Evet, program ekonominin bu yıl yüzde 3 küçülmeden sonra krizden çıkarak tekrar büyüme sürecine gireceğini, bu yılın enflasyonunun da yüzde 55'ler seviyesinde olacağını öngörüyor.
Dış borç artı özelleştirme
Bu hedefler, kaynaklarını iki temel yere dayandırıyor.
Birincisi IMF, Dünya Bankası ve G-7'den gelecek olan 15 milyar dolar dolayında dış kaynak, diğeri ise maliye önlemleri. Bu önlemler de kamu giderlerinin reel olarak yüzde 9 geriletilmesi ve özelleştirmenin hızlandırılması ile gerçekleşecek.
Program yeni vergi salmayacağını söylüyor, ama günlerdir akaryakıta, doğal gaza, telefona, tekel ürünlerine ve diğer kamu ürün ve hizmetlerine gelen zamların "dolaylı vergi" karakterli olduğunu, bunların doğrudan vergileri bile aştığını kamuoyundan saklıyor.
Hemen belirtelim ki, bu senaryo kelimenin tam anlamıyla "pembe" bir senaryodur . Cari açığın 12 milyar doları bulduğu, dış borç stokunun milli gelirin yüzde 65'ine ulaştığı, kamu açıklarının milli gelirin yüzde 12'sini aştığı bir krizi, IMF'den geleceğini umduğunuz ve içeride hiçbir muhalefetle karşılaşmadan yapacağınızı sandığınız tarihin en büyük kemer sıkma politikasıyla, yüzde 3'lük bir daralmanın ardından aşmayı ummak safdilliktir.
Türkiye'ye Çin işkencesi
Türkiye, çok değil, 7 yıl önce 1994 krizini bile ancak yüzde 6'lık küçülme ile geçiştirebildi. Hem de cari açıkları bugünkünün yarısı, yani 6 milyar dolar iken, hem de kamu açığı bugünkü boyutların yarısı iken. Hem de varlık vergisini andıran bazı bir kez uygulamalı vergileri devreye soktuğu, imdadına bavul turizmi gibi bir piyango çıktığı halde, 1994'ün üç mevsiminde negatif büyüme yaşadıktan sonra ekonomi yeniden ısınabildi.
O nedenle, samimi olup halka gerçekleri anlatmak gerekir.
Bu krizden çıkış için bir daralma, durulma bekleniyorsa, buna yüzde 3'lük bir küçülme yetmez, ekonominin Ağustosta yeniden ısınabileceğini söylemek gerçekleri yansıtmaz.
Tahmin edilen dış kaynak o kadar da hızlı ve beklenen miktarda gelmeyecektir. IMF, başından beri gözünü TBMM'ye dikmiş ve geçen ve geçmeyen yapısal reform yasalarına bakıyor.
O yasalar geçmedikçe kaynakları akıtmayacak, Türkiye'ye Çin işkencesi yaşatacaktır.
IMF, kaynak akıtmadıkça, diğer finansörler de kıllarını kıpırdatmazlar. İstenen reform yasalarının iktidardaki siyasi partileri bitirmesi bir yana kamuoyundan hemen destek görmesi de büyük iyimserlik.
Dış kaynak beklenen ölçüde gelmediği taktirde, bu döviz kurunu bulunduğu yerlerden aşağı çekmek, ya da piyasalarda güven tesis etmek kolay değil.
Dövizdeki tırmanma eğilimini yüksek faizle caydırmanın ise lüksünü bu bütçe çoktan yitirdi.
Dayaktan ders çıkartılamadı
Büyük bankaların ve birtakım spekülatörlerin dövize yeni spekülatif ataklar yapmaları halinde , bu ataklara Merkez Bankası'nın hangi rezervlerle , cephaneyle karşı koyacağı merak konusudur.
Merkez Bankası , spekülatörlerin, yeni sermaye kaçışlarıyla fırlayacak dövizin ateşini söndürmede hala çaresizdir, sermaye hareketlerine bir kontrolü aklına yine getirmeyen bu IMF uyumlu program yediği bunca dayaktan ders almamıştır, hala yumuşak karnı açık tutulmaktadır.
Gelecek, bu nedenle, yüzde 3'ten daha büyük ve birkaç aydan daha uzun sürecek bir daralma dönemine gebedir.
Bunun toplumsal sınıflara faturası da ifade edilenden ve beklenenden daha kabarık olacaktır.
Yüzde sıfır zam
Daha şimdiden anlaşılmıştır ki, kamuda reel yüzde 9 tasarruf, kamu maaş ve ücretlerinde bu yıl yüzde "0" zam niyetini içermektedir. Kamuda emekliliği gelenlerin tasfiyesini , yeni istihdam yaratılmamasını, yeni yatırım yapılmamasını, dolayısıyla kamuda bile olağandışı bir işsizliği öngörmektedir. Kamu bankalarının ve fon bankalarının operasyonları çerçevesinde de binlerce banka personelinin işsizliği söz konusudur.
Programın yüzde 55 enflasyon hedefi aşırı iyimserdir. Mart'taki yüzde 10 TEFE'yi Nisan ve Mayıs'taki yüzde 15'er TEFE enflasyonları izleyecektir. Türkiye hakkında rapor hazırlayan uluslararası kuruluşlar bile bu yılın enflasyonu için yüzde 75-80 rakamlarını ifade etmektedirler. Bu ölçüdeki bir enflasyonun belirleyeceği kur ve faiz fiyatları ile piyasaların iyice "geberik" hale geleceği ve önümüzdeki günlerden başlayarak reel sektörde irili-ufaklı tüm firmalarda inanılmaz bir yaprak dökümünün yaşanacağı ortadadır.
Bu programı hazırlayan ve buna her düzeyde destek verenlerin gözlerden kaçırdıkları, bu daralma sürecinin faturasını paylaşmada son derece adaletsiz bir yaklaşım ortadadır.
Sermaye alır başını gider
İşsizlik, büyük alım gücü düşüşleri, iflaslar gibi ekonomik kayıplara uğrayan ve toplumun yüzde 75'ini oluşturan alt-orta ve düşük gelirli hanelerinin kabarık faturasına karşılık, yıllardır uygulanagelen politikalardan palazlanan yüksek gelirli azınlık için, böylesi zor bir dönem hiçbir ciddi önlem yoktur. Programı hazırlayanlar, rantiye kesime dönük her niyetin sermaye kaçışı şantajıyla reaksiyon gördüğünü de itiraf ederek acizliklerini ilan etmekte, varlıklı kesim de dokunursanız kaçarım tehdidiyle saltanatını sürdürmektedir. Bu, üstelik bir blöf de değildir, her an sermayeyi alıp gitmenin yolu açıktır.
Özetle, açıklanan program, sonuç olarak Türkiye toplumunun bugüne kadar kullanmaya mecbur tutulduğu en acı "reçete"dir. Ama, bu malum IMF reçetesidir katipliğini yapanlar bile, bu reçetenin gerçek içeriğini topluma anlatmaya cesaret edememekte, içerdiği adaletsizliği mümkün olduğu kadar kamufle etmekte, tekelci medya da , her zaman yaptığı gibi, her dönemin medyası olarak , gerçeklerin üstüne gidememekte, ve bankacı patronlarının direktifleri doğrultusunda bir yayın politikası izlemektedir.
Bu programa emek inanamaz
Emekten yana olanların, bu programı inandırıcı ve adil bulmaları için hiçbir neden yok.
- Türkiye'yi borç tuzağına düşürenlere kayıtsız şartsız teslim olan ve borç yükümlülükleri ile ilgili en ufak bir pazarlığa ,
* Sermaye hareketlerine kontrol getirmeye cesaret edemeyen,
* Toplumun yüzde 5'ini oluşturamalarına karşılık toplumsal gelirin yüzde 50'sine el koyanlara hiçbir yük, fedakarlık getirmeyen,
* Toplu tensikatlara, kitlesel işsizliklere hiçbir önlem içermeyen,
* Toplumun sınırlı sağlık, eğitim, barınma harcamalarını bile kısmayı göze alan bu adaletsiz yaklaşıma daha kararlı biçimde durmak gerekiyor.