Selami Şahin, arabeskin dört atlısının, yani Gencebay-Tayfur-Gürses-Tatlıses'in, hemen yanı başında konumlanır. Ama onlar gibi, esas "patlamasını" daha önceki on yıllarda değil, 90'larda gerçekleştirdiği için, ayrışır da.
Hatta şarkıcılıkta, bestecilikte ve yapımcılıkta diğerlerinden daha aşağıda olmamasına (aksine pek çok açıdan üstün bile olmasına) rağmen, uzun zaman boyunca pek de ciddiye alınmamış, yeterince önemsenmemiş, müzik dünyasında ikinci zincirin bir üyesi gibi görülmüştür.
İlk 45'lik kaydı Zeynebim'i 16 yaşındayken, 1966'da piyasaya veren Şahin, tümüyle kendi eserlerinden oluşan ve bugüne de ulaşan unutulmaz şarkılarından Sen Mevsimler Gibisin ile (sonradan Nilüfer ve Emre Altuğ'un da söylediği) Sensiz Olmuyor'u da içeren ilk 33'luk plağı Yıllar Sonra Yine'yi ise 1975'te çıkartır.
Hem bu albümde, hem de bir yıl sonra çıkan Unutulmayan Eserler'de Şahin, bugün bildiğimiz yorumundan uzak, klasik bir alaturka havası ile okumaya gayret eder şarkıları. Ne meyhanedir, ne arabesk, ne pop; zaten iki plak da peşrev ile başlar.
80'lerden sonra iki şey değişir
Uzunca bir aradan sonra, 1981 yılında çıkan Bağrımdaki Ateşten Damlalar'da iki değişiklik hemen göze çarpar: Şahin, bugün hala faaliyetine devam eden müzik şirketi Lider Plak'ı kurmuştur ve kendi firmasından çıkan bu ilk albümde alaturka şarkıları ve üslubu bir kenara bırakmış, açıktan arabeske göz kırpar olmuştur.
Burada bütün besteler kendisinindir ama sözlerden bazıları arabeskin köşe taşlarından Ali Tekintüre ile Ahmet Selçuk İlkan'dan gelmiştir. Diğer bir deyişle, artık kimsenin güvenmeyeceği, ismi olmayan bir besteciden, en önemli söz yazarlarının güftelerini emanet edebilecekleri bir statüye yükselmiştir.
Bir yıl sonra çıkan Tapılacak Kadın, yapacağını yapar. Hem çok tutulan bir albüm olur, hem de Şahin'i adeta "arabeskin babalarından" biri haline sokar. İsim şarkısının yanında, (sonradan Zeki Müren'in söylediği) Gitme Sana Muhtacım, (önceden Nil Burak ve Adnan Şenses'in söylediği) Senin Olmaya Geldim ve (önceden Kibariye'nin, sonradan Nilüfer'in söylediği) Tanrım gibi klasikleşmiş şarkılar da kendine burada yer bulur.
Onun şarkılarını "okumayan" yoktu
1983'te de Seninle Başım Dertte gelir. Bu albümle hem Cengiz Coşkuner'in yaptığı düzenlemeler hem de Şahin'in yorumu, uzun yıllar üzerine yapışacak olan zamanın büyük modası "piyanist-şantör" ekolüne kaçar hafiften.
Devamı da bu tondan gelir, 80'ler boyunca böyle albümler, şarkılar, programlar birbirini izler. Çekinmem, Bana Sen Gerek, Yar Geliyor gibi arabesk-severlerin bildiği, bugün pek de ortada olmayan şarkılar hep bu dönemden kalmadır.
1972'de arabeskin kısa dönemli kraliçelerinden Esengül'e verdiği Sana Gelmek İstedim ile başladığı başka yorumculara şarkı verme hevesi, bir nebze kendi şarkıcılık kariyerini sekteye uğratsa da, hep sürdü. Kendi tabiriyle piyasada onun şarkılarını okumayan kimse yoktu.
Zeki Müren, Gönül Akkor, Seçil Heper, Emel Sayın, Neşe Karaböcek, Emel Sayın, Sevim Tuna, Bülent Ersoy gibi assolistleri beslediği yetmezmiş gibi Tanju Okan, Nil Burak, Nazan Şoray, Işıl Yücesoy, Zerrin Özer ve Ajda Pekkan gibi Batı Müziği starlarına da İçkim Sigaram, Boşvere Boşvere, Sana Merhaba Dedim, Ya Seninle Ya Sensiz, Alışmak Sevmekten Daha Zor gibi hala sevilen, söylenen şarkıları adeta ikram etti.
Ayrıca sahibi olduğu Lider Plak'tan Türk müziğininim gelmiş geçmiş en büyük seslerinden Gönül Akkor'a Allah (1981), Zeki Müren'e Eskimeyen Dost (1982) ve pop müziğin en ayrıksı, en karakteristik yorumcularından Seyyal Taner'e de Lider (1981) albümlerini yaptı.
Şahin, 1990'ları yine bugün de ayakta kalan şarkılarından ve bir anlamda Seninle Başım Dertte'nin devamı sayılan, Başımın Tatlı Belası ile açtı. Ancak esas sansasyonu, İbrahim Tatlıses'e verdiği Hesabım Var ve Ne Faydası Var, Bülent Ersoy'a verdiği Akşam Olmadan Gel ve Kibariye'nin seslendirdiği Hüküm Giymişim ile yaptı. Diğer bir deyişle, 90'lar Selami Şahin'e iyi gelmişti, özellikle besteciliği altın çağını yaşıyordu.
Ve "söylemeden sahneden inmeyeceği" üç şarkı
Herhalde en büyük patlamasını da aynı bağlam içinde 1994'de çıkan Özledim ile yaptı.
Dillere marş olan bu şarkının yanında (Seni Sevmediğim) Yalan da bir o kadar ses getirmiş, (insanlık hali) o zamana kadar farkında olmayanlara "neymiş bu Selami Şahin" dedirtmişti. Hemen arkasından yine en büyük hitlerinden, sonradan Sezen Aksu dahil pek çok yorumcunun da ses verdiği Ben Sevdalı, Sen Belalı geldi.
2010'lar boyunca, özellikle 90'larda doğanların (yeniden) keşfi ile ikinci baharını yaşayan ve neredeyse her gece, hep dolu salonlara, kulüplere şarkı söyleyen Selami Şahin'i yaşatan, adını en tepelere yazdıran, "söylemeden sahneden inemeyeceği" en temel üç şarkısı bunlar zaten. Ama yalnız değiller. Kendisinin söylediği ya da başkalarına verdiği ve hepsini sıralamaya sayfaların yetmeyeceği (kendi tabiriyle 200 adet) hit şarkıları da mevcut. Adeta zamanımızın bir gece hayatı klişesi oldu: "Hiç bir şarkısını bilmem diye gittiğim Selami Şahin konserinden, her şarkısını ezbere bildiğimi anlayarak ayrıldım."
Gülden Karaböcek'le Çakıl'da (Zeki Müren'in de izlemeye gittiği meşhur program), Emel Sayın'la Maksim'de, Seren Serengil'le Kübana'da ve Aşkın Nur Yengi'yle Günay'da uzun programlar yapan, son dönemde daha çok kendi başına sahne alarak kah Açıkhava Tiyatrosu ve Bostancı Gösteri Merkezi'nde büyük konserler gerçekleştiren kah daha genç nüfusların gittiği barlarda, kulüplerde geç saatlerde şarkı söyleyen Selami Şahin, müziğimizin son elli yılının gizli kahramanlarından birisi aslında.
Pop, arabesk ve alaturka yelpazesinin farklı tonlarında gezinen eserleri genellikle tutkulu aşkları, duygusal bağlılığı, kırgınlığı, ayrılık acısını gündelik hayattan ödünç alınmış basit ifadelerle, yalın sözcüklerle, zekice yan yana getirmelerle anlatır.
Şahin'in eserleri lügat parçalamaz, kelime oyunları yapmaz, karmaşık edebi zevkler yaşatmaz ama üretirken hissettiği tutkuyu, "içine doğanı" bizlere doğrudan geçirebilir. Herhalde şarkılarının bu kadar sevilmesinin ve hiç unutulmadan hayatta kalmalarının, hatta tekrar tekrar yeniden keşfedilmemelerinin temel sebebi de budur.
"Eşitine duyduğu aşkı" anlattı
Arabeskin laik bir kültür olmasının yanında, ne Batsın Bu Dünya tamahkârlığı vardır şarkılarında, ne Acıların Çocuğuyum ajitasyonu, ne de Ben de İsterem arsızlığı. Kendi gibi birine, eşitine duyduğu aşk anlatılır hep, dünyaya etrafa zenginliğe-fakirliğe aldırmadan. Belki o yüzden biraz fazla temiz, biraz fazla orta sınıf, hatta naif bir arabesktir Selami Şahin'inki, patlamak için bekleyen.
Ama gerektiğinde en koyusunu yapmayı da bilmiştir, Ne Duamsın Ne De Bedduam'da, Sen de Öyle Sev'de, Kadere Sikayetim Var'daki gibi.
Kendisi de her zaman inceliği, zarafeti, kibarlığı ve mütevaziliği ile tanınır. Adı akranlarının çoğunun aksine, şiddetle, küfürle, saldırganlıkla, terbiyesizlikle anılmaz. 50 sene çok farklı karakterlerdeki şarkıcılarla bestecilik ve Unkapanı'nda yapımcılık (yani para) ilişkileri içinde olduğu halde, bir kavganın, atışmanın öznesi olmamıştır.
Hayat hikayesinin anlatıldığı programları izlemiş ya da röportajlarını okumuş olanların da bilebileceği gibi, Türkçe'yi sonradan öğrenmiş, mütevazi bir geriplandan gelerek yükselmiş bir insan için Şahin, kendini adapte etmeyi ve kariyerini yönetmeyi çok ustaca başarmış, kapılmasının en doğal bulunabileceği ihtiraslara yenik düşmemiş, belki de bu yüzden 2010'ların sonunda bile hala sevilen, saygı gören, değeri bilinen bir figür olarak kendini muhafaza edebilmiştir—yine akranlarının büyük kısmının aksine.
Baştan Başa Sen ve yeni şarkılar
Şahin, geçtiğimiz günlerde, tabi ki Lider Plak'tan, son albümü Baştan Başa Sen'i yayınladı. Fiziksel ve dijital formların yanında, youtube'dan da dinleyebilirsiniz. Elbette Selami Şahin'in hem şarkı yazmasında hem de icra etmesinde belli bir tarzı var.
Bu albüm de bu tarzın içinde şarkılar ihtiva eden, oldukça iyi düzenlenmiş ve çalınmış bir yapım. Baştan Başa Sen ve özellikle de Yüreğime Yüreğime, yeni Şahin klasikleri olmaya aday şarkılar. Bir de düğün şarkısı var: Benimle Evlenir misin? Benim düğün şarkılarına hiç tahammülüm yok ama bu düeti, puslu tılsımlı sesiyle Nil Burak'ın varlığı oldukça-olabildiğince yükseltmiş.
Uzun bir zaman önce, henüz hazırlıkları sürerken, "50 yılın tecrübesinin şarkıları ve bir Nil Burak düeti" diye tarif etmişti bu albümü Şahin. En azından aynı şarkıları çevirip çevirip söylemekle yetinmeyeceğini, üretmekten ürkmeyeceğini (bir kere daha) göstermiş ve 2020'lerde de macerasının devam edeceğini müjdelemiş oluyor böylece. Dinlemelere doymayalım. (CÖ/PT)