2011 Seçimleri Türkiye'nin geleceği açısından önemli bir rol oynayacaktır. Sistem içi güçlerin, iktidar çatışmasında son perde olmaya ya da yeni liberal muhafazakar çizginin zaferini ilan etmeye hazırlandığı bir seçim olmaya adaydır.
Liberal -miliyetçi-muhafazakâr sermayenin temsilcisi konumundaki AKP, seçimlerde halk desteğini arttırarak bir nevi seçilmiş bir diktatörlük peşindedir. Sermaye, siyaset, emniyet vb. devlet araçlarını ve kurumlarını denetimine alan, buradan aldığı güçle militarist Kemalist çizgiyi gerileten, AKP karşısında tek dinamik güç Kürt hareketi kalmıştır.
Yaklaşan seçimler açısından bakıldığında, AKP dönem dönem yaptığı gibi militarizmle uzlaşarak kendine rakip gördüğü Kürt hareketini ezme planını sonlandırmaya çalışacaktır.
Açılım adı altında yaygınlaştırmaya çalıştıkları tasfiye politikası gün geçtikçe boyutlandırılıyor. KCK adı altında tutuklanan siyasetçilere şimdi işbirlikçi Kürt kesimleri eklemlenmeye çalışılıyor. İki ayak üzerinden yürüyen bu politikanın bir ayağı olarak Kürt sermayesi hazırlanıyor.
Verilen ihaleler ve açık para desteği ile sermaye, AKP politikasının yedeği konumuna getiriliyor. Sermaye ile beraber Kürt feodalleri, İslamcılarıda bu politikaya yedekleyerek "ortak düşman" Kürt hareketi kuşatılmaya çalışılıyor.
AKP politikasının diğer ayağı ise propagandaya dönük yazım ve sanat alanındaki işbirlikçi konumundaki Kürtlerdir. Sayısı belli olan bu kesimin etkisi olmasa da kara propagandanın tetikçileri pozisyonunda tutuluyorlar. Son dönemlerde Şiwan gibi sevilen isimlerde bu projeye eklenerek politikaya meşruluk kazandırılmaya çalışılıyor.
AKP ve temsil ettiği kesim, seçimlere hazırlanırken, güç kaybeden ulusalcı-milliyetçi militaristlerde yeni hamlelerle durumu dengelemeye çalışıyor. Kılıçdaroğlu ile yapılan bu hamle yeniden sistemde rol kapma arayışıdır.
İlk zamanlarda estirilen medya rüzgârına rağmen yaratılan rüzgarın hız kestiği gözüküyor. Yeni bir hamlenin seçimlerde sonuçları nasıl etkileyeceği belli olmasa da kavgadan kolay kolay vazgeçmeyeceklerini bilmek için kahin olmaya gerek yok.
Kürtler, Aleviler ve Solun duruşu
Sistemin yeniden yapılandırma girişimlerinde, Klikler arası bu güç çatışmasında demokrasi ve özgürlük güçlerinin nasıl bir duruş sergileyeceği ve kendilerini bu güç çatışması içerisinde nasıl konumlandıracakları henüz netleşmiş değil.
Kliklerin bu çatışmasından Türkiye'nin ezilenleri, emekçileri, devrimcileri derlenerek toparlanarak yeni bir güç odağı oluşturabilir mi? Yeniden bir umut yeniden bir çözüm gücü olabilirler mi?
Açıkçası şimdilik soru işaretleri ile doludur. Kürt hareketinin kendi çizgisi doğrultusunda bir hat izleyeceği ve seçimleri halkların çıkarlarına olan bir konuma çekmeye çalışacakları biliniyor.
Kürt hareketinin, politik ve ideolojik konumlanışındaki netliği bilinmesine rağmen Türkiye'deki liberal sol ve radikal sol ile önemli bir dinamik olan Alevilerin bu şekillenişteki, duruşları ve konumlanışlarının nasıl olacağı belirsizliklerle doludur. Bu kesimlerin duruşları, Türkiye'nin geleceği noktasında önemli ve etkili olacaktır.
Bugünden baktığımızda saydığımız güçler açısından bakıldığında bir kesimi için geleneksel Kemalist damarın ön plana çıkacağı ve başında inkar etse de, Kürt Alevi kimliğine sahip bir genel başkan, CHP yanında saf tutulacaklarını deklare edecekleri anlaşılmaktadır..Ulusalcı bir bloğun, sol ayağını oluşturacak, bu kesimlerin pratiklerinin öze dönüş olduğunu anlatmak ve bu kesimlerin en azından bir kısmını oluşturulabilecek bir emek, demokrasi ve barış bloğuna çekebilmek gerekiyor.
Sol içerisindeki radikal sol- devrimci grup ise güncel siyaseti yorumlamaktan, reel politikadan uzak bir konumuyla kendini tekrar etmeye devam ediyor. Oldukça statükocu ve muhafazakâr bir konumda ısrar eden bu kesimin klasik boykot tavrını dillendirmesine rağmen taban hâkimiyeti ve etkisinin zayıflığından kaynaklı tabanın genelde CHP' ye eğilim gösterdiği biliniyor.
Devrimci sol içerisinde günü anlamaya çalışan, Kürt hareketi ile dayanışma içerisinde olmaya bu anlamda duruş sahibi olmayan çalışan kesim ise oldukça zayıf ve etkisizdir. Bu etkisizliği giderme anlamında yapılan birlik görüşmeleri ve platformların ise dar grup zihniyetinin aşılamaması ve sistemin yönelimlerinden kaynaklı kendi sürekliliğini sağlayamamaktadır.
Sol kesimler içerisinde durumu en belirsiz ve Kürt hareketine karşı pragmatist yaklaşan ise gücünü ötesinde söylemlerle Kürt hareketini kıskaca almaya çalışarak sonuç almaya çalışan liberal sol ve" yetmez ama "evet"çilerdir". Bu kesimler söylemde özgürlükçü ve Kürt halkının yanında olduklarını söyleseler de stratejik süreçlerde yalpalamakta ve sağlam bir duruşun sahibi olamamaktadır.
Genelde oportünist ve pragmatist bir pratikle Kürt hareketini yönlendirmeye ve akıl hocalığın soyunmaktadırlar. Seçimler yaklaştıkça bu kesimin yeniden Kürt hareketini manipüleye yöneldiği ve kendi etraflarında dönecek bir blok yönlendirmesi yaptıkları görülüyor.
Liberal sol ve aydınlar aslında Kürt hareketinin demokratik değişim ve dönüşüm için kendilerine biçtiği ve oynatmak istediği rolü doğru kavramayıp sistemi de iyi okuyamaktadırlar. Referandumda AKP hükümetine açık çek verip bir aferinle yetinenler Kürt halkına karşı borçludurlar.
Bundan kaynaklı Kürt hareketine çıkarsal yaklaşımlardan vazgeçmelidirler ve Kürt halkının kendilerin den var olan beklentiye cevap olmaya çalışmalıdırlar. Eğer bu duruşu gösterirlerse bu halkın kendi dostlarına karşı vefalı olduğunu bilmelidirler.
Sol siyasetin dışında Türkiye'de önemli bir dinamik olan Alevilerinde seçimler yaklaşırken tavırlarının sağlıklı olmadığı gözüküyor. Son alevi kurultayı ve İzmir mitingi konusunda çıkan antlaşmazlıkların altında yatan sebep aslında ikbal avcılığıdır. Alevi kurumları ve örgütlülüğü genel halkın çıkarlarından ziyade maalesef bireysel ikbal peşlinde koşmaktadır
Aleviler geçmiş seçim süreçlerindeki değerlendirmeleri bir yana bırakılırsa önümüzdeki dönemde ağırlıklı olarak CHP ve kısmen de AKP içerisinde yer alacağı gözüküyor. Kürt hareketi ile hareket edecek Alevilerin geleneksel kitlesi olacağı şimdiden kestirmek zor değil. Daha çok muhalif olan ve Kürt hareketine yakın duran Kürt Alevilerin de yaratılan Kılıçdaroğlu rüzgârıyla CHP ye kayma riski vardır.
Kılıçdaroğlu operasyonun hedef kitlelerinden birinin Aleviler olduğu göz önüne alındığında Alevilerdeki bu ikbal avcılığı ve CHP önünde kuyruk olma alışkanlığını ciddi değerlendirmek gereklidir. Alevi adaylar konusunda ise mevcut öne çıkan isimlerin bir çoğunun CHP ile şimdiden nikah için hazır oldukları görülüyor. Bunun önüne geçmek için şimdiden önünü kesecek bağlayıcı kılacak, ilkeler propaganda edilerek demokratik blok zemini hazırlanmalıdır. Yoksa demokratik alevi hareketi bileşenlerinin temsilcisi olarak gördüğümüz isimlerin birçoğu CHP kapısında nöbetçi olacak gibi gözüküyor.
Tüm bu değerlendirmelerin ışığında görünen odur ki, Türkiye'nin demokrasi güçleri tek başlarına sistem içerisinde güç olmaya çalışan kliklerin çatışmasında güç sahibi olamayacaktır. Bura da belirleyici olan Kürt hareketinin sürece nasıl yön vereceğidir. Kürt hareketinin önündeki seçeneğin bağımsız aday stratejisi ile seçimler batıda ve Kürt coğrafyasında ayrı anlamlar yüklenecektir.
Bölgede AKP ve asker işbirliğine karşı tek başına olacağı biliniyor. Son dönemlerdeki kuşatma göz önüne alındığında ve sistemin son dönemdeki söylemlerine, yaklaşımlarına bakıldığında Kürt hareketini parlamento da görmeye çok istekli olmadığı gerçeği görülmektedir. 2011 seçimleri daha stratejik bir önem kazanıyor.
Bölgedeki tasfiyeye dayalı kuşatma ve yok etme konseptine karşı Kürt hareketinin batı metropollerinde oluşturacağı siyasi hat daha önemli olmaktadır. Bölgedeki kuşatmayı teşhir etme ve aşarak Türkiyeli demokrasi ve emek güçleri ile buluşarak aşılabileceği gerçeği ayrı bir önem kazandırıyor.
Kürt hareketinin Türkiye metropollerinde oluşturacağı blok, klikler çatışmasında yeni bir dinamiği açığa çıkarabilir. Bu noktada görev, kendini sisteme muhalif gören kesimlerin oluşturabileceği birliğin çapı ve açığa çıkaracağı sinerjidir. Bunun zemini vardır ama aynı zamanda her kesimin farklı hesapları olduğu gerçeğinden yola çıkılınca zorluğu da ortada.
Seçimler yaklaşırken yapılan tüm hesapların ve planların Kürtler açısından gösterdiği ise Kürtler bir kez daha kendi kaderi ile beraber Türkiye'nin geleceğini belirleyeceği gerçeğidir. Böylesine önemli bir sorumlulukla yüz yüze olan Kürtlerin bir dönüm noktası olabilecek 2011 seçimlerin önceki seçimlerden farklı hazırlanmalıdır. Böylesi tarihsel anlara tarihsel bir çaba ve emeğin sahibi olmak her kürdün, her sosyalistin, her alevinin, demokratın görevidir. (ED/EÖ)