"Irak'ta işgal ve istikrarsızlık sonucu Temmuz 2009 tarihi itibarı ile en az 150 bin Iraklı, muhtemelen çok daha fazlası, hayatını kaybetti. Ölenlerin çoğu sivildi. Bir milyondan fazla kişi de evsiz kaldı. Irak halkı çok acı çekti.
Yukarıdaki cümle, Sir John Chilcot'un başkanlık ettiği komisyonun hazırladığı, 2 milyon 600 bin kelimelik, Irak Körfez savaşıyla ilgili araştırma raporunda geçiyor.
Aynı rapor, Irak körfez savaşı öncesi yapılan istihbaratın yetersiz olduğunu, kimyasal silah konusunun belirgin olmadığını ve Saddam Hüseyin’in acil bir tehdit olmadığını da vurguluyordu!
“Dönemin başbakanı Tony Blair'in, 'Irak'ta işgal sonrası yaşanacak problemler önceden bilinemezdi' şeklindeki görüşü doğru değildi. Irak'ta iç savaş ve El Kaide'nin faaliyet gösterme riski olduğu yolunda uyarılar vardı" diyerek devam eden Chilcot raporu sonrasında başbakan Tony Blair özür dilemek zorunda kalmıştı.
Enfal'de kimyasal silah kullanımına tepki gösteren olmamıştı
Raporun açıklanmasından ardından gazetecilerin karşısına çıkan Blair, konuşmasında, ''Saddam Hüseyin'in devrilmesinin başbakanlık görevinde bulunduğu 10 yılda verdiği 'en zor, en sancılı ve en önemli' karar olduğunu söyledi.
Bahane öne sürmeden bütün sorumluluğu üstlendiğini söyleyen Blair, “herkesin düşündüğünden daha fazla keder ve pişmanlık hissettiğini” söyledi ve özür diledi.
Bu rapor, 14 Nisan 1986 da başlayıp 3 yıl süren, 16 Mart 1988 tarihinde Halepçe katliamıyla devam eden Enfal operasyonlarında* Alman, İngiliz ve Amerika menşeyli kimyasal silahlar kullanılırken en ufak tepki göstermeyenlerin, Irak’ın işgali gündeme geldiğinde olmayan kimyasal silahlar üzerinden kendilerini haklı gösterme çabalarının ortaya dökülmesine yardımcı olmuştu!
İç savaşın sonuna gelinirken “kimyasal silah saldırısı” propagandası
14.04.2018 tarihinde, sabahın erken saatlerinde ABD öncülüğü, İngiltere ve Fransa desteğinde Suriye’ye bir saldırı düzenlendi.
Günlerdir, Şam’ın doğusunda bulunan Duma yerleşkesinde kimyasal silahlarla saldırı yapıldığı konusunda propaganda yapılmaktaydı. Özellikle doğu Guta’nın temizlenmesi ve Duma’da bulunan rejim karşıtlarıyla, kentin boşaltılması konusunda varılan anlaşma sonrasında çıkan bu söylenti hiç de inandırıcı gelmedi.
Suriye’de yıllardır süren iç savaşın neredeyse sonuna gelindiğinin gösteren son gelişmelerin arkasından bu tür söylentilerin gelişi, aklımıza aynı gerekçelerle yaratılan Irak savaşını ve arkasından yayınlanan Chilcot raporunu getirdi.
General Shaw, “Esad neden kimyasal silah kullansın?” deyince yayından alındı
Suriye’ye yapılan saldırı öncesinde, İngiliz Sky News televizyonuna konuk olan Irak'taki İngiliz kuvvetlerinin eski komutanı General Jonathan Shaw, Şam yönetiminin kimyasal silah kullandığı iddialarına yönelik “Esad, savaşı kazandı neden kimyasal kullansın” deyince yayından alındı.
Aslında bütün dünya, kimyasal saldırı olmadığını biliyor, yine de Suriye’ye saldırmak için başka bahaneleri olmadığından aynı hile ile yollarına devam ediyorlardı.
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) heyetinin Suriye'ye gideceği gün saldırı yapması anlamlıydı.
Yapılan saldırı sonrasında, düzenlenen basın toplantısında konuşan Fransa Savunma Bakanı Florence Parly, "Rejimin bir kez daha kimyasal saldırı düzenlemesini engellemek için koordinasyon içinde operasyon düzenlendi. Operasyonu Amerikalı ve İngiliz müttefiklerimizle birlikte düzenledik. Bizler burada bir çatışma ve karşı karşıya gelme istemiyoruz. Askeri olarak gerilimin tırmandırılmasından yana değiliz. Yaptıklarımız konusunda Rusya'ya bilgi verdik. Fransa uluslararası koalisyona destek vermeye devam edecek" dedi.
Rus Dışişleri: “ Batı medyasının da sorumluluğu var”
ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, hedeflere dair bilgi verdi. ‘Suriye yönetiminin kimyasal silah programıyla doğrudan ilişkili yerlerin hedef alındığını’ belirten Dunford, ilk olarak bir kimyasal silah araştırma tesisinin vurulduğunu, diğer hedeflerden birinin kimyasal silah depolama tesisi olduğunu söyledi. Dunford, saatler 05:11’i gösterdiğinde hava saldırılarının son bulduğunu ilan etti.
Dunford, Suriye hava savunma sistemlerinin yanıt verdiğinden haberdar olmadığını, hedefleri Rusya’ya önceden bildirmediklerini belirtti.
Rus Dışişleri’nden açıklama geldi; “Suriye’nin başkenti, ülkenin tam da barışçıl bir gelecek için şansı olduğu bir zamanda vuruldu. Bunda Batı medyasının da sorumluluğu var” denildi.
Rusya Savunma Bakanlığı ise atılan füzelerin hiçbirinin Rus hava savunma sistemlerinin Tartus ve Hmeymim’i koruduğu bölgeyi hedef almadığını söyledi.
Saldırı, Rusya’ya karşı bir güç gösterisinden başka bir şey değildi
Saldırı sonrası yapılan açıklamalara baktığımızda ilk göze çarpan, Rusya ile ABD arasındaki çekişme.
Suriye’ye yapılan saldırı, son dönemde, özellikle de Rusya’nın Afrin hamlesi ile Türkiye’yi Suriye’ye sokarak, en büyük tehlike olan Doğu Guta sorununu çözmesiyle birlikte iç savaşın sonuna gelinmesi ve Suriye’de güç ve prestij kaybeden ABD’nin yeniden toparlanma ve Rusya karşısında güç olmaya çalışması olarak görülebilir.
Kimyasal silah bahane edilerek yapılan bu saldırı, Rusya’ya karşı bir güç gösterisinden başka bir şey değildi.
Fransa’nın “çatışma ve karşı karşıya gelmeme” isteği ve “Rusya’ya bilgi verdik” açıklamaları muhatabın Rusya olduğu konusunda kesinlik kazandırıyor.
Suriye’ye yapılan bu füze saldırısı, Ortadoğu’da ABD aleyhine bozulan güç dengesinin yeniden tesisi anlamında bir adımdı. Fazlasıyla güçlenen Rusya’ya “dur” ihtarıydı. (ŞA)
* "Enfal operasyonları" üzerine: 1986-89 arasında yürütülen ama asıl 1988 yılının Şubat-Eylül ayları arasında yoğunlaşan “Enfal operasyonları”nda Irak'taki Kürt yerleşim birimleri Irak ordusu tarafından kimyasal silah da kullanılarak karadan ve havadan bombalandı. Operasyonlarda 4500 Kürt ve 31 Süryani köyü yakılırken, en az 1 milyon kişi yerinden edildi. Saldırılarda 50 bin ila 180 bin kişi hayatını kaybetti. ABD'nin Irak'a desteği Enfal operasyonlarından sonra da sürdü. Irak ordusu tarafından kimyasal silah kullanılarak yapılan büyük katliam birçok ülke tarafından soykırım olarak kabul edildi.