Almanya'da sürgünde yaşayan yazar-gazeteci A. Kadir Konuk, 1980 yılında İzmir Tariş Direnişi'ne katıldığı için idama mahkum edilmiş bir sosyalist...
1984 yılında Kürt başkaldırısının başlamasına karşı TBMM'nin başlattığı idam kampanyasında, Ali Akgün gibi ilk sırada bekleyen siyasi tutsaklardan biriydi Kadir. Burdur Cezaevi'ndeki idamlıklar koğuşundan alınan Tariş direnişçilerinden Hıdır Aslan ve İlyas Has 1984 Ekiminde idam edildiler.
Burdur Cezaevinde özel hücrelerde tutulan idam mahkumları, koşullar biraz yumuşayınca, bir "İdamlıklar Korosu" oluşturacaklardı... Dışarıya kaçırılan bir kasetten dinlediğim saz ekibi ve koronun sesi hala kulaklarımda.
Sözde sivil yönetime geçilmişti. Bu idamların dünya kamuoyunda yarattığı tepki, sırada bekleyen diğer Tariş Direnişçilerinin idamını engellemişti. İdamların durması sayesinde, Türkiye edebiyatı, kitapları Almancaya da çevrilen bir yazar kazandı.
Kadir Konuk Tariş Direnişini romanını da yazacaktı bu arada. Bugün 12 Eylül darbesine giden süreçte, İzmir işçilerinin Tariş Direnişi'ni kim hatırlıyor, 15-16 Haziran olayları gibi işçi sınıfının bu şanlı direnişini kim anıyor?
1980'in Şubat ayında İzmir'de, Milliyetçi Cephe önderi Süleyman Demirel'in işçi düşmanı önlemlerine karşı fabrika işgalleri oldu ve mahallelerde barikatlar kuruldu. İşçilere ve devrimcilere karşı ordu devreye sokuldu.
Tanklar Tariş, Gültepe ve Çimentepe'ye girerek direnişi kırmaya çalışıyordu. Bir grup devrimci emekçi genç ise, direnişi sürdürmek için 'tank çukurları' kazıyor, barikatlar oluşturuyordu. Sonunda tanklar yoksul işçi semtlere girecek ve direniş bastırılacaktı.
1989'da filimlere konu olacak biçimde hapisten kaçan A. Kadir Konuk, Almanya'da sürgündeki yazarlara açılan Heinrich Böll Evi'nin ilk konuğu olacaktı.
Bugün 12 Eylül sorumluları sözde kovuşturuluyor. Ama 12 Eylül ve daha sonraki de facto savaş dönemininin siyasal sürgünleri hâlâ ülkeye dönemediği gibi, 12 Eylül mahkûmları hâlâ gözetim altında ve siyasal haklarından yoksunlar.
İç savaşın Ülkücü kesimi milletvekili, hatta bakan bile oldu, ama Devrimci kesimi hala siyasal haklarından yoksun.
En basitinden, son seçimde milletvekili seçilenler bile parlamentoya giremedikten sonra, 12 Eylül kafasının peş peşe gelen siyasal iktidarlar tarafından sürdürüldüğünü söylemek zorundayız.
Kemal Burkay'ın sürgünden ülkeye dönmesi elbette olumlu. Peki ya ülkeye dönemeyen binlerce siyasal sürgün, gazeteci, yazar, milletvekili, toplum önderi ne olacak?
Doğan ve İnci Özgüden gibi, bırakın 12 Eylül'ü, 12 Mart'tan beri sürgünde olan aydın ve gazetecilerin durumu ne olacak?
30 küsur yıllık fiili savaş durumunun kurbanlarının sorunu çözülmeden hiçbir "demokratikleşme"den söz edilemez.
Bu olayı çözecek olan, aynı 1970'lerdeki İspanya ve Portekiz'de, demokrasiye geçiş sürecinin ayrılmaz bir parçası olan Genel Af ve Siyasal Tutsak ve Sürgünlerin siyasal haklarının koşulsuz iade olunmasıdır.
Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti'nin 30 küsur yıldır devam eden bir ayıbıdır.
A.Kadir Konuk geçen yıl bir "Siyasi Genel Af Çağrısı" yapmıştı.
Şimdi yeni parlamentoyu, seçilmiş milletvekillerinin TBMM'ye girmesinin önünü açma yanında, Genel Af ve Siyasal Tutsak ve Sürgünlerin siyasal haklarının iadesini sağlama görevi de bekliyor. Yeniden güncellik kazanan bu Çağrıyı okurlarımla paylaşmak istiyorum:
"Türkiye'nin içinde bulunduğu açmazı yeniden detaylarıyla anlatmanın hiç gereği yoktur. Bugün üzerinde durulması gereken bu sorunun nasıl ve en hızlı bir şekilde çözümlenebileceği olmalıdır.
Tarafların silahtan uzaklaşması, ülke içinde bir iç barışın sağlanabilmesi, savaşa ayrılan bütçenin ülkenin kalkınması ve insanların refahı için harcanması gerekiyor.
26 yıldır süren ve on binlerce insanın ölümüne, binlerce köyün yakılıp yıkılmasına, milyonlarca insanın büyük kentlere akınına ve sefalet içinde yaşamasına neden olan bu savaşın bir an önce bitirilmesini istiyoruz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından ilan edilecek koşulsuz bir Siyasi Genel Af'ın sorunun çözümünde en etkili yol olduğuna inanıyor ve böyle bir af ilanından sonra yapılacak ve içinde gerçek eşitliği barındıran yeni bir Anayasa'nın aynı olayların yeniden yaşanmasını engelleyeceğini düşünüyoruz.
Siyasi bir affı istemek küçültücü, onur kırıcı, teslimiyetçi bir davranış biçimi değildir. Barış ancak tarafların karşılıklı birbirlerini "Affetmeleri" anlamına da gelir. Bunun yasal olarak gerçekleşmesini istemek, silahların bırakılmasını, savaş yıllarında yaratılmış düşmanlıkların süreç içinde yeni dostluklara dönüşmesini de istemek anlamını taşır.
Türkiye'yi yönetenlerin ve Kürt halkının hakları için mücadele edenlerin önüne barıştan başka seçenekler koymaya kalkışanlar o ülkenin gerçek düşmanları konumundadırlar ve bu kişiler savaştan çıkar sağlamaktadırlar.
Yeryüzünde insan yaşamından daha kutsal hiçbir şey yoktur!
İnsanların ölmesini, ülkenin daha yirmi otuz yıl savaş ortamında kalmasını istemediğimiz için düşünebilen tüm insanları barışa ve gerçek bir barışı sağlayacak olan Siyasi Genel Af'ın gerçekleşmesi için çalışmaya davet ediyoruz."
A. Kadir Konuk, " Bu bildiriye çağırıcı olarak imza koymak istiyorsanız lütfen "[email protected]" adresine bir mail gönderiniz!" diyor.
Teşekkürler sevgili A. Kadir Konuk... (RZ/ŞA)