Tüm ülkede OHAL ilan edildikten hemen sonra ölüm cezası gündeme taşınmıştı.
2016 yılının temmuz ayından itibaren idam cezası haberler arasında yer almaya başladı. İdam cezasının “geri getirilmesini halk istiyor” söylemleriyle dolu siyasal demeçler bir ara çoğalmıştı ama sonra unutulmuştu… Unutulmamış!
Yeniden anımsanıyor ve sürekli gündemde tutulmaya çalışılıyor ne yazık ki!
OHAL’in kaldırılacağı vaat edilen şu günlerde idam cezası tartışmaları tekrar geri geldi. Televizyon programlarında tartışma konusu yapılmak suretiyle ve aslında reyting kaygısıyla gazeteciler ölüm cezasını toplumun zihnine kazırcasına programlar yapıyor…
Hiç olmazsa gazeteler, televizyonlar, kısaca medya; ölüm cezasına itibar etmese ve haber değeri vermese…
Aksi oluyor ve televizyonlarda yayınlanan idam cezalarıyla ilgili tartışma programlarında “öyle diyorsunuz ama öte yandan şöyle şöyle oluyor buna ne diyorsunuz” cümlelerinin sık sık kullanıldığı tartışma programları çoğalıyor; neden? Bir o kadar da geri dönülemez bir ceza olduğunu, caydırıcılık sağlamadığını anlatanlar var, ne iyi!
Cezasızlık ile yüz yüze kalan toplumda öç almak ve caydırıcılık yaratmak için idam cezasının ne kadar hukuki olduğunu ileri sürmek adalete ve hukuka aykırıdır.
Ne kötü! Bu cezayı hatırlatmak insafsızlıktır…
İntikam duygularını sürekli besleyen bir yayınla toplumu öç almaya iten yayıncılık anlayışının sürdürülmesi nasıl bir acımasızlık…
Anımsayalım; ölüm cezası ölmüştür. Ölüyü diriltmek olmaz…
Anımsayalım…
Anayasa ve kanunlarda yapılan değişikliklerle ölüm cezası yürürlükten kalkmıştır, çoktan ölmüştür. Yazılarda hal kalmadı bu gerçeği yaza yaza…
03.10.2001 kabul tarihli 4709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’la Anayasa’nın 38. maddesinde değişiklik yapıldı. Savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilmemesi öngörüldü ve istisnai haller dışında ölüm cezası kaldırılmıştı.
1 Mart 1985’de yürürlüğe giren barış zamanında ölüm cezası verilmemesini öngören İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair 6 Sayılı Protokol 15.1.2003’de Türkiye tarafından imzalandı. 26.6.2003 kabul tarihli ve 4913 sayılı Kanunla onaylandı. İç hukuk mevzuatına dahil oldu.
Türkiye diğer Avrupa Konseyi üyesi devletler gibi, ölüm cezasının her durumda kaldırılması için İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek Ölüm Cezasının Her Durumda Kaldırılmasına Dair 13 Sayılı Protokol’ü imzaladı. Protokole göre; ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez. İstisnası yoktur. 06.10.2005 kabul tarihli 5409 sayılı 13 No’lu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Resmi Gazetede (12.10.2005 tarih ve 25964 sayılı) yayımlandı.
AİHS’nin 15. maddesine dayanılarak, yani olağanüstü hallerde Devletlere temel hakları askıya alma hakkı tanıyan ve yükümlülüklerine aykırı tedbirler alma hakkı veren düzenleme dâhil, OHAL dahil, bu Protokolün hükümlerine istisna getirilmeyecektir. Bu Protokolün hükümleriyle ilgili hiçbir çekince konulamaz, yasaktır.
7.05.2004 kabul tarihli ve 5170 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanunla, Anayasanın bu Protokole aykırı hükümleri değiştirildi ve ölüm cezası Anayasadan tamamen temizlendi. Doğruydu…
14.7.2004 kabul tarihli ve 5218 sayılı Ölüm Cezasının Kaldırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun kabul edilerek bütün kanunlarımızdan ölüm cezaları temizlendi. İdam cezasını gerektiren fiillerin karşılığında verilecek cezalar ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Doğruydu…
Yaşam hakkının korunması esas sayıldı. İstisnası yoktu.
Ölüm cezasının kaldırıldığı Hükümetler dönemini anımsayalım…
Çağdaş hukuk devleti için inkâr edilemez bu çok kıymetli adımlardan sonra yeniden ölüm cezasının geri getirilmesi hakkındaki zihniyetten sadece utanılır!
İdam cezasını anımsamak bile çok vahimdir!
Hep yazdık, yeniden yazalım; “ölüm cezası” geri gelmemek üzere tüm kanunlarımızdan ve Anayasadan çıkarıldı, yürürlükten kaldırıldı.
Ölüm cezasını anımsatmak bile insan hakları ve hukukun ölümüne davetiye çıkarmaktır.
Ölüm cezasını yeniden gündeme taşımak demek, insanların yaşam hakkını korumaktan vazgeçmektedir. Bu cezanın geri gelmesi değil, asıl haber; ölüm cezasını anımsatmamak….
Yeniden hatırlanıyor, yeniden gündeme geliyor, yeniden yazılıyor…
Meğer idam cezasını ne kadar çok seviyorlarmış! Ölüm cezasından medet umuyorlar.
Tuhaf bir ülke… Yaptıklarını yapmamış, kanunları, anayasayı değiştirmemiş gibi davranıyor… Ölü taklidi yapmayı bütün kurumlarıyla çok seviyor, sürdürüyor.
Demokratik hukuk devleti olmaktan uzaklaşmayı ve insan hakları kazanımlarının tümünü reddetmeyi, unutmayı ve böylece inkârı çok seviyor bu memleket… (Fİ/HK)