Ve böyle yayılır...
Geçen akşam izlediğim 'Tarafsız Bölge'de programın sunucusu Ahmet Hakan'ın tutumunu eleştiriyorum.
Program esnasında katılımcılardan Hakan Bayrakçı, yerinden öfkeyle kalktı, başka bir katılımcının üzerine yürüdü, tepesine dikildi ve her an şiddete başvuracağı izlenimini veren şekilde tehdit etti. İzlediğim şey, kaba kuvvetinin korkutuculuğu ile karşısındakini sindirmeyi amaçlamış şiddet'ti.
Bunun üzerine hemen "reklam arası" verildi ve bir kaç dakika sonra program aynı konuklar ile - sunucu dışında sayıları dört idi - kaldığı yerden devam etti.
Bence Ahmet Hakan'ın herhangi bir yerde yazılı olması gerekmeyen bir vicdani tutum ve yayıncılık sorumluluğu gereği yapması gereken şey, bu şiddet gösterisine kalkışan kişiyi verilen arada programdan çıkartması idi.
Ahmet Hakan'ın bu tepkiyi göstermemesi, belki aklına bile getirmemesi, kanımca toplumumuzda şiddet uygulama / şiddete maruz kalma olgusunun sıradanlaşması ve kanıksanmasının bir eseridir.
Bunun yanında şiddetin sıradanlaşması ve kanıksanmasına teslim olmuş - onun eseri olan - bu davranış aynı zamanda bu kanıksama ve aldırmazlığı yeniden üreten bir eylem(sizlik)dir.
Bir tartışma programı yapıyorsunuz, adı "Tarafsız Bölge".. O kadar tarafsızsınız ki sorumluluğu size ait bir yayında ortaya konan şiddet gösterisini umursamıyorsunuz. Buna izniniz olmadığını en doğru ve bu programın yapımcı sahibi olarak en hakkınız olan biçimde göstermiyorsunuz.
Yaygın medyanın kamuoyu ile karşılıklı ilişkisinin, belirlenme ve belirleme biçiminde sürüp giden karşılıklı etkileşiminin olabilecek en olumsuz örneği ile karşı karşıyayız burada.
Peki bu ilişki ve etkileşimin 'olumlu örnekleri'ni aklımıza getirebiliyor muyuz bir çırpıda?
Ne yazik ki kanımca bu hayli zordur.
Medyanın en etkili mecrasının her akşam evlerimize konuk ettiği şahsiyetlere de bir bakınca bu zorluk iyice büyüyor.
Mesela bunlardan yukarıda bahsi geçen "araştırmacı" yı 90'lı yıllarda Araştırmacılar Derneği'nin Yönetim Kurulu'na çağırmış ve bazı sorular sormuştuk.
O günlerde dönemin Adana belediye başkanlığı adayı Aytaç Durak basına demeç vermiş ve bu haber olmuştu. Durak, "Araştırmacı Hakan Bayrakçı'nın para karşılığında kendisini, yapacağı kamuoyu araştırmasında birinci sırada göstermeyi teklif ettiğini, bunun üzerine bu şahsı yanından kovduğunu" söylemişti.
Araştırma sektörünün itibarını zedeleyen bu haberi tahkik etmek üzere yaptığımız toplantıda, Bayrakçı'nın lafı türlü dolandırmaların ardından nihayet "bunu ben değil şirketimin Adana bölge müdürü yapmıştır" demesi üzerine derneğimizin kurucusu ve başkanı rahmetli Nezih Neyzi'nin nasıl bir öfke ile bağırdığını, orada bulunan yönetim kurulu üyeleri olarak bizlerin Nezih Bey'in yorgun kalbinden nasıl endişe ettiğimizi gayet iyi hatırlıyorum.
Bu notumun ilgilileri, bu notu iyileşme arayan bir değinme olarak algılamasını dilediğim Ahmet Hakan ve medyadaki başka ilgililerdir.
Farkındalıklarımızı bilemek ve buna uygun tutumlar geliştirmenin topluma borcumuz olduğunu hep bilmemiz dileğim ile. (HA/ŞA)
* Bu hadisenin videosu için tıklayınız
** Bkz. "Sonar'ın cevabı", Milliyet arşivi 1.1. 1994, sayfa 15
*** Bkz. "Sonar'ın patronu faks gönderdi," Ali Atıf Bİr, 08.09.2002, Hürriyet gazetesi