İzmir, İstanbul-Kuala Lumpur, Hong Kong, Bangkok, Kuala Lumpur, İstanbul ve İzmir... 13 günde sekiz uçuş, hiç de zor olmadı.
İlk durak Singapur'da Çin mahallesinden sonragittiğimiz orkide bahçesi 11 saatlik uçuşun yorgunluğunu giderdi. 30 bin çeşidi olduğunu öğrendiğimiz orkide şehrin simgesi olmuş; cadde, meydan, otel ve apartmanlara orkide isimler verilmiş.
İngiliz askerlerinin Japon donanmasına karşı topları yerleştirdikleri Faber tepesi şehri tepeden seyretmek için en uygun yerdi herhalde. Teleferikle gittiğimiz Sentosa adasındaki Mumyalar Müzesi insana tüm Singapur tarihini adeta yaşatıyor.
Kış ortamından 40 dereceye gelmek, yeniden yazlıklara bürünmek de çok hoştu doğrusu.
Singapur deyince insanın aklına önce temizlik gelmeli. Kurallar çok katı, örneğin sokakta çiklet çiğnemek yasak. Uymazsanız cezası çok ağırmış. Sigara içmek tüm Güneydoğu Asya'da çok zor. İçmeyin diye bir uyarı bile yok, herkes içselleştirmiş. Bir de not düşeyim, kahvaltıda zeytin peynir yemiyorlar.
Hong Kong
Daracık sokaklar ve inanılmaz bir kalabalık... Adaya denizden karayoluyla bağlanmış. İngiltere'yle 100 yıllığına yapılan antlaşma 1996'da sona ermiş, gümrükten muaf bir ülke, ki tam adı "Çin Halk Cumhuriyeti Hong Kong Özel İdari Bölgesi" oluyor..
İngiliz kültürü her yerde hissediliyor. Düz arazinin azlığı nedeniyle , 80-90 katlı, lego apartmanlarda 40-50-m2 lik evler yapılmış. Nüfus 4 milyondan 6 milyona çıkmış, kişi başına milli gelir Singapur'da 22.000 dolar, Hong Kong'da 16-18000 dolar.
1976'da yapılan deniz tüneli suyun 50 m. altından geçiyor. özel sektör elinde, geçiş 3 dolar. tarım yok, sanayii kısıtlı.
Kuzey Çin Denizine açılan Hong Kong körfezinde yaşamlarını teknelerde sürdüren, açık denizlerde balık avlayan Aberdeenleri görmek için, 7 dolar ödeyip "sanpan"lara (Çin teknesi) bindik. Aberdeenler, elektriği suyu, televizyonu, buzdolabı , çamaşır makinesi olan teknelerinin bahçe dedikleri bölümünde çiçek yetiştirip tavuk bile besliyorlarmış. Ama yoksulluk gözle görülür boyutta..
"Affedersiniz" plajı
Deniz kıyısındayız... 6 milyon nüfuslu bir yerde etrafa değmeden güneşlenmek, denize girmek olanaksız. O nedenle "affedersiniz" (Excuse me) plajı olmuş ismi.
Daha sonra teleferikle geçtiğimiz,dünyanın en uzun yürüyen merdivenlerinin olduğu Ocean Parkta erkeğiyle dişisi ayrı bölümlere konmuş pandaları gördük. Ve akvaryumlardaki köpek balıklarıyla 30 binden fazla olduğu söylenen diğer balıkları da yürüyen bantla izlemek çok etkileyiciydi.
Nasıl ki orkidelerin, balerin orkidesinden sonra en çok ilgimizi çeken sarı kırmızı renkli olanına Galatasaray orkidesi dediysek, balıklardan da sarı lacivert renkli olanına Fenerbahçe balığı adını taktık.
Çin, Shenzhen
Veeeeee...Çin, .Hong Kong'a hızlı trenle 45 dakika uzaklıktaki Shenzhen...Şencen diye okunuyor ama rehberimiz benim soyadıma atfen "Şencan" diye anlattı. Vizemiz olduğu halde, gümrükten geçişimiz çok zor oldu.
"Yolsuzluğa daha müsait" olduğu gerekçesiyle , yeşil pasaportlular çok fazla incelendi. Her yer gökdelen.. 10 milyar nüfuslu Çin'de kadınlar erkeklerden daha fazla ama burada tersi. İddiaya göre, fabrikalar daha dikkatli oldukları için kadın işçileri tercih ediyormuş, "daha az ücret ödeme şansı" olmasın esas gerekçe? Bilemiyorum artık!
Sabahın erken saatlerinde, merkezi müzik eşliğinde ellerinde sopa , halka vs. ile herkes sokaklarda spor yapıyormuş. Ancak biz gittiğimizde neredeyse öğle olduğu için biz buna maalesef tanık olamadık.
Sakat doğumları engellemek için akraba evliliği yasak, kürtaj serbest. Evlenmeden önce gelin ve damadın yıldız falına bakılır, gelecekleri iyi görünüyorsa evlenmelerine izin verilirmiş. Çin'de "tek çocuk hakkı" var, şimdilerde kırsal bölgeler için ikinci çocuk hakkı da tanınmış...
Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da oğlan çocuk daha değerli maalesef, bu nedenle kadının kız bebek doğuracağı anlaşılınca kürtaj yaptıranların sayısı pek az değilmiş. Dolayısıyla da giderek daha çok oğlan bebek doğuyor. Bu tek çocuk meselesinin Çin nüfusunun yaşlanmasına yol açtığı da söyleniyor.
Hong Kong'da ev fiyatları yüksek olduğu için 45 dakikalık yolu gözü alıp Şencan'a yerleşenlerin sayısı da az değilmiş. Azalan bisikletlerin yerini de taksi-arabayla otobüs ve metro alıyor. Burada Honda ve bilgisayar fabrikası var.
Kent tertemiz, yeşil, düzenli, sokaklardaki peyzaj mükemmel, müthiş bir renk cümbüşü var. Kişi başına düşen gelir 2000 dolar. Herkese iş temin ediliyor. Sarı ve kırmızı resmi renkleri,. beşyıldız oteller dahil her şey devletin, çoğunluk Budist, Müslüman nüfus az.. Ancak dini inanç çekişmeleri yok.
Çin mutfağıyla da tanıştık. Özel çubuklarla yemek yedik. Dönen masaya gelen yemekleri, tavuk, dana eti, ördek eti, safranlı pilav, haşlanmış sebzeyi tabaklarımıza alıp,çubukla yeme yarışı yaptık.
Bangkok
5, 5 tonluk 24 ayar altın Buda, devasa Uyuyan Buda, Mermer Buda derken , bir Budist ayinine tanık oluyoruz. Buda anayasası kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma, güzellik geçicidir inanma, başkaları için iyi şeyler düşün , yap diye emrediyor , yani , tüm insanlar için geçerli olan şeyleri .
Eski adı Siam olan 60 milyon nüfuslu Tayland meşruti krallıkla yönetiliyor. Beş yılda bir seçim yapılıyor, Komünist Parti dahil 100'den fazla siyasi parti varmış. Pirinç, Hindistan cevizi, teak ,abanoz ve maun ağacı, safir, zümrüt ve yılda 20 milyon turist.
Başkent Bangkok'ta devletin desteklediği seks turizmi yaygın . Ulaşım kanallarla yapılıyor. Trafik çok kötü. Kimse kornaya basmıyor. Tüm Güneydoğu Asya gibi trafik soldan akıyor.
Çok sakin insanlar, komşularıyla da sorunları yok. Alfabeleri 32 harf, R harfi yok yerine L harfini kullanıyorlar. Şovmen Beyaz Taylandlı olsa rahat edecekti. Zorunlu eğitim 9 yıl, devlet karşılıyor. Okuma yazma oranı yüzde 60 , askerlik bir buçuk yıl.
Tuktuk dedikleri üç tekerlekli bisikletleri taksi olarak kullanıyorlar. Motosiklet çok yaygın .Adeta motosiklet denizi gibi görünüyor bazı yerler.
Yaz kış arası sıcaklık farkı 2 derece olduğundan kışlık dertleri yok. Buda heykeller Taylandlının nazar boncuğu. Alışverişte pazarlık şart; tanesine 780 Baht dediği çantalardan üçünü 330'a aldım.
Gezdiğimiz tüm yerlerde olduğu gibi, göz alabildiğine Hindistan cevizi ağaçları var. Ekildikten ancak 12 yıl sonra meyve veren ağacın, rüzgarın hep aynı yönden esmesiyle içindeki sütün daha kaliteli olduğunu öğrenip test ediyoruz.
Kanallardaki yaşam çok ilginç. Yağmur suyunu fıçılarda biriktirip içme suyu olarak kullandıklarını,diğer ihtiyaçlarını kanal suyunda giderdiklerini anlattılar.
Hiç yüzen çarşı gördünüz mü? Bangkok'a özgü bu çarşı gerçekten görülmeye değer.. Aklınıza gelen her tür şeyin gezici tekneler içinde satıldığı , sallarla gelinip günlük ihtiyaçların giderildiği , turistlerin mutlaka gittiği çok çok kalabalık, çok çok değişik bir yer...
Tekneyle dolaşırken çok güzel ve sevimli Tay kadınlarının hazırladığı açık büfe meyve partisi harikaydı. Ananas, mango, hindistan cevizi, muz, kavun, sarı karpuz ve adını öğrenemediğimiz nice meyve.
Timsah çiftliği
Pattaya yolunda Balayı adası ve timsah çiftliğine gittik. Turistik bir cennet burası. Adada 50 Baht karşılığı file bindim, ama yine 50 baht verip boynuma yılan dolayınca , grup arkadaşlarımın çığlıkları duyulmaya değerdi.
Fillerin dansı da harikaydı ama timsah çiftliğinde adam kafasını timsahın ağzına sokunca artık dayanamadım, çıktım. Timsahın sadece dişini bastırması 750 kiloluk bir basınç anlamına geliyormuş...
Pattaya! Bir balıkçı köyüyken, askerlere moral üssü olarak düşünülmüş, ancak Amerikalılar geldikçe yörede cinsellik üzerine ihtisaslaşma başlamış. Artık beden ölçüleri vs. bildirilip Avrupa'dan özel turlar düzenlenir olmuş.
Ayak ve vücut masajı önemli bir gelir kaynağı. Biz de gittik tabii... İki saat süren masaj 15 dolar. Türk hamamlarında yapılan masajlar çok daha güzel sanki.
Mercan Adasında ilk kez med-ceziri gördüm. Denize girdiğimiz yerle çıktığımız yer o kadar farklıydı ki... Teknelerin ve jet-skilerin kıyıya yakın seyretmeleri can sıkıcı tabii, bize pek yabancı da değil.
Kuala Lumpur
Malezya'nın dokuz sultanı dörder yıl süreyle, sırayla ülkeyi idare ediyormuş. Parlamento beş yılda yenileniyor. Halkının yüzde 90'u Müslüman. İdam var.
Zengini çok, dört eşe izin var, ancak konuştuğumuz insanların hepsi tek eşliydiler. Sultanların İngiltere'de eğitim görmeleri bunda etkili olmuş. Çekirdek aile de var, geniş aile de.
Çok cana yakın insanlar. Resmi dil Arapça, İngilizce, Malayca, Tayca, Hintçe konuşuluyor. Dil, din, ırk sorunu yaşanmıyor. İngiliz Milletler cemiyeti üyesi oldukları için İngiliz etkisi çok fazla. Kriket yaygın spor.
Doğan çocuklara hemen vatandaşlık numarası verilip vergi mükellefi yapıp sosyal güvence sağlanıyormuş. Müslüman nüfusun çokluğu nedeniyle, domuz eti yasak ve günah.
Birinci ve İkinci Dünya ile Vietnam savaşlarında ölen askerler adına dikilmiş bir anıtları var. Muson yağmuruna da tanık olduk. Bir anda her yer karardı. Müthiş şimşekler çaktı, gök gürledi, yağdı yağdı... Az sonra hiçbir şey olmamış gibi yine güneş çıktı.
Seyahate çıkmadan önce, oralarda pek yemek yiyemeyeceğimiz, börtü böcek çeşitleri olduğu, yanımızda yiyecek götürsek iyi olur diye çok uyarı aldık. İyi ki götürmemişim. Herkes damak zevkine uygun yiyecekler buldu, aç kalmak bir yana kilo alarak döndük .
Böyle bir gezi neye mi mal oluyor? Ekstra alışverişleriniz fazla olmazsa 2000 Euro ve 146.567 adıma.
O ne mi? Adım. Evden çıkarken adımsayar aletimi belime taktım ve hiç sıfırlamadan eve döndüm. Yani, 45-46 km kadar bir yol yürümüşüm..
Eğer o kadar paranız ve bu kadar adımı atacak gücünüz varsa , hiç durmayın. Tabii bunda Pastoral turun deneyimli rehberi Ihsan Kayacan'ın etkisi çok fazla .Genç rehberlerin ondan öğrenecekleri çok şey olmalı. (LŞ/BA)