Ulusal gündemin yereli ilgilendiren içeriği varsa, tabii ki, yerel basında yer bulmalıdır. Zaman zaman buluyor da
Hele konu Yüksek Öğretim Kuruluysa (YÖK) ve Kocaeli, her ilçesinde kolu olan büyük bir üniversite ile teknoloji enstitüsü gibi iki yüksek öğretim kurumunu barındırıyorsa, yerel basının bu tartışmaya katılması kaçınılmazdır.
Ben, YÖK ve üniversiteler konusunda taraf bir akademisyenim. Taraflığımın iki öğesi var:
Öğretim üyeliğine adım attığım günlerden bu yana, üniversite kurumu ile ilgili aksaklıklar konusunda görüş ve düşüncelerimi kamuoyuna aktardığım onlarca yazı yazdım. Bu konuyu, üniversite kavramına duyarlı bir akademisyen duyarlılığıyla irdeliyorum. Bu aynı zamanda, benim aydın olarak görevim. Dolayısıyla, taraflılığım yeni değil.
İkincisi, Kocaeli Üniversitesinde yaşadığım haksız, adaletsiz, yanlı uygulama; yasa elverdiği halde üniversiteye dönüşümün engellenmesi.
Bu nedenlerle, YÖK konusunda görüşlerimi bildirme hak ve birikimini kendimde görüyorum.
Bugünkü üniversite yasası değişmelidir, çünkü;
* YÖK, rektörlere dükalık derecesinde tek adam yetkisi vermektedir. Bu yasayı iyi/kötü şeklinde uygulamak tek kişinin inisiyatifine bırakılmıştır. Bu durum üniversite anlayışı için tehlikelidir, örnekleri çoktur.
* Rektörlerin seçimle gelmesi sakıncalıdır. Yetkileri bu denli geniş olan bir erk makamını seçimle belirlemek üniversiteyi bölmek, birbirine düşürmek demektir. Amirini seçimle belirleyen başka bir kurum yoktur. Yerel yönetimleri, parlamentoyu, meslek odaları yönetimini seçimle belirleriz. Bunların hiçbiri, ita amirimiz değildir.
* Akademik yükseltmelerde bilimsel kriterler esas alınmalıdır. Yardımcı doçentlik atamasında, doçentlik sınavında, profesörlük atamalarında yönetime, adaya göre değişmeyen somut bilimsel kriterler konmalıdır. Hiç yayını olmayıp yönetime yakın kişiyi profesörlüğe atayıp; uluslar arası kriterlere fazlasıyla sahip ancak yönetime mesafeli bir kişiye yıllarca profesörlük kadrosunun verilmemesi gibi bir çifte standart ortadan kalkmalıdır.
* Öğrenci eğitimini evrensel anlayış ve çağdaş gereçlerle gerçekleştiren akademisyenler ile dersini kaytaran, teksirden not okuyan, pratik uygulamaları baştan savma yapan öğretim üyesi, aynı kefeye konmamalıdır.
* Yardımcı doçentlik için ulusal bazda tek merkezli bir sınavla ön ayıklamaya gidilmelidir. Dolayısıyla büyük kentlerin üniversitelerince ya da aynı üniversite yönetimin adamı şeklinde kast sistemi kurulmamış olur.
Peki nasıl bir üniversite istiyorum?
İnsanların kırılmadığı, öğretim üyelerinin bölünmediği, yanlı soruşturmalarla bunaltılmadığı, kamplara ayrılmadığı, bir sonraki seçimin hesaplarının yapılmadığı, öğretim üyelerinin özlük haklarının kısıtlanmadığı, rektörden rektöre değişen anlayışın hüküm sürmediği, bilimsel kriterlerle hareket eden herkese eşit davranıldığı, öğrenciye evrensel üniversite eğitiminin sağlandığı, erk yetkilerinin adil, eşit kullanıldığı, kişisel egolarından arınmış bilimi, üretimi, verimi hedefleyen beyinlerin yönettiği, kentle, sanayiyle bütünleşen bir üniversite istiyorum. (BB)