Üç yıldır sağlık alanında üç basamaklı bir sayıdan çokça söz eder olduk: 663. 6-6-3, futbol takımlarının yeni sezon yabancı kontenjan formülü olabilirdi, bir matematik bulmacası ya da bir takım oyunu dizilişi de. Bu üç basamaklı sayı, üç sözcüklü bir düzenlemenin numarasıydı, sağlık alanındaki güncel yeni liberal düzenlemenin simgesi yani: “663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)”.
Üçüncü yılına girmekte olan bu düzenlemeyle sağlık alanı için yepyeni kavramlarla karşılaştık: Kamu hastane birlikleri (KHB), genel sekreterler, sağlık meslek kurulları, açık arttırma ile satışa çıkarılan sağlık hizmet lisansları, sağlık serbest bölgeleri birkaçı sadece.
Bir gecede ülke sağlık sistemi değişti, “şahken şahbaz oldu”.
***
Türkiye son dönemde sağlık sektörüne format atarak atılım gerçekleştirme peşinde. Bu yeni biçimlendirme atılımı son dönemdeki gelişmelerin de gösterdiği gibi başta ilaç alanında olmak üzere sağlık teknolojisi, Ar-Ge ve sağlık turizmi alanlarında gerçekleştirilecek. Türkiye sağlıkta bölge merkezi olmayı hedefliyor. Yapılan açıklamalara göre, yakın coğrafya başta olmak üzere –ki bazı açıklamalarda 3 bin kilometrelik bir alan tarifleniyor yakın coğrafya olarak- 1.5 milyarlık nüfus için “bölge merkezi olma” hedef olarak belirlenmiş durumda. Sağlık Bakanı yaptığı bir açıklamada “tıbbi uygulamalarda dünyanın en ileri ülkelerin seviyesinin yakalandığının” altını çizdi ve sağlık turizmini hedef gösterdi: "Önümüzdeki ilk 5 yılda sağlık turizminden bugün aldığımız 1,5 milyar TL'lik payı 9-10 milyar TL'ye ve 2023 yılında da 20-23 milyar TL'ye çıkarmayı hedefliyoruz". “Tıbbi uygulamalarda dünyanın en ileri ülkelerin seviyesi”ni yakalayan Türkiye’de sağlıktan manzaralar düşünüldüğünde bu ileri uygulamaların ne işe yaradığı ve nerelerde olduğu sorusu geliyor akla. Sırtında ölü bebeğini taşıyan baba fotoğrafı malumu ilam etmek için yeterli.
***
Sağlık serbest bölgeleri de sağlık alanında “üçler kuralı”na uygun olarak (6-6-3, KHK, KHB, performansa dayalı ödeme vb.) 663 sayılı KHK ile yasal çerçevesi çizilen yeni bir düzenleme. Bu düzenlemeye göre “ülkenin sağlık alanında bölgesel bir cazibe merkezi haline getirilmesi, yabancı sermaye ve yüksek tıbbî teknoloji girişinin hızlandırılması amacıyla” sağlık serbest bölgeleri kurulması öngörülüyor. Sağlık Bakanlığı dokümanlarına göre, bu bölgelerde başta yabancılar olmak üzere sağlık yatırımcılarına yönelik kolaylıklar, vergi avantajları, istisnalar, ucuz altyapı, ülke mevzuatından bazılarının bu bölgelerde uygulanmaması sağlanıyor. Amaç “kalifiye yabancı beyin göçünü çekmek, yüksek tıbbi teknoloji girişini hızlandırmak, yabancı sermaye girişini arttırmak, sağlık turizmi açısından örnek bir konsept oluşturmak, istihdamı artırmak” gibi başlıklarda sıralanıyor.
Aynı serbest bölgede birden fazla sağlık kolunda faaliyet mümkün olduğu gibi “tıp turizmi, termal turizm, yaşlı turizmi” gibi “temalı” serbest bölgeler de söz konusu olabilecek. Uluslararası ulaşımı kolay olan illerde kurulacak olan serbest bölgelerde hastane, rehabilitasyon merkezi vb sağlık kuruluşları, termal turizm tesisleri, yaşlı tatil köyü (Hastane, hobi bahçeleri, yürüyüş parkurları, sosyal tesisler, spor alanları vb. bulunan köyler) / sağlıklı yaşam merkezleri, sağlık teknokentleri, AR-GE merkezleri yer alacak.
Sağlık serbest bölgelerinden yararlanmak için yabancı olmak avantaj, çünkü bu bölgelerde yüzde 85 oranında yabancı hasta bakılması öngörülüyor, kalan yüzde 15’lik “yerli” hastalar ise SGK anlaşması olmayacağı için bu alanlardan ceplerinden ödeme yaparak hizmetten yararlanabilecekler. Dolayısıyla bu bölgelere çekilecek “yüksek tıbbi teknoloji ve kalifiye sağlık insan gücünden” parası olanlar yararlanabilecek. “Planlamada çok esnek davranılmalı (hekim, cihaz, yatak, fiziki şartlar)” ilkesinin esas alındığı bölgelerde yabancı hekim ve hemşire çalıştırılabilmesi, konsultan yabancı hekimin çalışma izin belgesi gerekmeksizin kısa süreli çalıştırılması olanaklı olacak Bakanlık dokümanlarına göre. Bu alanlarda yüzde 60 yabancı hekim ve sağlık personeli çalışacak ve “kendi içinde ayrı bir planlama ve denetleme mekanizması kurulacak”.
Özetle Türkiye’de Sağlık Bakanlığı “bölgede cazibe merkezi” olmak ve yüksek tıbbi teknolojiyi çekebilmek için “turistik ve termal” bir strateji ile yeni bir “Dubai” oluşturmaya çalışıyor ve görünen o ki dünyada da benzer bir çaba içinde olan Umman, Suudi Arabistan, Brezilya, Panama, Kosta Rika ve Meksika gibi ülkelerle yarışmaya hazırlanıyor.
Dubai sağlıkta serbest bölge oluşturan ilk ülke; 2006 yılında 1.8 milyar doları bulan bir harcamadan sonra faaliyete geçmiş, 2400 şirketin faaliyette olduğu bölgede 5 yılda 330 bin cerrahi operasyon yapılmış. Amaçları arasında “emlak sektörünü canlandırmak ve fiyatları arttırmak” da olan Dubai deneyiminin sonuçları Sağlık Bakanlığı tarafından 2013 Ocak ayında hazırlanan bir dokümanda şöyle sıralanıyor:
* “Dubai sağlık serbest bölgesine istenilen düzeyde yatırımcı çekilemediği gibi sunulan sağlık hizmetinin pahalı olmasından dolayı istenilen hasta düzeyine de ulaşılamamıştır.
* Yurtdışından kalifiye insan kaynağı gelmemiştir.
* Kısmen sağlık alnında cazibe merkezi oldular.
* Emlak sektöründe ciddi gelirler elde edildi.
* Üniversite ve Ar-Ge Merkezleri kurulmamıştır.”
Dubai’de istenen düzeyde başarılamayanı Türkiye başarabilecek mi?
Ülkede sağlıkta ve tıpta ilerlemeden yabancı sermayeyi çekmeyi mi anlıyoruz?
Sağlıkta üçler kuralı devrede: Para, para, para! (CIY/HK)