Sevgili Ethem Sarısülük’ün anası konuşuyor ekranda. Canı yanmış bir ana. Nasıl yanmasın. En fenasından yaşamış evlat acısını. Sesi nasıl öfkeli, ama “Bir verdim bin aldım” diyor evladının kaybının derin acısını anlatırken bir yandan da. Sevgili Berkin Elvan’ın anası yanı başında. Kalkmışlar buralara gelmişler nerelerden.
Sahi oralar / buralar, nerelermiş ola ki?
İki gündür bir Bursaspor – Amedspor maçı yorumları; Amedspor oyuncuları için demiş ki spiker maçı sunarken “Onlar”.
Sahi onlar / bunlar, kimmiş ola ki?
Ben bu “yerli/milli” meselelerini oldum olasıya çözemedim zaten.
TIKLAYIN - AMEDSPOR FUTBOLUN SADECE FUTBOL OLMADIĞINI GÖSTERDİ
Misal ben doğma büyüme İzmirliyim. Babam Bulgaristan doğumlu bir Balkan Türkü.
Hep anlattığı hikayesidir, “12 yaşında ailesiyle vatan topraklarına göç edene kadar defalarca arkadaşlarıyla sınırı aşmaya çalışmış”. Ama Bulgaristan’dan bahsederken de “memleket” der, bütün muhacir akrabalarımız gibi.
Annem, Bursa doğumlu, o da bir muhacir aile kızı. Bursa’da büyümüş, evlenmiş, çocuklar doğurmuş, sonra İzmir’e göç etmişler. Hani bildik deyimle “macır”.
Eşim Mardinli. 1600'lerin ortalarında Suriye’den Mardin’e göçen bir aileden geliyor.
Kızım da Mardin doğumlu ve Mardin nüfusuna kayıtlı. İzmir’de "Mardin’den geldik" dediğimizde “Aaa Mardinli misiniz?” diye soranlara “Annem İzmirli, babam ve ben Mardinliyiz” diyecek kadar da buralı.
Spikerin “bunlar”ı kim bilmiyorum. Etnik kimlik kartları açıldığında benim açımdan hiç kimse “onlar” olmuyor mesela.
Geçen sene, yerel yönetimlerle ilgili bir toplantı için Bursa’daydım. Her ilden gelen aktivistler, kendi yerellerinin sorunlarını aktarıyordu. Bursalı bir katılımcı “Bursa çok göç alıyor, büyük sorun” dedi. Hani “göçmen kenti” Bursa için, 2010lardan sonra sorun olmuş göç. “Siz nerelisiniz?” diye sordum. “Bursalıyım” dedi. “Peki, ailenizin doğum yeri neresi?” diye sordum. Balkan Türkü çıktı tabi ki. Bulgaristan ve Yunanistan dışındaki Balkan ülkelerinden gelenlerin çoğu da Türk soyundan değil, farklı etnik kimliklerden ve soylardan geliyor bilindiği üzere. Peki, biz o “göçmen sorunu” meselesini nasıl tarif ediyoruz o halde?
Bursaspor ve Amedspor oyuncularının etnisiteleri meselesi de ilginç tabi. Hakikaten nereli olduklarıyla hiç alakam yok, ama Bursasporlular sanırım pek Bursalı da değillermiş. Bursaspor ya da Amedspor oyucularının etnik kimlikleri üzerinde yürütülen bir tartışmayı, ben çok da anlamlı bulmuyorum. Ama ne yazık ki birileri “onlar” birileri “bunlar” olursa, bu tartışmalara saplanıp kalan da çok oluyor.
Futbolla ilgili çok sempati içeren düşüncelerim yoktur. Ama kış bu kadar kötü geçerken, hele hele bazı “bedelli kahramanlar” stadyumlarda asker selamı verirken, futbolun bir anda “onlar”dan “onbirlerin” zaferine dönüşmesini de anlayabiliyorum. Hatta ben bile, o muhteşem Sadri Alışık repliğine çağrışımla “İşte bu gol” demeden edemedim maçın sonucunu duyunca.
Maçın skoru gündemlerini birkaç saatliğine oyalasa da buralardaki insanların, asıl gündeme hızlı bir dönüş yaşandı elbette. Cizre’deki o bodrum…
Şimdi yine molozların altından nefes almaya çabalıyoruz. Zorlanıyoruz elbette. Kafamızı toparlamakta da zorlanıyoruz, nefes almakta da…
Gencecik Ethem’in, daha çocuk Berkin’in anneleri burada. Cizre’de başlarında beyaz tülbentler, ellerindeki beyaz bayraklarla yollara düşen ve evlatlarını haykıran anaların görüntülerini hep birlikte izliyoruz. O zaman bizim de ruhumuzu gömmeye hakkımız yok. Nefes almakta zorlansak da, umudumuzu yitirmeye hakkımız yok henüz.
Güzel günler, köşeyi hemen dönüverince değilmiş, ne yapalım. Daha çok yol, daha çok zaman varmış, ne yapalım. Umut bakkaldan satın alınmıyor ben de biliyorum. Ama çocuklarımızın gelecek günlerini düşünüyorsak eğer, odalara, kapalı kapılar ardına kapatamayız yüreğimizi. Çay mı demleriz, bir dostu mu ararız bilemem. Ama ruhumuzu gömemeyiz. Umarım o vakit hiç gelmez, ama henüz değil, henüz umudumuzu yitirme lüksümüz yok. Bu anaları görüp bilip depresyona girmeye hakkımız olabilir mi.
Ha şimdi, derli toplu bir yazı yazmanın mümkünü kalmış mıdır peki. Yok kalmamıştır. Ama görünen o ki, yazmak şarttır. İşte bu sebeple de yazmaya çabalanmaktadır. (ÖDM/HK)