Aşağıdaki haberi görünce Kürtçe konusunda bir kez daha yazmak gerekir diye düşündüm…
“İstanbul'un Beyoğlu ilçesindeki İstiklal Caddesi'nde Kürtçe şarkılar söyleyen üç kişiye polislerin müdahale ederek gözaltına almak istediği ancak, gençleri dinlemek için toplanan kalabalığın gözaltı yapılmasına engellediği öğrenildi.” (Kaynak: ANF 04.06.2014)
Kürt sorunu geçmişten günümüze Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli sorunlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. Günümüze kadar Kürtler ve Kürtçe gözlerden uzak tutulmaya çalışılmış sorun şiddet, yok sayma ve diğer olumsuz yöntemlerle çözülmeye çalışıldıkça daha da büyümüş ve uluslar arası önem kazanmıştır. Kürt realitesinin tanınmasından bu yana geçen süreçte birçok adım atılmış ama atılan son adımlar ve uluslar arası anlaşmalar çerçevesinde uygulamaya konulan hükümler Kürt sorununu farklı bir noktaya taşımıştır. TRT’nin sadece Kürtçe yayın yapan bir televizyonu hayata geçirmesiyle devlet ilk defa kurumsal anlamda Kürtleri ve Kürtçeyi kabul etmiş ve onlar için bir adım atmıştır. Barış süreci ile birlikte ise Kürtçe konusunda yasal anlamda birçok adım atılmıştır. BDP’li belediyeler çiftdilli –Kürtçe ve Türkçe- hizmet vermeye başlamışlardır.
Ancak tüm bu adımlara rağmen Kürtçe konuşan insanlar güvenlik güçleri tarafından potansiyel suçlu olarak görülmekte ve hamuru milliyetçilikle yoğrulmuş Türk toplumunun önemli bir kesimi hala Kürtçeyi hazmedememektedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana Kürtler yok sayılmaya ve esasında Türk oldukları ispatlanmaya çalışıldı. “1930’larda Kürtlerin Türk olduğunu kanıtlamak için yoğun çalar harcandı.” (Kirişçi ve Winrow, 1997:108) “Aralık 1936’da Tunceli(Dersim) Valisi General Abdullah Alpdoğan, Kürtlerin özünde ‘dağ Türkleri’ olduğunu ileri sürdü. Bunlara Kürt denmesini ve sanki farklı bir ırkmış gibi davranılmasını eleştiriyordu.” (Kirişçi ve Winrow, 1997:108)
Diğer taraftan ulus-devlet haline gelmeye çalışan Türkiye Cumhuriyeti’nde “Özellikle dini çevrelerin modernleşmeye muhalefeti, Mustafa Kemal ve yandaşlarının, Türkiye’nin birlik ve güvenliğini sarsacak ciddi iç ve dış tehditlerle karşılaşmaya devam ettiğine inanmaları, Ankara’da gittikçe daha çok yetkiliyi Türk etnisitesi, tarihi ve dilini daha çok vurgulayıp daha büyük bir kararlılıkla ulus inşasını teşvik etmeye yöneltti.
Vatandaşlığa dayalı bütünleşmeden çok, etnik milliyetçilik günün modasıydı. Hükümet, dini muhalefeti etkisiz hale getirmeyi nispeten başardı. Benzer şekilde, Türk etnik kökeninden olmayanların büyük bir kısmı, fazla direnmeden bu ulus-inşası politikalarına uydu. Ne var ki, Doğu’da, çoğunlukla Kürtlerin oturduğu bölgelerde şiddetli bir muhalefet vardı. (Kirişçi ve Winrow, 1997:109) Birçok halk zamanla asimile olurken Kürtler ulusal kimliklerini korumaya devam ettiler.
Kürt sorununu anlamak için Kürtleri tanımak ve neden bu sorunun bu kadar önemli olduğunu anlamak için geçmişe de bakmak gerekiyor. Kürt tarihçilere göre; “Kürtler, yalnız Batı Asya’da değil, belki tüm dünyada çok eski zamanlardan günümüze kadar etnik çehresini korumuş ender halklardan biridir.
Kürtlere ve onların atalarına ilişkin bilimce saptanmış ilk kayıtları saymazsak, Kürtlerin tarihi 2500 yıl geriye gitmektedir. Bir etnisite olarak Kürt halkı bundan yaklaşık bin beş yüz yıl önce oluşmuştur. Bugün aynı şeyi, yalnız Avrupa’nın değil, aynı zamanda Asya ve Afrika’nın günümüzde yaşayan hiçbir modern halkı için söyleyemeyiz. … Kürtler Orta Doğu’nun otokton(yerli) uluslarından biridir (kaldı ki, bu durumdaki uluslar Orta Doğu’da azınlıktadır). (Lazarev, M.S. ve Ş.X. Mıhoyan, 2001:9) Kürtlerin kökenine dair birçok sav ortaya atılmıştır. Bazısı bilimsel bazısı ise bilimsel olmayan dayanakları kaynak gösteren bu savlar oldukça çeşitlidir ve Kürtlerin kökeni Asurlulardan Gürcülere kadar birçok farklı topluluk ve medeniyete atfedilmiştir. Genel kabul gören köken İrani olsa da Kürt topluluklarının homojen bir yapıdan uzak olduğu ve linguistik bütünlüklerinin ötesinde, etnik anlamda çok çeşitli olduğu, tanınmış Kürdolog Vladimir Minorsky dahil birçok bilim adamı tarafından kabul edilmektedir.
Bugün Kürtler yoğun olarak Toros ve Zagros dağlarının kesiştiği, Mezopotamya'yı da içine alan, Türkiye'nin Doğu Anadolu, Güneydoğu bölgeleri, Irak'ın kuzeyi, İran'ın Kürdistan, Batı Azerbaycan, Kermanşah ve Loristan eyaletlerinde yaşarlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadıkları Orta Doğu'daki bu bölge için hâlen Kürdistan terimi de kullanılmaktadır.
Azerbaycan'da Zengilan, Laçın, Kubadlı ve Kelbecer şehirlerinde yaşayan Kürt nüfusu bölge Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirildikten sonra Azerbaycan’ın içlerine göçmek durumunda kalmışlardır. Ayrıca göçlerle oluşmuş bir Kürt diasporası mevcutsa da, Kürt nüfusunun ezici çoğunluğu bu coğrafyada yaşamaktadır; bazı tahminler coğrafyadaki Kürt nüfusunu 22 milyon olarak telaffuz etmiştir. Bununla birlikte birçok kaynağa göre verilen rakamlar genellikle tahminîdir; sonuçta farklı tahminler baz alınarak Orta Doğu'da Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile bunlara ek olarak Ermenistan'da bulunan Kürt topluluğunun toplam nüfusunun 20 milyonun üzerinde olduğu söylenebilir. Öte Yandan Kürtlerin diyarı anlamında olan Kürdistan teriminin ilgili coğrafî bölgeyi tanımlamaktaki önemi ve kullanımının ötesinde, belirli bir etnik grubun ve kültürün yayıldığı bölgeyi tanımladığını ve bu sebeple sosyal ve siyasal bir kavram teşkil ettiğini ortaya atanlar da olmuştur. Nitekim Kürdistan terimi (Kürt terimiyle birlikte) siyasal olarak 20. yüzyıla kadar kullanılmamıştır. Çağdaş bağlamda Kürdistan isminin kullanımı çeşitli siyasi ihtilafları beraberinde getirmektedir; örneğin Türkiye devleti geleneksel olarak Kürdistan teriminin kullanımının bölücü bir ima taşıdığını öne sürmektedir.(1)
TRT 6’da serbestçe koşulan Kürtçe yıllarca yasaklandı ya da Kürtçe konuşanlar toplum tarafından farklı gözle görüldü. “Kürt milleti soy tarihi kökenleri itibarıyla Hindo-Avrupa Milletlerinin (Aryen) bir kolu ise; Kürt dili de bu aileye mensuptur. Yani Ari dilleri familyası arasında yer almaktadır. Kürt Dili ve diğer Ortadoğu milletlerinin özellikle İrani Kavimlerin dilleri arasında, çok yakın ilişkiler ve etimolojik akrabalıklarla kelime alışverişi vardır. Diğer taraftan, İslam dininin ve özellikle Kuran dilinin tesiri altında günümüzde bile diğer birçok diller meyanında; mesela Türkçe ve Acemce ve hatta Hindistan ve Endonezya dilleri gibi, Kürtçede de bazı Arapça kelime ve deyimler vardır. Bunun dışında Kürtçe tamamen bağımsız yaşayan ve özel bir kelime hazinesi ile gramere sahip bir dildir.” (Bedirxan ve Şıvan, 1976:26) “Dünyada Kürtler gibi, -özellikle benzer büyüklükte olan- kendi diliyle bu denli az ilgilenmiş (veya ilgilenme olanağı bulmuş) bir halk göstermek güçtür.
Masal anlatıcıları ve türkücüleri, masal ve kahramanlık öyküleri ve türküleri genellikle halktan gelen, yöreye özgü halk şiveleriyle anlatılıp söylenmektedir. Buna karşın Kürt yazar ve bilginleri eserlerini başkalarının dilleriyle, genellikle işgalci ve istilacıların dilleriyle; Arapça, Türkçe ve Farsça yazmışlardır. Bu durum bir yanıyla, onların çoğu kez sarayda görev yapmış olmalarından, ekonomik nedenlerden kaynaklanıyordu.
Kürtlerin pek çok beyliklere bölünmüş olmaları ve bunların farklı yabancı devletlerin toprakları üzerinde ve oradaki dillerin etkisi altında bulunmaları ve beyliklerin aralarında oldukça farklı lehçelerin konuşulması da yazılı bir Kürt dilinin önünde engel teşkil etmişler.” (El-Dahoodi,1995, s.159,160) Ancak aramızdan ayrılan Mehmed Uzun gibi Kürtçe yazan ünlü yazarlar bu dilin edebiyat alanında da dünyaca tanınmasına aracılık etmişlerdir.
Kürtçe bu topraklar için bir zenginliktir ve otokton bir halkın anadilidir. Türkiye’nin geleceği tüm halkların anadillerinde eğitim görebildiği, medyayı kullanabildiği, müzik ve edebiyat yapabildiği yani kardeşçe yaşadığı ve birbirlerine saygı duyduğu bir ülke yaratılabilirse aydınlık olacaktır. (SÇ/HK)
* Dr. Savaş Çoban / İletişimci / Bağımsız Araştırmacı
Kaynakça
-Bedirxan, K. ve S. Şıvan “ Kürt Dili” Kava Yayınları, İstanbul 1976
-El-Dahoodi, Zuhdi “ Kürtler” Deng Yayınları, İstanbul 1995
-Kirişçi, Kemal ve Gareth M. Winrow “Kürt Sorunu” Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1997
-Lazarev, M.S. ve Ş.X. Mıhoyan (Ed.) “Kürdistan Tarihi” Avesta Yayınları, İstanbul 2001
(1) Wikipedia. Kürtler, http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCrtler