlunun dördüncü kuşak işbirlikçileridir ve en azından suçu işleyen kadar suçludurlar. Yasal olarak suçlu görünmediklerinden, yasal herhangi bir ceza uygulanamadığından dolayı da en tehlikeli işbirlikçiler bunlardır ki bu tür işbirlikçiler suçu ve suçluyu teşvik ederler.
Bu tür suç ve suçlular dışında yasal yetkiler kullanarak, ulvi gösterilen işler için, yasadışı işlere girenlerin içinde bulunduğu suç ve suçlular da var.
Devletlerin yönetim ve yönetici kadrolarında çalışanlar, istihbarat, emniyet, ordu ve dış işlerinde çalışanlar, bankacılık sektörü çalışanları ve dini kurumlar bu tür suçların işlenebileceği yerlerdir. Bu tür kurum ve kuruluşlarda çalışanlar, ellerindeki yasal yetkilerle, görevli veya görevsiz yasadışı işlere bulaşabilirler. Bunu yaparken “vatan için”, “halkımız için”, “Devletin sürekliliği için” gibi yüce, karşı çıkılmaz idealler koyulur önlerine.
Yapılanın vatan için, millet için olması ve topluma yapılması zorunlu ve tehlikeli olarak gösterilmesi, yapılan yasadışı işi adeta temizleyerek yasal hale koyar. Hoş görüleceği, karşı çıkılmayacağı hatta destekleneceği düşünülür. Öyle de olur.
Tabi ki dördüncü kuşak olarak adlandırdığımız, makarnacı ve şakşakçı olarak da bilinen işbirlikçiler sayesinde.
En tehlikeli işbirlikçiler içinde sayabileceğimiz bir diğer işbirlikçi de suç ve suçluya yardımcı olmak için, dördüncü derece işbirlikçi olarak tanımladıklarımızı yönlendiren ve sürekli kışkırtıcı yazılarla insanların heyecanlarını en üst seviyede tutan medyadır. Medyanın tamamı bu işbirlikçiliğe yanaşmasa da büyük bölümü suç ve suçlunun yanında olur.
Elbette çıkarları çerçevesinde, her ülkede farklı biçimlerde suça ve suçluya işbirlikçilik yapar.
Yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak adlandırılan medya, gerçek dışı haber ve sunumlarla, kışkırtıcı yazılarla, insanları yönlendiren hareketlerle işbirlikçi kimliğini gizleme zahmetinde bile bulunmaz.
Suçu asıl besleyen, büyüten ve bitmesini engelleyen güç, ondan beslenen işbirlikçilerdir.
Suç ne kadar büyükse suçlu o kadar güçlü olur.
Suç ne kadar büyükse işbirlikçileri de o kadar çok ve büyüktür
Suç ne kadar büyükse suçlu o kadar utanmaz olur.
Suç ne kadar büyükse suçlu o kadar acımasız olur.
Ve işbirlikçi olmayan ve suça asla bulaşmayanlar ne kadar güçsüzse suç o kadar büyür, gelişir, utanmazlaşır ve acımasızlaşır. (NT/HK)