Ortadoğu’nun acilen barışa ihtiyacı var

Barışı inşa etmek zordur ve uzun sürer.
Suriye
Suriye’nin kıyı bölgelerinde, özellikle Alevi nüfusunun yoğun yaşadığı bölgelerde, Mart ayının başından bu yana saldırılar ve şiddet olayları giderek arttı. Yaşanlar, her zamanki gibi en çok sivilleri etkiliyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 10 Mart itibarıyla en az 973 sivilin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Bunun yanı sıra, zorla yerinden edilme, evlerin ve işyerlerinin yağmalanması gibi ağır hak ihlalleriyle ilgili de haberler geliyor.
Bu konuda bianet Yazı İşleri Müdürü ve editörüm Vecih Cuzdan’ın haberleri son derece bilgilendirici. Örneğin, son dönemde yaşananları ele alan ve 2011’den bu yana en yüksek ölüm oranına ulaşıldığına işaret eden “Suriye’de Alevilere yönelik saldırılar” başlıklı haber, konuyu anlamak açısından oldukça faydalı.
Saldırılar toplumun tamamına yönelik
Yaşananlar karşısında Birlemiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, kadınların, çocukların ve tüm aile bireylerinin öldürüldüğü bu kitlesel saldırıların son bulması yönünde bir açıklama yaptı. Aynı açıklamada, “Mezhep temelli infazların kimliği belirsiz kişiler ve geçiş dönemi hükümeti görevlilleri tarafından gerçekleştirildiğine dair raporlar geldiğine” de dikkat çekti.
BM’nin dikkat çektiği bu kitlesel ve mezhep temelli saldırılar, insan haklarına dayalı ve kapsayıcı bir toplumu yeniden inşa etmenin önünde ciddi engeller teşkil ediyor.
Mezhep ve inanç farklılığı korunmalıdır
Suriye’de son zamanlarda yaşananların bağlamını anlamayı kolaylaştıracak bir çalışma yine BM tarafından hazırlandı.
BM Din ve İnanç Özgürlüğü Özel Raportörü Nazila Ghanea, 4 Mart’ta yayımladığı “Din ve İnanç Özgürlüğü ile İşkence, Diğer Zalimane, Gayriinsani ve Küçültücü Muamele” başlıklı raporunda, farkı inançlara sahip bireylerin ve toplulukların mutlak yasak olan işkence ve kötü muameleden korunması gerektiğini vurguluyor.
İnanç özgürlüğü ve işkence yasağı arasındaki kesişimselliğin incelendiği raporda, devletlerin ve hükümetlerin işkence yapmama ve insanların inançlarına müdahale etmeme gibi yükümlülüklerine dikkat çekiliyor. Ayrıca, bu bakımdan yaşanan ihlallere dair örnekler veriliyor. Ghanea, devletlerin pozitif yükümlükleri olduğunu da belirterek bu konuda örnekler veriyor: Yetki alanında bulunanları işkence ve kötü muameleden korumak veya insanları inançlarını değiştirmeye zorlamamak.
Özel raportör, hazırladığı kapsamlı raporunda inanç temelli işkence ve kötü muamele konusunda kendisine çok sayıda başvuru geldiğini belirtiyor. Ayrımcı politikaların ve sistematik ayrımcılığın, cenaze törenlerine veya mezarlıklara saygı göstermeyen saldırı vb. uygulamaların da kötü muamele yasağını ihlal eden pratikler arasında olduğuna işaret ediyor.
8 Aralık 2024’te yaşanan rejim değişikliğinin ardından, Suriye’de savaşın sona erdiği ve artık toplumsal düzenin, yani barışın yeniden tesis edileceği yönünde Heyet-i Tahrir’uş Şam (HTŞ) yetkililerinin açıklamaları oldu. Ancak, HTŞ üyelerinin Alevi toplumuna yönelik saldırıları gerçekleştirmesi veya yetkililerin diğer gruplar tarafından gerçekleştiren bu saldırıları önlememesi ciddi insan hakları ihlalleri oluşturuyor. Suriye Geçici Yönetimi Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara yaşanların soruşturulacağını açıkladı.
Soruşturma ama nasıl?
Bu saldırıların son bulması ve benzer ihlallerin tekrarlanmaması için cezasızlık politikasına son verilmesi gerekiyor. Bu bakımdan, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri de açıklamasında, cezasızlığı önleyebilecek yöntemin, failler ve planlayıcıları kim olursa olsun derhal başlatılacak etkili ve tarafsız soruşturmalar olduğunu vurguluyor.
Yürütülecek soruşturmalar; hakikati ortaya çıkarmalı, adaleti sağlamalı ve faillerin hesap vermesini garanti altına almalıdır. Eğer mevcut politikalar ve uygulamalar değişmezse, Suriye’de farklı inanç toplulukları ve mezhepler arasında barışı tesis edilmesinin zor olacağı kolaylıkla öngörülebilir.
Gazze
Hamas öncülüğündeki Filistinli grupların 7 Ekim 2023’te başlattığı ve aralarında sivillerin de olduğu insanların öldürüldüğü ve yine sivillerin de olduğu rehinelerin alındığı Aksa Tufanı saldırısının ardından, İsrail ordusunun Gazze’de başlattığı soykırıma 19 Ocak’taki ateşkes ile son verileceği umudu yeşerdi.
Ancak İsrail ordusu, 19 Ocak’tan bu yana defalarca kez ateşkesi ihlal etti. Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı’nın son verilerine göre, İsrail saldırılarında yaşamını yitiren Filistinli sayısı 48 bin 467 ve yaralıların sayısı da 111 bin 913.
Bu saldırıların yanı sıra, İsrail Gazze’ye insani yardımların girişini de engellemeye devam ediyor. Oysa insani yardımlar, neredeyse tamamen yerle bir olan Gazze’deki insanların yaşamını sürdürmesi için elzemdir. Bu insani yardımlar, yaşamın yeniden tesis edilmesi ve insanların yaşama tutulması için olmazsa olmazdır. İsrail bu uygulaması ile barışı değil savaşı sürdürdüğünü açıkça gösteriyor.
İsrail, özelde Gazze’de, ama esasen bir bütün olarak Filistin’deki politikasını değiştirmediği, Filistinlilerin insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesini engellemeye devam ettiği sürece barışı tesis etmek zor olacaktır.
Türkiye
Esasen, 27 Şubat’tan bu yana çok umutluyuz ve heyecanlıyız, zira barışın kapısını aralayacak sözler daha fazla duyuluyor. Kökleri uzun yıllara dayanan ve ağır insan hakları ihlallerine yol açan Kürt meselesinde barışa giden bu süreç, uzun ve zahmetli olacak.
Barış ve çözüm sürecini ne kadar konuşursak o kadar iyi olacağı kesin. Barış gündemli etkinlerin ve toplantıların çoğalması barışa giden yolu kısaltacaktır.
Barış mücadelesi ve çalışmaları konusunda öncü kurumlardan birisi olan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 15-16 Mart’ta İstanbul’da, III. Uluslararası Orta Doğu Barış Konferansı gerçekleştirecek.
Barıştan Yana, Barış İçin Sözümüzü Kuruyoruz şiarıyla gerçekleştirilecek konferansa, Ortadoğu’da yaşananları ele alan çok sayıda uzman, akademisyen, sendikacı ve siyasetçi katılacak. Konferansta; barış mücadelesinde sendikaların rolü, kadınların barış ve sendikal mücadele deneyimleri, Suriye ve Gazze’de yaşananlar ve tabii ki Ortadoğu barışı ve Kürtler başlıklarında oturumlar düzenlecek.
Filistin, Lübnan, Ürdün, Suriye gibi ülkelerden uzman akademisyenler, araştırmacılar, siyasetçiler ve sendikacılar da bu oturumlarda görüşlerini paylaşacak. Forum şeklinde düzenlenecek son oturumda ise barıştan yana söz kuranlar konuşacak.
Evet, barışı inşa etmek zordur ve uzun sürer ama savaşmaktan kolaydır ve kısa sürer.
Haydi, barışı inşa etmeye.
(Oİ/VC)