Doğaner özet olarak bu kitabında siyasetçi- bürokrat ve müteahhitten oluşan bir yağma üçgenini anlatıyor bütün çıplaklığıyla, inanın bu kitabı okuduğunuz zaman, devletin her kademesinde yapılan yolsuzlukların boyutlarını öğrendikçe tüyleriniz diken diken olacak.
Bu kitaptan yola çıkarak hemen Bingöl ilinde yaşanan depremle ilgili bazı önemli noktalara dikkat çekmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi doğal afetlerden biri olan deprem, 1 Mayıs'ta Bingöl'deydi. Yarın belki de Allah korusun Batman'da da olabilir.
Ölüm bizim de çevremizde gezinecek. Çaresizlik içinde öleceğiz belki de. Hiç düşündünüz mü neden ülkemizde felaketler bu kadar can alıyor diye. Cevabı çok basit, bizim ülkemizde insanın hayatı çok ucuz.'
Batı ülkelerinde hayvanlara verilen değer, maalesef ülkemizde yaşayan insanlara verilmiyor. Başka ülkelerde deprem oluyor, bırakın binaların yıkılmasını kimsenin burnu bile kanamıyor.
Ya ülkemizde... Felaket...
Şimdi bu depremden sonra her zaman olduğu gibi hep aynı konu ve kişilerin yaptıkları tartışılır durulur, sonuç hiç değişmez. İhmalsizlik...
Sizi bilemiyorum ama ben ihmalsizliğe kader diyemiyorum.
Çünkü birkaç hırsızın hayatlarımız üzerinde oynadıkları oyunlar kader olamaz.
Şimdi Bingöl'de yaşanan depremde Çeltiksuyu Yatılı Bölge İlköğretim okulunda okuyan fakir çocuklarımızın canları, o okul inşaatını yapan müteahhidin ve o inşaatı teslim alan yetkililerin de mi kaderi oluyor.
Sadece kendi çıkarlarım düşünen kişilerin yolsuzluk yaparak, rüşvet alarak, olmayanları olmuş gibi göstermek kader değildir. Bunu yapan şerefsiz, haysiyetsiz ve kişiliksiz insanları kaderle bağdaşlaştırmak doğru değil.
Düşünün bir kere, sadece Çeltiksuyu Y.İ.Ö.Okulu için söylemiyorum bunları; ülkemizde yetkililerimiz iyice bir araştırma yapsın, özellikle kamu kuruluşlarının inşaatlarının yüzde 90'nı tam anlamıyla sağlam olmadığı ortay a çıkacaktır. Bunu herkes açıkça görüyor ve biliyor zaten.
İlimiz açısından düşündüğümüz zaman önümüze bu konuda çok daha vahim bir tablo ortay a çıkıyor. Sağ olsun meslektaşlarımız özellikle kamu binalarının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğim yazıp çizdiler ve bu önemli konuyu gündeme taşıdılar. Bana göre basınımız vatandaşlarımız adına görevini yaptı, şimdi sıra il valimiz başta olmak üzere diğer yetkililerimize düşüyor.
Vali Efkan Ala ile yaptığımız bir çok görüşmede her zaman bizlere basının önemini anlatır ve çıkan her yazıyı dikkate alacağım, kamuoyunu bilgilendirmek ve çözüm yolları üretme noktasında basınımıza büyük görevler düştüğünü ifade ederdi.
Buradan hareket ederek benim Vali'ye ve diğer yetkililerimize deprem konusunda tedbir alınması gereksinimi ile ilgili acizane düşüncelerimi aktarmak istiyorum:
1- İnşaat alanında uzman bir heyet kurulmalı.
2- İlimizde öncelikle kamu kurum ve kuruluşlarına ait binaların yeterlilikleri ölçülmeli.
3- İnşaat ölçümleri uygun olmayan binalar tespit edilmeli.
4- Bu binaları inşa eden firma ve müteahhitler derhal çağrılmalı ve günümüz koşullarına uygun olan binalara eklemeler yapılarak inşaatın sağlamlaştırılması sağlanmalı.
5- Uygun olamayan binaları teslim alan kişi ve yetkililer her kimse derhal haklarında yasal işlemler yapılması gerekir.
Ha ben bileyim ki sağlam bir binada oturuyorum, sağlam bir binada yatıyorum, sağlam bir binada okuyorum, varsın deprem olsun. O zaman Allah canımı alsa da,ben böyle bir Kadere razı olurum.
Bile bile çürük bir binada oturup öleceğim! bilsem, kusura bakmayın ama ben buna kader değil, aptallık derim...
Peki beni bu durumda yaşamamı sağlayanlara ise ne diyeyim?
Söyleyeyim mi; boş verin mahkemelik olmak istemiyorum.
Onları sadece ve sadece Allah'a havale ediyorum...(NK/BB)