"Çözüm Süreci"nin sağladığı rahatlıkla, halkın kısal alanlarda bulunan gerilla gruplarıyla yakınlaşmasının yolu açıldı. Özelikle Avrupa'da yaşayan insanlarımızın memleketlerine döndüklerinde ilk ziyaret ettikleri mekanlar, gerilla gruplarının bulunduğu alanlar oluyordu.
Gerillanın konumlandığı kentlerin kırsalında ziyaretlerin ardı arkası kesilmiyordu. Çocuklarıyla birlikte bu alanlara gidip sabahlayanları gördüm. Gerillayla söyleşi yapmak için dünyanın birçok yerinden gelen gazeteci ve televizyoncuları tanıdım.
Ortak dilek kalıcı barıştı
Dersim'de durum farklı değildi. Munzur ve Pülümür vadilerinden geçen herkes gerillayla karşılaşıp sohbet edebiliyordu. Bu, artık son derece olağan bir durumdu. Yakınları gerillada olan ailelerin de ilk uğrak yeri bu alanlar oluyordu. Çocukları ve yakın akrabaları gerillada olan bir çok insanın, onlara yakın olmak adına Dersim'e yerleştiklerine tanık oldum. Sürecin kalıcı bir barışa dönüşmesi hepsinin ortak dileği haline gelmişti. Gerilla ve halk iç içe bir yaşam sürüyordu.
Devletin yetkili kurumları ve özelikle valiler, bu gelişmelerin farkındaydı. Dersim'de bazı yetkililerin bu ziyaretlerin abartılmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulunduğunu biliyordum. Ancak bu ziyaretlerin sürecin doğasına aykırılık teşkil etmediğinin altı çiziliyordu. Kuşkusuz bütün bu gelişmeler, insanlarımızın çözüme dair umudunu ve inancını çoğaltmaya yetiyordu. Yeniden bir savaş ve çatışma ortamında yaşamayı, hiç kimse beklemiyor, istemiyordu.
Baran Dersimi ile karşılaşma
Bir Dersim-Pülümür yolculuğu sırasında yola kadar inmiş bir kadın gerilla grubuyla karşılaşmıştım. Araçtan inmişler ve tek tek kucaklaştıktan sonra Pülümür Nehri'nin kenarında oturup sohbet etmiştik. Rojava ve Kobane'deki gelişmeler bu sohbetimizin ana konusuydu. Düşüncelerini dinlemiş ve notlar almıştım. AKP iktidarının süreci sabote etmek için fırsat kolladığını ilk kez onlardan duymuştum. Savaş istemediklerini ancak sürecin mevcut AKP iktidarıyla ileriye gitmesinin zorluklarından söz etmişlerdi.
Sohbetimizi devam ettirirken yolun birkaç kilometre yukarısında bulunan diğer gerillaların da kısa bir süre için misafir etmek istediklerinin haberi geldi. Yanımdaki arkadaşlarımla birlikte daveti kabul edip aracımızı yol kenarında bıraktık, araziden yukarıya doğru yürümeye başladık. Uzun ve yorucu bir yolculuktu. Beklendiğimiz noktaya vardığımızda bizi bir gerilla komutanı karşılamıştı. Bu kişi son Dersim operasyonunda hayatını kaybeden HPG Komuta Konseyi Üyesi Baran Dersimi (İsmail Aydemir) idi.
Bulunduğu alanda erkek ve kadın gerillalardan oluşan kalabalık bir grup vardı. Herkesle tek tek selamlaştıktan sonra soğuk suların aktığı bir derenin kenarında oturduk. Ateşin üzerinde demliği görünce Baran, gülümseyerek, "Size çay ikram edeceğiz, bu dağların suyu kutsaldır ve bu sudan içtiğiniz çayı bir başka yerde bulamazsınız" demişti. Onu Dersim'de tanımayan ve bilmeyen yoktu. Kentte gerilla ile ilgili sohbetin geçtiği her ortamda mutlaka Baran'dan söz edilirdi. Dersimli olması nedeniyle kendisine halkın özel bir sevgisi de vardı. Mütevazı duruşu ve halkla olan sıcak ilişkisi ve sorunların çözümünde gösterdiği yüksek gayretiyle bilinen biri olarak anlatılırdı.
AKP'nin oyaladığını biliyorlardı
Samimi ve sıcak bir şekilde karşılandığımız bu ortamda, Rojava'ya yaptığım seyahati uydudan dinledikleri Kürtçe yayın yapan bir radyodan takip ettiklerini söyledi, bir kadın gerilla. Orada seslendirdiğim "Daye Daye" ağıtını kendileri için de seslendirmemi talep etmişti, gülümseyerek. Baran, "Ferhat arkadaşımızın şarkılarını dinliyoruz ve Rojava'ya yaptığı ziyaretin son derece anlamlı olduğunu da belirtmek isterim. Rojava'da neler yaşandığını kendisinden duymak daha iyi olacak" diyerek söze girdi. Rojava'nın Qamışlo, Serekani ve diğer kentlerinde neler yaşandığını anlatmaya başladım.
Bu sohbetimizin ardından Baran söz alarak "Çözüm Süreci" ilgili neler düşündüğünü anlatmıştı. AKP iktidarının bir oyalama taktiği güttüğünü ve sürecin buna kurban edilmek istendiğini belirtti. Kendileri kadar karamsar düşünmediğimi ve sürecin bozulması halinde yeni bir felaketin yaşanacağını ve bunu Türkiye'de yaşayan hiç kimsenin beklemediğini anlattım.
Dersim'de kalmak için dua etmişlerdi
Baran, diğer gerillaların aksine konuşulanları dinliyor ve zaman zaman söze girerek kısa cümlelerle düşüncelerini paylaşıyordu. Hakkında çok şey duyduğum bu gerilla komutanını doğrusu ben de tanımaya gayret ediyordum. Kendilerini dinlemek ve tanımak istediğimi belirterek özellikle Dersimli olmayan gerillaların Dersimle ilgili düşüncelerini anlatmalarını istedim. Çok sevdiklerini ve geri çekilmenin gündeme geldiği günlerde Dersim'den ayrılmamak için dua ettiklerini söyleyen kadın gerillalar oldu.
Dersim dağlarının küçük Seyit Rızaları olduklarını söyleyen bir başka genç gerilla, "Biz bu topraklarda olduğumuz için mutluyuz. Burada ne tür acılar yaşandığını biliyoruz" diyordu.
Bir ara sanat çalışmalarımın nasıl gittiğini sordu, Baran. Son çıkardığım Dersim albümünü dinlediklerini ve bu tür çalışmaların önemli olduğunu anlattı. Yine Dersimli olan bir başka gerilla komutanı söze girerek, benim Dersim ağıtları ve klamları üzerinde yoğunlaşmamın doğru olacağını söylemişti. Bu alanda çalışma yürüten diğer sanatçılarla birlikte ortak projeler geliştirmenin önemli olduğunu ifade etmişti.
Baran ile son yürüyüş
Baran, 90'lı yıllarda İstanbul'da birkaç kez aynı ortamı paylaştığını ve konserlerdeki ilgi ve coşkunun o yıllarda kendisini fazlasıyla etkilediğini söyledi. Bu sözlerinin ardından hakkında çok şey duyduğum bu gerilla komutanını daha yakından tanımak istedim. Ayağa kalktıktan sonra kendisiyle bulunduğumuz ortamın dışına doğru yürümeye başladık. Daha önce Dersim'de bulunduğunu ve yeniden Dersim'e gelmek için çok mücadele ettiğini anlatmıştı. Sakine Cansız'ın kaybının Dersim'e gelmesinde büyük bir etken olduğunu söylemişti. Yarım saat kadar ayakta sürdürdüğümüz bu sohbette Baran, bütün gerillaların Dersim'de bulunmak için can attığını söylemişti. Dersim halkının gerillaya yönelik yoğun bir ilgi ve sevgi duyduğunu, ziyaretlerin yoğunluğu nedeniyle kendilerinin de uyarılarda bulunduklarını ama bu ziyaretleri durdurmada zorlandıklarını söylemişti.
Gerilla halka karışmak istiyordu
Halkın büyük bir sevgiyle anlattığı ve bu ziyaretim sırasında mütevazı ve biraz da utangaç kişiliğiyle tanıdığım bu Dersim evladının son operasyonlarda hayatını kaybettiğini duyduğumda derin bir acı duydum.
Savaşın sonlandırılması için "Çözüm Süreci", tarihi bir fırsat yaratmıştı. Bu sürecin en çok da dağlarda bulunan gerillayı heyecanlandırdığına, gerillanın sınır ötesine çekilmektense sivil halka karışmak istediğine tanıklık ettim. Keşke her şey onların ve bizlerin hayal ettikleri gibi gelişseydi ve ölümün kahpeliğini tatmak zorunda kalmasaydık.
"Ölüm adın kalleş olsun" demekten başka bir şey söylemek gelmiyor içimden. Her ölümle birlikte biz de azar azar ölüyoruz. (FT/HK)