metis yayınları yeni bir kitapla karşımızda. sermayenin küreselleştiği, kapitalizmin adının "neoliberalizm" olarak sunulduğu günümüzü sorgulayan bir kitap.
içinde yaşadığımız ve kimlerince "şafağın alacakaranlığı" olarak nitelendirilen ve yalnız emeğin değil, tüm varlığı, özellikle de bedeniyle insanın düşmanı haline gelen bu sistemin "ne menem bir şey olduğunu" farklı açılardan tartışmamızı sağlayan bu kitabın adı: "neoliberalizm ve mahremiyet"
giriş bölümündeki bilgilere göre, bu derlemeyi gerçekleştiren üç genç akademisyen arkadaş, cenk özbay, ayşecan terzioğlu ve yeşim yasin, 2009 yılında boğaziçi üniversitesi'nde bir öğle yemeği sırasında üzerinde çalıştıkları araştırma konuları olan sağlık, beden, cins, cinsiyet ve cinselliğin birbirleriyle bağlantılı olduğunu fark edince bu derlemeyi oluşturmaya karar veriyor.
yakın dönemde pek çok örneği görüldiği üzere bu türdeki çabaların bir bölümü en azından bulunanların toplumca bilinmesini dert eden kimi yayıncılar aracılıyla kamuya ulaşıyor. metis yayıncılık bir siyasi ya da akademik yapı olmamasına karşın bu konularda oldukça özverili çabalarıyla dikkât çekiyor.
üç temel başlığın ilki sağlık
kitaba dönersek, kitapta derleyen üç araştırmacının kendi konularıyla ilgili yazdıkları dışında bu konuları değişik boyutlarıyla irdeleyen dokuz başka yazarın da yazıları bulunuyor.
yazılar derleyenlerin kendi araştırma alanlarına göre belirlenen üç alt başlıkta toplanıyor.
üç yazarın ortaklaşa kaleme aldıkları giriş bölümünde ağırlıkla bu kitabın içeriği ve bu başlıklardan yola çıkarak farklı tartışma konuları ele alınıp özetleniyor.
girişten sonraki "sağlığın siyaseti" başlıklı ilk bölümde yer alan üç yazıdan ilkinin yazarı tuba inci ağartan türkiye'de ve dünyada sağlık reformları ve küresel politika öğrenme süreçleri ilgili çalışmalar yapıyor ve halen amerika birleşik devletlerindeki (abd) "providence college"de sağlık politikası ve yönetimi bölümünde öğretim üyesi. "metalaşma ve sağlıkta dönüşümün sınırları" başlıklı makalesinde asıl olarak sağlıktaki dönüşüm sürecini ele alarak sağlığın bir "hak" mı yoksa bir "meta" mı olduğunu tartışıyor.
yazar, yazısının son bölümünde bu sürecin sınırlılıklarını tartışırken devletin özellikle yoksullar ve alt gelir gruplarına yönelik sorumluluğunu hatırlatmakla birlikte, özel ve kamu sağlık kurumları arasındaki rekabetin varlığını kabul ederek ve bunun kamunun aleyhine bir durum oluşturmaması gerektiğini söyleyerek günün dünyasında bir anlamda sürecin "kâr" yönünü kabul etmek durumunda kalıyor.
alt bölümün "taammüden öldüren moda" başlıklı ve kot işçilerinin yaşadıkları silikozis sorununu ele alan ikinci makalesinin yazarı yeşim yasin istanbul tıp fakültesi halk sağlığı anabilim dalı'nda doktorasını yapan bir sosyolog. yasin bu makalesinde iki önemli noktayı ortaya koymaya çalışıyor. sermayenin küreselleştiği kapitalizm günümüzde artık üretimini çok merkezli olarak sürdürüyor. bunun yarattığı esneklik ve hareketlilik, hem artık değerin en çok olduğu yerde üretimin o bölümünü gerçekleştirirken, bir yandan da üretimde kuralsızlaşmanın daha çok kâra dönüşmesini sağlıyor.
yasin'in dikkat çektiği ikinci nokta ise bu tür kâr süreçlerinin insanda ortaya çıkardığı olumsuzluklara karşı verilen mücadele deneyimleri. kendisinin de içinde yer aldığı bu süreçte belki de bir dileğini ifade ediyor ve gelinen noktadan kapitalizmin ona karşı verilen mücadeleye çok da dirençli olmadığını ileri sürüyor. ama yazarın da kabul ettiği gibi aslında bu konuda yapacak daha çok şey var.
halen adnan menderes üniversitesi tıp fakültesi göğüs hastalıkları ana bilim dalı öğretim üyesi olan dr. osman elbek ise "sağlıkta neoliberal iktidar ve ötekiler" başlığıyla ile yazdığı makalesinde asıl olarak bir "sosyal" hastalık olan verem yani tüberkülozu irdeliyor. üstelik bunu yaparken konunun çok can alıcı bir boyutunu da ele alarak "cezaevleri"nde bu hastalığın durumunu ve sonuçlarını da ortaya koyuyor.
yeni hastalıklar yeni tedaviler
araştırmacı burcu mutlu'nun aynı konuda yaptığı kendi tezinden yola çıkarak kaleme aldığı "türkiye'de üremeye yardımcı teknolojiler" başlıklı makalesinde asıl olarak "kadınların tüp bebek anlatıları"ndan yararlanıyor ve küreselleşmiş kapitalizmin gözde kâr alanlarından olan ticari sağlık sektörünün en kazançlı alanlarından birisi olan "in vitro fertilizasyon" konusunda sağlık amacıyla da olsa "bedene, geleceğe ve topluma el atma"nın farklı boyutlarını tartışıyor.
boğaziçi üniversitesi sosyoloji bölümünde yüksek lisans eğitimini sürdüren mehmet ekinci ise ülkemizdeki yeni hasta örgütlenmelerinden birisini, kas hastalarını ele aldığı "şifayı meydanlarda, siyaseti internette aramak" başlıklı yazısında bu hasta grubunun örgütlendiği yapılanmaları, dünyadaki benzer örnekleriyle ve ağırlıkla da internet üzerinde gerçekleştirilen örgütlenme ve iletişim faaliyetleri çerçevesinde irdeliyor.
kitabı derleyenlerden bir diğeri olan koç üniversitesinden ayşecan terzioğlu da abd'de newyork şehir üniversitesinde yaptığı "kanser" konusundaki doktora tezinden yola çıkarak "küreselleşme, kanser ve hastalık anlatıları" başlıklı yazısında sağlık alanında bilinçli bilinçsiz hasta ayrımı üzerinde duruyor.
makalesinin son bölümünde ukraynalı nikolas rose'un tartışmaya açtığı "biyolojik vatandaşlık" kavramına değiniyor ve doğa felaketlerinde hiç bir işe yaramayan sınırların insanları nasıl aynı dünyanın "vatandaşları" haline getirdiğini ortaya koyduktan sonra ve bu durumun aslında aynı ortak kaderde birleşenlerin güçlerinin ne kadar büyük olduğunu söylüyor.
ikinci bölümün son yazısının başlığı ise "neoliberalizmin ikinci baharı". duke üniversitesinde dersler veren araştırmacı maral erol 2006-2007 yıllarında istanbul'da iki üniversite hastanesinde gerçekleştirdiği araştırmasının sonuçlarından yola çıkarak "türkiye'de menopozun toplumsal inşası" üzerinde duruyor.
yazar makalesinde akademinin bu konuyu ticarileşmiş sağlık sektörünün baskı ve yönlendirmeleri sonucunda nasıl ele alıp çeşitli boyutlarıyla topluma mal ettiğini ortaya koyuyor.
beden, cins, cinsiyet
kitabın "neoliberalizm ve cinsiyeti yönetmek" başlıklı üçüncü bölümü ise bu alanda çalışmalar sürdüren cenk özbay tarafından derlenmiş. kitabın yaklaşık yarısını oluşturan bu bölümde yer alan beş makalenin dördünün yazarları gül özyeğin, yener bayramoğlu, hilal alkan zeybek ve berna ekal.
bölüm içinde yer alan makalelerde neoliberalizm koşullarında erkek ve kadın ile halleri, sorunları, mücadeleleri, özellikle kadına, eşcinsele yönelen şiddet üzerinde duruluyor.
kitabın sonundaki geniş kaynakça ile makale altlarındaki dipnotlarla konu olabildiğince tartışılmış.
Kitap "neoliberalizm ve mahremiyet" gibi önemli bir konuda düşünme, sorgulama ve tartışma için değerli bir kapı açıyor. (ms/IC)