27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde partilerin yayımladıkları seçim dokümanlarını sağlık penceresinden irdelemeyi hedeflediğimiz dizinin ikinci yazısı ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’ne ayrıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi Seçim Bildirgesi
“Millet İçin Geliyoruz” mottosuyla hazırlanan bildirge toplam 244 sayfa. CHP’nin ne olduğunun anlatımıyla başlayan bildirgenin adı konulmamış ilk bölümünde “Demokrasi: Hak, Hukuk, Adalet”, “Ekonomi: Çokça Üretim, Hakça Bölüşüm”, “Parasız, Nitelikli, Eşit Eğitim”, “Toplumsal Barış, Kürt Sorunu” ve “Dış Politika: İstikrar ve İtibar” konuları öne çıkartılıyor. Şrazlı Sadi, Mustafa Kemal Atatürk, Kuan-Tzu ve Yaşar Kemal’in sözleriyle zenginleştirilen bu bölümlerde öncelikle bu alanlarda Türkiye’nin yaşadığı sorunlar, sorunların nedeni ve sonrasında da CHP’nin çözüm önerileri sıralanıyor. Bu bölümün sağlık açısından karşılığı “Hakça Paylaşım Programı” başlığı altında ifade edilen Aile Sigortası...
Cumhuriyet Halk Partisi, vaat ettiği Aile Sigortası’nın temel hedefini “yoksulluktan muzdarip hanelerin gelir seviyesini, reel ortanca gelirin yarısına yükseltmek” olarak tanımlıyor. CHP, Aile Sigortası’nın yoksul hanelere yapılan sabit gelirden farkını ise; sağlanacak desteğin hanelerin durumuna ve mevcut gelirlerine göre değişecek bir oranda olması ve bu sayede tüm hanelerin aylık gelirinin 1.000 TL’nin üstüne çıkarılması olarak ifade ediyor.
Ayrıca sigortaya geçişin ilk adımı olarak Aile Maaşı uygulamasının başlatılacağını ve halen Genel Sağlık Sigortası uygulaması kapsamında primleri devlet tarafından ödenen her hanedeki kadınların hesabına aylık 1.000 TL ödeme yapılacağını belirtiyor. Söz konusu bildirge, Aile Maaşı uygulamasının sadece ücret anlamına gelmediğini, aksine maaş bağlanan ailelere asgari ihtiyaçları da karşılayacak biçimde aylık 25 TL su, aylık 50 TL elektrik ve kış aylarında aylık 100 TL ısınma desteğini de kapsadığını vurguluyor.
Son olarak her 500 haneye bir aile danışmanının atanacağını ve aile hekimleriyle aynı binada faaliyet gösterecek olan bu danışmanların görevlerinin sorumlu oldukları ailelerin ekonomik ve sosyal sorunlarıyla doğrudan ilgilenmek olduğunun altını çiziyor.
Aile Sigortası – Maaşı önerisi çerçevesinde devlet tarafından sunulacak desteklerin miktarının mevcut koşullar altında yeterli olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, uygulamanın kendisi, sağlıklı yaşamanın temel koşulunun yeterli gelir, temiz su ve ısınma hakkından geçtiğini kabul etmesi açısından önemli. Ayrıca bu önerinin “Hakça Paylaşım” başlığının altında sunulması, verilecek desteğin hayırseverlik kapitalizminin ötesinde insan – yurttaş hakkı kavramını gündeme getirmesi açısından da çok değerli. Son olarak sağlanacak bu yurttaş hakkının kadınları özel olarak hedef alması toplumsal cinsiyet eşitsizliğini aşmak açısından da kıymetli.
Sağlık konusu, CHP’nin seçim bildirgesinin adı konulmamış ikinci bölümünde “Kamu Yönetimi ve Hizmetleri” başlığının altında -Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) bildirgesinden farklı olarak- doğrudan “Sağlık” başlığı altında yer almakta. Benzer biçimde bu bölüm, sağlığa erişimde eşitliğini vurgulaması, halk sağlığı ve koruyucu hizmetleri ayrı bir ana başlık olarak ele alması, sağlık sistemini basamaklandırarak analiz etmesi ve sağlık çalışanlarını özel olarak gündeme almasıyla AKP’nin seçim beyannamesinden farklılaşıyor.
Bununla birlikte sağlık bölümünün ilk konusu olan “Sağlığa Eşit Erişim” başlığı aslında yanlış bir tanımlama. Çünkü bu bölümde ifade edilen tüm vaatler aslında sağlık hizmetlerini kapsıyor. Sağlığın, sağlık hizmetlerine indirgenemeyecek orandaki genişliği dikkate alındığında bu bölümün başlığının “Sağlık Hizmetlerine Eşit Erişim” biçiminde revize edilmesi ve bu revizyonun biçimsel olmayıp öze dair bir değişiklik olduğunun fark edilmesi zorunlu.
“Sağlığa Eşit Erişim” bölümü beş alt bölümden oluşuyor. Bu bölümler;
- Hak Temelli ve Ücretsiz Sağlık Hizmeti
- Kadınlar ve Çocuklar
- Engelliler
- Tutuklu ve Hükümlüler
- Özel İhtiyaçları Olanlar
“Sağlığa Eşit Erişim” başlığı altında tanımlanan tüm sağlık hizmetlerinin ücretsiz olacağının ifade edilmesi, sağlık hizmetlerinde katılım payı ve ilave ücretlerin kaldırılacağının ve sigorta prim ödemesinin sağlık hizmetlerine erişim için ön koşul olmaktan çıkartılacağının belirtilmesi, toplumunun sağlık hizmetlerine hak temelli ve ücretsiz biçimde ulaşabilmesi açısından çok değerli.
Benzer biçimde hasta olan yurttaşların sağlık kurumlarına erişim için kullanacakları toplu taşıma hizmetlerinin ücretsiz olacağının belirtilmesi, CHP’nin, sağlık hizmetlerini sadece “hekim muayenesi” ya da “tetkik” konumuna indirgemediğini göstermesi açısından kıymetli.
Yine bu bölümde sevk sisteminin getirileceğinin belirtilmiş olması Türkiye’de yaşanan sağlık kaosunu önlemek açısından önemli bir zemin sunmakta.
CHP’nin Seçim Bildirgesi, kadınlar ve çocuklar için bütün doğumların her yerde ücretsiz ve sağlık personeli yardımıyla gerçekleştirileceğini, ayrıca doğumlarda alınan tüm fark ücretlerinin kaldırılacağını vaat ediyor. Ancak bu kapsamda yapılan ücretsiz vurgusunun kamu hastaneleriyle sınırlı olmaması, hem gerçekleşme olasılığı hem de kamusal kaynakların toplumsal sorumluluk açısından akılcı kullanımı yönünden yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılıyor. Ama aile planlanmasına yönelik AKP iktidarının getirdiği (fiili) önlemlerin kaldırılacağının ve isteyen herkese aile planlaması hizmetlerinin ücretsiz sunulacağının ifade edilmesi Türkiye sağlık ortamı açısından kritik öneme sahip.
Engelli yurttaşların hastanelere servis araçları ile randevulu olarak ulaşımının sağlanacağının, bütün hastanelerde engelli karşılama birimlerinin oluşturulacağının, işitme engelliler için tercüman bulundurulacağının ve engelliler için evde fizik tedavi olanağının sağlanacağının bildirge kapsamında yer bulması, CHP’nin toplumsal yapının yarattığı engellilikleri önlemek istediğine ve farklılıklara yönelik özgülleşmiş programlar geliştirme isteğine işaret ediyor. Benzer biçimde AKP’nin seçim beyannemesinde tek bir satır yer verilmeyen tutuklu ve hükümlülere yönelik sağlık eksenli politikalar önerilmesi de CHP’nin sağlıkta herkesin farklılıklarla eşit olduğunu göstermeye çalıştığını düşündürüyor. Son olarak benzer bir bakış açısının yansıması olarak aile merkezleri ile entegre biçimde özel ihtiyaçları olan gruplar için ücretsiz bakım merkezlerinin kurulacağının belirtilmesi de çok değerli.
Ancak bu kapsamda anadilde sağlık hizmet sunumuna değinilmemiş olması ve obezite ile mücadele biçiminin bilinçlendirme, korunma, diyet ve tedavi programları gibi toplumsallıktan kopartılarak kişisel bir konuma indirgenmesi, CHP’nin seçim bildirgesinin sağlık hizmetleri çerçevesinde eksik kalan ve aksayan yönlerini oluşturmakta.
Sağlık bölümünün ikinci ana konusunu “Halk Sağlığı ve Koruyucu Sağlık Hizmetleri” oluşturuyor. Bu bölümün ayrı bir başlık olarak ele alınmış olması ve sağlıklı içilebilir su ile ücretsiz periyodik aşılamanın ülke genelinde yüzde 100’e ulaştırılma hedefinin belirtilmesi, Türkiye’nin tedaviye indirgenmiş ve her geçen gün aşı karşıtlığının yükselişe geçtiği bu dönemi dikkate alırsak için çok değerli.
Benzer biçimde “geleneksel”, “tamamlayıcı” ya da “alternatif” gibi adları ifade etmese de “bilimsel olarak yararı kanıtlanmamış, halk sağlığını olumsuz etkileyen tedavi yöntemlerinin uygulanmasının önüne geç”ileceğinin vurgulanmış olması birey ve toplum sağlığını korumak açısından hayati.
Bu olumlu yönlerine rağmen halk sağlığı ve koruyucu sağlık hizmetlerinin bir parçası olarak “yaş gruplarına göre düzenli sağlık kontrolleri ve erken tanı testleri”nin yapılacağının ifade edilmiş olması dikkat edilmesi gereken bir konuyu oluşturuyor. Çünkü ülke ve dünya genelinde medikal endüstrinin insanlarda korku ve kaygılar yaratarak “sağlık kontrolleri” ve “erken tanı” konularını para kazanmak amacıyla çarptırdığını ve bu sayede gereksiz pek çok tetkikin check-up benzeri programlarla adeta bir salgın biçimine dönüştüğünü görmek gerekiyor. O nedenle konunun sadece “maliyet – etkin olduğu kanıtlanmış” kontrol ve tanı testleriyle sınırlanması, toplum genelinde hızla yayılan sağlıklı kalma hezeyanını önlemek açısından gerekli.
CHP Seçim Bildirgesinde yer alan sağlık bölümünün üçüncü, dördüncü ve beşinci ana konuları basamaklandırılmış sağlık hizmet sunumuna ayrılmış. Bu başlıklar topluca değerlendirildiğinde; CHP’nin bir ilke olarak sağlık hizmet sunumunda son yıllarda sağlanan kapsayıcılığı aynen devam ettireceği, ancak basamağa özgü ek uygulamaları hayata geçireceği anlaşılıyor. Bununla birlikte birinci basamağın temel birimi olan Aile Sağlığı Merkezleri’nin günümüz uygulamasının aksine bölgesel tabanlı faaliyet göstereceğinin belirtilmemiş olması önemli bir eksiklik. Öte yandan diş hekimleri, laboratuvar uzmanları ve diğer uzmanların da göre yapacağı “büyük ölçekteki Aile Sağlık Merkezleri”; her 100 bin kişi için açılacak “Kamu Tıp Merkez”leri ve Şehir Hastaneleri nedeniyle kent merkezinde kapatılan hastanelerin kapatılmayıp aksine alt yapı ve insan kaynakları açısından geliştirileceği ifade ediliyor.
CHP’nin Seçim Bildirgesi’nin bir yandan genel olarak kamu sağlık hizmet sunumu arttırmayı hedeflerken, diğer yandan ağız ve diş sağlığı alanında serbest (özel) çalışan diş hekimlerinden tanı ve tedavi hizmetlerinin alınacağını ifade etmiş olması ciddi bir paradoks. Bu bağlamda serbest (özel) çalışan diş hekimlerinden hizmet satın almanın, kamusal kaynakların toplumsal sorumluluk gereğince öncelikli ve akılcı olarak dağıtım ilkesi ile çeliştiğini de kabul etmek gerekiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, halen kurulmuş bulunan Şehir Hastaneleri’nin üniversite hastanelerine dönüştürüleceğini vaad ederek, Şehir Hastaneleri’nin kamuya getirdiği yıkıcı finans yükünü de zımnen kabul ediyor. Ancak bir yandan halen ekonomik darboğazda bulunan tıp fakültelerinin “öğretim üyesi, personel, kaynak ve donanım ihtiyaçlarının karşılanacağı”nın altı çizilirken, diğer yandan Şehir Hastaneleri’nin üniversite hastanelerine dönüşmesinin tıp fakültesinin var olan sorunlarını katmerleştirmesinin nasıl önleneceği sorusu da bildirge kapsamında yanıtsız kalıyor. Bununla birlikte başta eğitim ve araştırma hastaneleri olmak üzere tüm kamu sağlık kurumlarındaki ücretlerin genel bütçeden karşılanacağının ifade edilmiş olması hastanelerin döner sermaye bütçeleri üzerinde yüklerin azaltılacağına da işaret ediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, AKP başta olmak üzere hemen tüm sağ iktidarların uygulamalarının aksine sağlık çalışanlarının devlet memuru olmasını öngördüğü için halen sözleşmeli olarak çalışan aile hekimlerini devlet memuru olarak atayacağını ifade ediyor. Zaten CHP’nin seçim bildirgesinin bir bölümü, AKP’nin seçim beyannamesinin aksine ayrı bir başlık olarak “Sağlık Çalışanları”na ayrılmış. CHP, bu başlık altında performansın nitelik göstergeleri dikkate alınarak yeniden düzenleneceğini, tüm sağlık çalışanlarının adil bir temel ücret alacağını, sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarına fiili hizmet süresi zammı hakkının tanınacağını, ek ödemelerin arttırılacağını ve bu ödemelerin maaş ve emekliliğe yansıtılacağını, sağlıkta yıpranma payının hayata geçirileceğini, sağlık çalışanlarının emekli maaşlarının “yüksek düzey kamu personeli emekli maaşı” seviyesine getirileceğini ve sağlık personeline yönelik şiddetin yasal düzenleme ile önleneceğini belirterek sağlık çalışanlarının hemen tüm taleplerine olumlu karşılık veriyor. Ancak emekçiler açısından gayet olumlu vaatler ifade edilen bu bölüm, sağlık çalışanlarına grevli toplu sözleşmesi sendika hakkını zikretmemekle eksik kalıyor.
CHP’nin Seçim Bildirgesi’nde hasta ve hasta yakınlarının tıp hukuku bağlamında haklarına özel vurgu yapılmış olması, bu başlık altında hastaların ihtiyaç ve memnuniyetlerinin bağımsız kuruluşlar tarafından izleneceğinin belirtilmesi ve kişisel sağlık verilerinin korunmasının yasal güvence altına alınacağının ifade edilmesi olumlu. Ancak bu kapsamda halen yürürlükte bulunan ve başta hekimler olmak üzere tüm sağlık çalışanlarında defansif tıp uygulamalarına yol açan malpraktis uygulamasının hangi temelde sürdürüleceğinin ya da sürdürülmeyeceğinin belirtilmemiş olması önemli bir sorun.
Son olarak CHP, “Sağlık Alt Yapısı” başlığı altında yeni ve modern devlet hastanelerinin devlet eliyle yapılacağını tahattüt etmesi, AKP döneminde sağlıkta önemli sorunlara yol açan kamu – özel ortaklık modelinin sonlandırılması açısından önemli bir zemin yaratmakta. (OE/HK)
Sonraki: HDP Beyannamesi
SEÇİM BEYANNAMELERİNDE SAĞLIK