Ortadoğu’da yeni bir durumdan söz ediliyor. Kürt halk önderi Öcalan bu durumu Uygarlık krizi olarak ifade etmişti. Yani yaşananlar salt ulus-devletlerin yönetememesi krizi değil, uygarlığın genel bunalımıdır. Uygarlığın genel bunalımı gibi bir ideaya bakarak yönetimden, sanat, ideoloji ve kültüre kadar pek çok normun Ortadoğu’da artık ifade olanağı bulamamasından söz edebiliriz. Her halk ve inanç kimliği bu arada kendisine yeni bir yaşam kurabilir.
Türkiye’nin durumu daha da ilginç. Başbakan Davutoğlu’nun derin stratejisi uyarınca Türkiye ulus-devlet olarak kalabilmek için bölgedeki tüm ulus-devletlerin dengeleriyle oynadı. Bölgedeki ulus-devletlerin sonunu getirecek ne varsa kendi faşizmini tahkim etmek için hayata geçirdi. Bu siyasetin ya da akılsızlığın temel motivasyonu Kürt nefretidir. Derin strateji öyle derindi ki sonu gelenin kapitalist modernitenin kendisi ve onun ulus-devlet seçeneği olduğunu göremeyen bir sığlık. Gerçekten de yaşanan üçüncü dünya savaşıdır. Şii Arap Sünni Arap’ı, Arap Türkmen’i, Kürt ya da Süryani’yi gözü dönmüşçesine öldürüyor. Ortadoğu’da herkesin herkesle savaşı anlamına gelen bir kaos süreci yaşıyoruz.
Kürt özgürlük hareketi PKK, eskiyi temsilen ulus-devletin yerine demokratik ulus çözümünü geliştiriyor. Dolayısıyla birbiriyle çatışan her devlet, eğilim ve gerici odağı bölgedeki sistem karşıtı ve örgütlü tek güç olarak karşısına alıyor. Çünkü kangrenleşmiş hale gelen kimlik ve kültür odaklı sorunları çözmek istiyor. Bunun için bazı aktörlerin devre dışı kalması ve aşılması gerekeceği için PKK karşısında herkes bir anda birleşebiliyor. Yaklaşacak bir Kürdistan-Ortadoğu devrimi hepsinin sonu olabilir çünkü…
Türkiye her zamankinden daha büyük bir çözülüş tehlikesi yaşanıyor. Kürt meselesini daha fazla uzatamayacağı KCK yetkililerince her defasında dile getirildi. Suriye’ye girme olasılığı karşısında hareketin “makro” düzeyde bir savaş geliştireceğini söylemek epey gerçekçi. Ordusu, bürokrasisi ve hükümetiyle Türk devleti kıt akıllı karar vericilerin elinde büyük bir felaket yaşayabilir. Savaş karşıtı kamuoyu da şu aralar Yunanistan halkının onurlu duruşunu konuşuyor sürekli. Ama Ortadoğu’da gündemler farklı ve böyle giderse çok korkunç günler yaşayacağız.
Türkiye ne yapmalı?
Ortadoğu’daki tüm politikaları boşa çıkan Türk devleti ne yapmalı? Krizden çıkış için Öcalan’ı tecrit altında tutmak mı daha doğru, yoksa onu serbest bırakarak Türkiye’nin bir iç dönüşüm ve yenilenme yaşaması mı? Şurası açık ki Kürtler, Öcalan’ ı hapiste tutan bir Türk devletiyle Öcalan’ın tahliye edilmesini onaylayan bir Türk devleti arasında ciddi bir fark kuracaklardır. İlkine her gün intikam yeminleri ederken ikincisine düşmanlık değil ciddi bir destek ve kardeşlikle yeniden katılacaktır Kürtler… Herkesin herkesle savaşında Kürt’le Türk’ün kardeşliği ve yeniden buluştukları bir ortak cumhuriyet fikri neden olmasın? Üstelik Kürt ve Türk halkları barışmak, helalleşmek ve ortak bir demokratik gelecek kurmak için yeni bir siyasi projeye (HDP) birlikte onay verdiler.
AKP iktidar olmak için dışında bir siyasi ufka sahip değil gibi görünüyor. Dolayısıyla siyasal varlığı yalnızca bu memleketin zararına bir işleve sahip. Toplumun yeniden buluşması ve ortak gelecek kurması fikri bir yüzde 13 kadar daha Türk, Laz ve Arap’ ı etkiliyor. Buna halkların demokratik geleceği ve potansiyeli diyebiliriz. Öcalan’a özgürlük ülkede toplumla devlet ilişkisine dair yeni bir durum yaratacaktır. Türkiye hapishanesinden Öcalan’ın tarihi bir tahliyeyle dışarı çıkması, sevincin birleştiriciliğinde, resmi ideolojinin yalanlarıyla güdümlenmiş en katı Türk’ü etkileyecek, Kürtlerle birleştiren bir iklim yaratacaktır. Özgürlüktense nefreti, kanın ve savaşın katrankara bir kadermiş gibi hayatlarımıza yapışmasını hiç kimse istemiyor. Derdimiz sadece özgür olmak çünkü… (MS/HK)