1. Halihazırda "Dördüncü Dönemin" açılış hamlelerini görüyoruz. Savaşlar açısından dördüncü ama dünyanın yeniden şekillendirilmesi açısından son yüz yıl içerisindeki üçüncü dönem.
Birincisi 1918 düzenlemeleri idi. 1918 sonuçlarının ilki 1922'de, diğer bir kısmı 1939'da, Yugoslavya ise 1990'larda yıkıldı. (Bir zamanların Çekoslovakya'sı da Yugoslavya gibi 1918 yılının bir icadıydı). Şimdi de 1918'in son bölümünün yeniden düzenlenmesine geçildi, nerede duracağı, ne kadar uzayacağı henüz belli değil.
1945 sonrası düzenlemelerine gelince, bunlara daha başından elli yıllık ömür biçilmişti ve bunun ne kadar isabetli bir öngörü olduğu ortaya çıktı.
1990'da başlayan ülke tasfiyeleri, Üçüncü Büyük Savaş Dönemi olan Soğuk Savaş'ın sona ermesinin yakın sonuçlarıdır. (Soğuk Savaş'ın en büyük muharebeleri Çin, Kore ve Vietnam başta olmak üzere Hindiçini'de meydana gelmişti. Afganistan da bu dönemden miras kaldı).
Birinci Dünya Savaşı'nı başlangıç alırsak, İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş'ın ardından gelen bu "Dördüncü Dönem Savaşları"na ne ad vereceğiz? Acele etmeyelim.
2. Dünya politik coğrafyası o kadar hızlı değişiyor ki, evdeki Büyük Atlas'lar hemen demode oluyor.
3. Saddam yönetimi genelde akıllı bir askeri strateji benimsemesine rağmen bunu niçin daha iyi uygulayamadı? Akla sabotaj geliyor. Köprüler niçin uçurulmadı. Yollar niçin kapanmadı? Niçin fiziki engeller kurulmadı? Fiziki engeller ateş gücünün etkinliğini kat kat artırır. İşin içyüzünü öğrenebilecek miyiz. Yoksa yeteneksizlik mi veya bu kadar yeteneksizlik olur mu?
Kısmi bir açıklama: Saddam Irak ordusuna güvenmediği için en iyi silahları ve teçhizatı politik olarak sadık ama profesyonel anlamda yetersiz Cumhuriyet Muhafızları ile Özel Kuvvetlere verdi. Bu Irak ordusunu daha da küstürdü. (Diktatörlerin orduya güvenmediği için kendi askeri kuvvetlerini kurmasının bir örneği de Hitler'dir. SS'ler sonunda kendi zırhlı tümenlerine ve nihayet 1944 sonlarında ordularına sahip olmuşlardı. SS'ler son derece fanatik savaşçılardı ama sonuçta bir şey değişmedi. Diktatörlüklerde doğrudan partiye, lidere, hükümete veya gizli servislere bağlı birçok özel birlik vardır).
Irak ordusunun unsurlarına yeni yapılanmada rol verilirse, bu tespitimizin doğru olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşünürüz.
4. Soğuk Savaş'ın mirası olan problemler iyice geri planda kaldı. Demek ki "Bütün Savaşların Anası" "Birinci Dünya Savaşı" imiş.
5. Bu savaşın karşılaştırılmadığı hiçbir savaş kalmadı. Basragrad'dan tutun Vietnam'a, Rusların Afganistan'ı istilasından Rommel'e kadar her şey söylendi. Bu kadar çok şey söylenince hiçbirinin anlamı kalmıyor, veya her şeyin değeri düşüyor.
6. Açıklanması hem kolay hem de zor olan diğer bir unsur da Bağdat içerisindeki dağınıklık. Iraklılar daha savaş başlamadan her komutanın gerektiğinde kendi başına savaşı yürüteceğini söylemişlerdi.
Ama salt yılgınlık ve yeteneksizle açıklanamayacak olan garip bir dağınıklık ve boşluk hissi var. Bu Araplarda zaten kimse sorumluluk üstlenmez, sorumluyu da takmaz demek doğru değil. ABD'nin hava üstünlüğü çok fazla, kafasını kaldırana bomba atıyorlar da denilebilir. Kısa süre içerisinde bu konuda daha fazla ipucu geleceğine şüphe yok.
Irak savunmasının özellikle 15. ve 20. günleri arasındaki dağınıklığının diğer nedenleri otorite boşluğu veya şok olabilir. Ne de olsa düşman başkente gelmiştir. Başkentin işgali tarih boyunca yenilginin simgelerinden birisi olmuştur (ama birçok istisnalar var: İki tanesi 1812 yılından. O yıl İngilizler Washington'a, Fransızlar da Moskova'ya girmişlerdi ama ne Amerikalılar ne de Ruslar teslim olmadılar. Bir diğeri de İstanbul'un işgalidir).
20. gün direniş tekrar canlandı, bazı köprüler atıldı vs. Belki birileri şoku atlattı, belki cephe içiçe girdikçe hava saldırıları ister istemez azaldı, ama bu günler Irak için pahalıya mal oldu.
7. Irak nedir? Dört büyük grup, birçok küçük grup ve de sürgündekiler.
Sürgündekiler her zaman yabancılaşır. Gerçi sürgünden gelip yönetime oturanlar her zaman olmuştur ama genelde kabul görmezler. Onları da sürtünme yaratacak bir grup veya küme olarak düşünmek gerekir. İşgal otoritesi bunlar arasında gerçek bir mutabakatı asla sağlayamaz.
O halde: Ya merkezi otoritenin gevşek tutulması, ya da baskı altında sahte bir mutabakat görüntüsü. Her halükarda çözüm yok. Ya da eski kavramlarla düşünüldüğünde yok. Irak'a bir gelecek düşünmek için kavramlarımızı ne kadar değiştirebiliriz? (MTA/NM)