Türkiye’de bu yaz turizmin son gelişmeler nedeniyle kan kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyor. Sırf "çekik gözlü" diye insanlara yapılan saldırılar, başkentin ortaya yerinde patlayan bombalarla doruğa çıkan “tatil için güvenli olmayan yer” algısı ve en son Rusya ile bozulan ilişkiler, ilk akla gelen nedenler olarak önümüzde duruyor. Durumu kültürlerarası turist psikolojisi (cross-cultural tourist psychology) açısından değerlendirdiğimizde şu yorumlarda bulunabiliyoruz:
Yabancı turistler bağlamında düşünürsek, her turistik yolculuk bir kültürlerarası karşılaşma olarak ele alınabilir. Bu karşılaşmalar olumlu da olabilir olumsuz da... İlk kez gelen turistle birden fazla kez gelen turist arasında tutum ve davranışlar açısından farklar olacaktır. Ayrıca, geliş amacı, daha doğrusu tatil motivasyonu da bu tutum ve davranışlarda belirleyici olacaktır. Dinlenme, kaçış, eğlence, kültürel ilgi gibi örnekler açısından baktığımızda, son gelişmelerden kültürel turistlerin daha az, ama dinlenme, kaçış ve eğlence amaçlı turistlerin ise daha fazla etkileneceğini söyleyebiliriz ve işin kötüsü, turistlerin çoğu, dinlenme, kaçış ve eğlence kategorilerine giriyor. Türkiye’ye yolculuğun ve Türkiye’de zaman geçirmenin sosyalleşme türünden bir işlevi olacağı gibi, Anadolu’yu karış karış gezen gezginler örneğinde görüldüğü üzere kendini gerçekleştirme işlevi de olabilmektedir. Olumsuz gelişmeler de buna göre farklılık gösterecektir. Aynı biçimde, kimi turistlerin yenilik arayışıyla Türkiye’de geldiğini, bir diğer grubun ise “kendini özel hissetmek” için geldiğini de burada analım.
Kişilik özellikleri, turist psikolojisini anlamak için bir diğer etmen. Kişilik özelliği olarak yeni deneyimlere açık olan turistler son gelişmelerden daha az etkilenirken, daha geleneksel olan güvenlik öncelikli turist profili olumsuz etkilendi, daha da etkilenecek. Turistlerin öğrenme süreçleri de son gelişmelerden etkilenecektir. Şöyle ki, turistler, çoğunlukla tatil planlarını kendi başlarına ya da arkadaşlarıyla ya da aileleriyle yapsalar da, kararlarında yalnızca onlar etkili olmamaktadır. Turistin daha uzak çevresindeki figürler de (örneğin tanıdıklar ve rol modelleri) seçilecek tatil yerinde, zamanında ve süresinde etkili olabilmektedir. Olumsuz siyasal hava koşulları, bu uzak çevreye de kartopu gibi bir etki bırakacaktır. Turistlerin tutumları da buna göre şekillenecek, çevreden pekişmeyle olumsuz algı daha da olumsuza çevrilecektir. Bu zincirleme olumsuz reaksiyonları uluslararası medya ve internet de beslemektedir. Örneğin, BBC türünden haber kanalları, Batılı ülkelerin dışında kalan ülkeleri çoğunlukla oralarda bir afet, darbe, ekonomik kriz vb. gibi olumsuzluklar olduğunda haberleştirmektedir. Böylece medya, uzakları zaten umutsuzcasına çıkışsız yerler olarak göstermiş olmaktadır. Bu olumsuz algı, internetteki forumlardaki yorumlarla da güçlenmektedir. Bunların ötesinde, bir büyükelçiliğin vatandaşlarına falanca ülkenin “tehlikeli” kategorisine girdiğini söylemesi de etkili olmaktadır.
Kuşkusuz, turist davranışlarında sınıf başta olmak üzere çeşitli toplumsal tabakalaşma boyutları dolayısıyla farklar bulunmaktadır. Örneğin, kimi turistlerin ne kadar cimri olduğundan sık sık bahsedilir; ancak o turistlerin düşük gelir grubundan olduğu anımsanmaz.[1] Bu açıdan baktığımızda Türkiye’nin aynı zamanda dar gelirli Avrupalıların ilk duraklarından biri olduğunun da farkına varırız. Aile de önemli bir nokta olarak burada anılmalıdır. Kimi turistler ailecek gelmektedir; yaş grubu farklılıkları vardır. Kimileri ise daha gençtir ve yalnız ya da arkadaşlarıyla gelmektedirler. Yaşanan olumsuz gelişmelerin özellikle aile turizmine yönelik olan işletmeleri vuracağı beklenebilir.
Özel olarak kültürlerarası turizme odaklandığımızda ilk olarak karşımıza çıkacak konu, kültürel kalıpyargılar olacaktır. Kalıpyargılar bir bireyi ait olduğu düşünülen kültüre göre genelleyerek değerlendirmeye karşılık gelmektedir. Örneğin, İtalyanların konuşkan, Brezilyalıların coşkulu vb. olduğunu düşünürüz. Ancak, tek tek bireyler, geldikleri kültürü her zaman temsil etmezler; zaten her bir ülkede bir kültür değil, birden fazla kültür vardır. Şöyle ki, Türkiye’de köy ve kent kültürleri, alt sınıf ve üst sınıf kültürleri, Doğu-Batı kültürleri, Alevi-Sünni kültürleri gibi çok çeşitli ayrımlardan söz edebiliyoruz. Dolayısıyla, bir turistin Türkiye’de bir köyde ya da kentte ya da Bodrum ya da Van’da deneyimleyeceği hayat çok farklı olacaktır. Üstelik kültürler sürekli olarak değişim göstermektedir. Anadolu’ya giren Selçuklular at eti yiyorlardı, şimdi yenmiyor. Eski Dünya’da patates-domates vb. Avrupalı sömürgeciler Amerika’ya varmadan önce bilinmiyordu; oradan Avrupa’ya ve Türkiye’ye getirildi. Ancak şimdi bu ikili, Türk mutfağının temel öğeleri görüntüsünde. Bu bağlamda, kültürlerarası turizm, hem kalıpyargıların kırılması hem de her ülkede birden fazla kültürün olduğunun anlaşılması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Böylece, turistler, her ülkedeki çeşitliliği görmekle kalmamakta (gerçi bu çeşitliliği görmek, kısa süreli tatillerde mümkün olmayacaktır); ayrıca kendi kültürleri hakkında da daha üst düzey bir farkındalığa ulaşmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin son dönemki dış ve iç politikası yalnızca Rus turistleri değil, başka ülkelerden turistleri de etkileyecektir. Güvenlik kaygısı, uçaklardaki ve otellerdeki doluluk oranının çakılmasına yol açacaktır. Bunun farklı tür işletmelere (örneğin aile işletmeleri) etkileri aynı olmasa da, toplamda turizm sektörü büyük zarar görecek ve Türkiye’nin kişi başına düşen yerel geliri yara alacaktır. Önümüzdeki yaz birçok turistik işletmenin kapısına kilit vurduğunu göreceğiz. Bu durum bir kez daha gösteriyor ki, barış hepimize lazım: Turizmcilere de turistlere de turizmden ekmeğini kazanan emekçilere de...
TIKLAYIN - RUSYA'NIN TÜRKİYE'YE ÖZEL EKONOMİK TEDBİRLERİ BELİRLENDİ
Kaynak
Gezgin, U.B. (2015). Turist Psikolojisi: Turizmin Psikolojik Temelleri.
[1] Egemen ideoloji nedeniyle olacak; çünkü egemenler, sınıfsal çelişkiler yerine kültürel çelişkileri görmemizi istiyorlar. Ellerini tam da bu biçimde güçlendiriyorlar.