Planlı sezaryen yasağı devlet eliyle obstetrik şiddetin önünü açar

Yaklaşık bir senedir gündemimizde sezaryen doğum tartışması var. Yoğunluklu olarak son senede özellikle Ekim 2024’te sağlık bakanlığının yayınladığı ‘normal doğum’ kamu spotu ile bu konu geniş kitlelerin gündemine girmiş olsa da aslında uzun süredir devletin aklındaydı.
Mesela 2012’de kadınların mücadelesi ile engellenen kürtajın yasaklanmaya çalışıldığı yasa tasarısının tartışıldığı dönemde sezaryenin de stigmatize edilmesine ve erişimin engellenmesine dair girişimlerde bulunulmuştu. 2017’de ise ‘Sezaryen Oranları Gereksiz Yüksek Olan Hastaneleri Cezalandıracağız’ gibi çıkışlar yapılmıştı.
Sağlık Bakanlığının Ekim ayında yayınladığı kamu spotu ile ise direkt sezaryen doğum yapan kadınların anneliği hedef alındı.
Bu kamu spotunu gördükten sonra kadın hareketi, sağlıkçılar ve doğum yapmış bireyler ‘normal değil vajinal doğum’ denilmesini gerektiğini, vajinal veya sezaryen doğum yapan kadınların anneliğinin farklıymış gibi lanse edilemeyeceğini ve sezaryen doğumun öyle videoda göründüğü gibi değil gayet tıbbi gereklilikten yapılabileceğini ve stigmatize edilemeyeceğini vurguladılar.
Video ile eşzamanlı sağlıkçılara yönelik ‘normal doğum’ temalı konferanslarda Emine Erdoğan devletin yüzü olarak doktorlara ‘normal doğum’ anlatmaktaydı ve devlet eli ile vajinal doğum teşvik edilmekteydi. Tabi ki, bu teşvik de yeni değildi.
Zaten doktorlar uzun süredir vajinal doğuma teşvik ediliyordu. Mesela hepimizin artık duyduğu doktorların maaşlarını etkilediği söylenen performans puanlarına bakınca rakamsal olarak bu teşviği çok net görüyoruz.
Normal ilk doğum 480, sezaryen 150 puan (Gerekçeli sezaryenler 300, müdahaleleri doğumlar 400, ve epidural ile vajinal doğumlar 500 bandında.) Yani zaten devlet hastanelerinde yürürlükte olan bu performans sistemi ile vajinal doğuma yönelik bir teşvik hali hazırda varmış denilebilir.
Devlet hastanelerini hatta tıp eğitimini bile iktidar ideolojisi altına kolayca alabiliyor olsalar da kendi elleriyle özelleştirdikleri sağlık sistemini ve buraya başvuran kişilerin aldıkları hizmetleri o kadar kolay kontrol edemiyorlardı.
Bu sebeple, geçirilen yasa direkt özel hastane ve klinikleri hedef alıyor. Yasa tıbbi gerekçe olmadan yapılan sezaryenleri yasaklıyor, doğum kayıtlarının artık regüle edileceğini, daha fazla inceleme ve takip yapılacağını ve de doğum için uygun alanların kliniklere yapılmasını söylüyor.
Öncelikle şunu söylemek gerek Türkiye, OECD ülkeleri arasında en yüksek sezaryen oranına sahip. 2018 Türkiye Nüfus Sağlık Araştırmasına (TNSA) göre doğumların yüzde 52’si sezaryen ile gerçekleşiyor.
Sezaryen ile yapılan doğumların içinde de yüzde 38’i planlanmış, yüzde 14’ü planlanmamış sezaryen.
Plansız denilen sezaryen doğum anında komplikasyonlar oluşması sonucunda, örneğin vajinal olarak başlayan bir doğumun doktorun annenin hayatının tehlike altına girdiğini düşünecek kadar uzaması gibi bir durumda yapılan sezaryen. Planlı sezaryen ise doğum sancıları gelmeden önce planlanan sezaryen.
Planlı sezaryen ‘tıbbi gereklilik’ durumunda veya elektif olarak yapılabiliyor. Örneğin doktor bebeğin duruşundan kaynaklı veya annenin sağlık durumunu incelemesinin ardından vajinal doğumun anne veya bebeğin hayatını tehlike altına atacağını düşünüyorsa ‘tıbbi gereklilik’ olarak planlı sezaryen tercih edilebilir.
Ancak planlı sezaryen, tıbbi gerekçe olmadan, elektif şekilde de yapılabiliyor. Geçirilen yasadaki birinci madde bunu yasaklıyor.
Tercih edilen sezaryen uygulamaları hakkındaki akademik literatüre baktığımızda dünyanın farklı yerlerinden bunun sebeplerine dair farklı açıklamalar görebiliyoruz. Örneğin, ABD’de sezaryen doğumların arttığı dönemde doktorların kadınları ve aileleri orantısız olarak sezaryene yönlendirdiğine dair araştırmalar var.
Nedenlerine dair olarak doktorların sezaryen yapmadıklarında dava edileceklerine dair kaygıları ya da sezaryenin zamanı belli olduğu için doktorların programına daha uygun olması nedeniyle doktorların kişileri sezaryene yönlendirdiğine dair bulgular var.
Eş zamanlı olarak vajinal doğum tercih eden kadınlara zorla sezaryen yapıldığına dair de bulgular var. Başka birtakım araştırmalar da vajinal doğumun acısına dair korkular veya toplumun kadın bedeni üzerinde kurduğu güzellik algısı nedeniyle estetik kaygılarla kadınların sezaryene yönelebildiğine işaret ediyor.
Yasa tıbbi sebebi olmayan planlı sezaryenleri yasaklıyor, plansız ya da tıbbi gerekçe olan planlı sezaryenleri yasaklamıyor. Böyle düşününce aslında ‘medikal’ açıdan sıkıntı yokmuş gibi görünüyor olabilir. Ancak, bu noktada hemen sizlere Türkiye’de kürtajın yasal olduğunu hatırlatırım. Türkiye’de kürtaj yasal ve özel klinik, devlet hastanesi, özel hastanelerin hepsinde 10 haftaya kadar yapılması gerek.
Ancak şunu biliyoruz ki yalnızca devlet hastanelerinde değil özel hastanelerde de kadınlar ‘hastane yönetiminin izni yok’ denilerek kürtaj hizmetine erişemiyor, yoğunluklu olarak özel kliniklere yönlendiriliyor.
Yani kürtaj, hastanedeki doktorun istese bile de yapamadığı bir hal aldı. Tıbbi gerekçe olmayan planlı sezaryenin yasaklanması da aynen kürtaja erişimin bu şekilde engellendiği gibi plansız ve tıbbi gerekçeli planlı sezaryene, hatta doğum öncesi ve sonrası sağlık hizmetlerine erişimin de önünü kapatabilir, doktorların kadınlara tıbbi bilgilerine dayanarak verdikleri tavsiyeleri değiştirebilir. Ayrıca, doktorları daha güvencesiz çalışma koşullarına itebilir.
Aynen kürtajda olduğu gibi tıbbi yargısına dayanarak planlı sezaryen önerecek doktorlar ‘devlet’ söyleminin veya hastane yönetiminin kaygısı ile kadınları vajinal doğuma teşvik edebilir veya başka hastane ve kliniklere yönlendirmek durumunda kalabilir.
Stat dolusu adamın önüne açmaları için 11 tane adamın eline ‘normal doğum’ pankartı veren devlet aklı sağlık hizmetlerine erişimi yasaklayarak ve üreme süreçlerini ataerkil, milliyetçi ve militarist retorikleri ile yönlendirmeye çalışarak alenen obstetrik şiddetin önünü açmakta, bizzat kendi diskuru ile obstetrik şiddet uygulamaktadır.
Kadın bedenine düşman politikalar ile kadını yalnızca aile içinde tanımlayan, düzenli olarak ailelere çocuklarınızı evlendirin taleplerinde bulunan, kadınlara üç çocuk doğurmalarını salık veren devlet, her ne kadar sezaryen yasağını tıbbi gerekçe kelimeleri ya da yüksek sezaryen oranları ile medikalize ederek olarak meşrulaştırmaya çalışsa da biliyoruz ki herhangi bir sağlık hizmetine erişimin yasaklarla regüle edilmesi yalnızca ve yalnızca daha fazla erişim sıkıntısına yol açacaktır.
(SE/EMK)