Bizim hayvan hakları hareketinde âdettendir; 2012 yılından beri, her yasama döneminde, hükûmetin bir yasa tasarısı hazırladığı duyurulur. Özellikle ana akım medyada “sipariş” ile yaptırılan haberler ile o tasarının taslağı âdeta bizim önümüze atılır ama içeriğine ulaşamayız; genelde tasarıya ulaşmamız aylarımızı alır. O süre zarfında sürekli bilgi kirliliği yaratılır. Yasama sürecine dâhil olup hayvanların haklarını savunmaya çalışanların ne gündüzü kalır ne de gecesi... İnsanüstü bir çaba ile tasarı metnine ulaşmaya çalışılır. Metne ulaştıktan sonra ulaşılmadık milletvekili kalmasın diye taklalar atılır. Eylemler düzenlenir, madde önergeleri hazırlanır, komisyon toplantılarına katılmak için, bakanlıklar üzerinde baskı kurmak için insanlıktan çıkılır...
Hayvana şiddete 5 yıldan 10,5 yıla kadar hapis cezası geliyorMUŞ!
İşte yine o insanlıktan çıktığımız günlerden geçiyoruz; eziyetli maraton başladı! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatı ve “Bu kanun hâlâ neyi bekliyor” sorusu üzerine, bakanlıklarda “hummalı” bir çalışma başladı. Ana akım medya ise tasarının hazır olduğu ve yakında yasalaşacağı üzerine üst üste haberler yapıyor. Tasarıya göre, hayvana şiddet uygulayan 5 yıldan 10,5 yıla kadar hapis cezası geliyormuş; üstelik verilen ceza, adlî para cezasına da çevrilmeyecekmiş. Bu haberleri okudukça, inanın, bana istem dışı bir gülme geliyor! Kendimi sanki Norveç'te yaşıyormuş gibi hissediyorum... Türkiye'de doğan, yetişen ve bu ülkede yıllardır hukuk mücadelesi veren biri olarak, bu haberlerin nesine, nasıl inanayım? İnsan katillerine 10,5 yıl hapis cezasını mahkemelerde kavga dövüş ile zor aldırtırken, canlı olarak görülmeyen hayvanı öldürene hapis cezası verilir mi? Verilmiyor, en son “yavru kediye tecavüz” davasında, faile 3 sene hapis cezasına hükmedildi ve aynı zamanda failin tahliyesine karar verildi. Geçen yasama döneminde de Adalet Bakanlığı'nın tasarısında, hayvana tecavüzün cezasının 2000 TL idarî para cezası olarak belirlendiğini de hatırlatmak istiyorum.
Üstelik Tarım ve Orman Bakanlığı'nda yaptığımız toplantıda, bürokratın biri “Sokakta hayvan mı olurmuş? Toplayıp barınaklara koyacağız” dedikten sonra, ceza gelmiş neyime? Üst düzey bürokratın sözüne itimat edip bunu söylüyorum... Sokakta hayvan bırakmadıktan sonra, faillerin evde, kapalı kapılar ardında işlediği suçlar için mi bu cezalar gelecek? “Hayvana işkenceye hapis cezası geliyor” diye reklam yapıp, her defasında sokak hayvanlarını sürgüne gönderme niyetini gözümüze sokmalarındaki maksat ne?
500 yıldır bu hayvanlarla yaşarken, bir anda ne oldu da bu hayvanlar gözümüze batmaya başladı? Her şeyden öte, mahallesindeki, sokağındaki kuytu bir köşeyi, gölgelik ya da korunaklı alanı, gariban sokak kedisine, köpeğine çok görmek nasıl bir zihniyetin ürünü ki sürekli bu hayvanlar toplatılmak, kapatılmak, sürgüne gönderilmek isteniyor?
Türkiye barınaklarında hayvanlar günler boyunca aç-susuz bırakılıp birbirlerini yemeye mahkûm edilirken; konserlere, etkinliklere milyonlarca lira akıtılıp kapattıkları hayvanlara mama, ilaç, aşı ödeneği ayırmazlarken bir iyi niyetten bahsedebilir miyiz? Ve bunu kanun ile, çeşitli göstermelik maddelerin arkasına sığınarak yapmak, ne kadar ahlâklıca?
Öyle bir noktadayız ki yasa sayesinde sokak ortasında artık sözde öldürülemeyen, ancak yıllar boyunca yaşamlarını zindan ettikleri hayvanları, gözü dönmüşlerin elinden kurtarmak için, hayvanat bahçeleri, yunus parkları, deney laboratuvarları, mezbahalar, süt ve yumurta işkencehaneleri gibi hayvanların sistematik zulme maruz bırakıldığı yerler hakkında ağzımızı açamıyoruz! Çünkü sokak hayvanları, önümüze sürekli bir tehdit, şantaj olarak çıkarılıyor. Hayvanlar sokaklarda huzurlu bir şekilde sözde yaşayabiliyorlar ya, işte o sözde kazanımı kaybetmemek için mücadele veriyoruz.
Hayatında bir kere bile barınak görmemiş bürokratlar, masa başında, hayvan hakları konusunda yasa taslağı hazırlayıp bir takım yetkililerin eline tutuşturuyor. Böyle bir yasa tasarısından, hayvanlar yararına bir şey beklemek mümkün olabilir mi?
Sürgün!
Hayırsızada sürgünü
Yine yasa tasarısı, yine sokak hayvanlarının sürgünü... Bu oyun defalarca sergilendi, biz de izledik ve hayvanları vermemek için elimizden geleni yaptık. Bu kez kanun teklifi olarak parlamentoya sunulacak bu tasarı kanunlaşacak ve sokak hayvanlarının tamamının toplatılması ve bilinmeze gönderilmesi de yasallaştırılacak. 1910 Hayırsızada Sokak Köpeği Soykırımı'ndan bugüne devlet zihniyetinde değişen bir şey maalesef yok!
Yasama sürecini hayvanlar lehine dönüştürmek için çabalayan hak savunucuları olarak çok endişeliyiz. Sokak hayvanlarının yaşam ortamlarının mahallelerimiz olduğunu söylemek, içi zehre dışı şekere bulanmış kanun tasarısının hayvanlar lehine düzenlenmediğinde, hangi felaketlere sebep olacağını duyurmak ve hayvanlarla ortak yaşam kültürümüze sahip çıkmak için bu Pazar (25 Kasım), saat 14.00'da, Kadıköy'de, İskele Meydanı'ndaki Atatürk anıtı önünde buluşuyoruz. Bu, sokak hayvanlarını savunmak için belki de son şansımız! Siz de gelseniz keşke...