Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi "Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II" kapsamında “Farklı İnançlar, Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” paneli, 8 Mayıs 2021'de gerçekleştirdi. Bu dosyada ikinci paneli kayıt çözümlerinden yayımlıyoruz. Kayıttan da dinlemek mümkün. Panelin kolaylaştırıcılığını Hüda Kaya yaptı.
Gerçekten böyle bir panele ihtiyacın duyduğunu düşünüyorum. Zira bu İslam’ın, Müslümanın, gayrimüslimin ya da Sünni’nin, Alevi'nin, Êzidî'nin, Süryani’nin meselesi değil. Bu bir insanlık meselesi ve insanlık problemidir.
Ve üzülerek ifade etmek istiyorum ki cenazelerin defnine izin verilmemesi, mezarların tahrip edilmesi ve ölülere işkence yapılması Müslümanların içerisinde başlamış bir şeydir. Malumunuz burada diğer ilahiyatçı hocalarımız da vardır. Hz. Osman öldüğünde 86 yaşındaydı, o zamanki asiler Hz. Osman’ın cenazesini defnedilmesine izin vermiyorlardı.
Hatta yıkanmak için musalla taşına konduğunda o asilerden biri, kendini Osman’ın üzerine atıyor ve bir tane kaburgasını da kırıyor ve diyor ki “Sen benim bir akrabamı hapse attırdın ve ömür boyunca da hapisten çıkartmadın”. Onun intikamını alıyor.
3. halife
İslam’ın üçüncü halifesi olarak görev yapmış ve isyancılar tarafından cenazesini defnedilmesine izin verilmiyor. Cenazesi akşam ile yatsı arasında defnedilmek zorunda kalıyor ve sayılı kişilerle defnediliyor.
Bu yaşadığımız olayların birebir aynısı şu anda yaşanıyor. Cenaze merasimlerine sınırlı sayıda insanlar katılabiliyor, herkes katılamıyor. O zaman, o dönemin Hz. Osman’a karşı olanları dediler ki “Osman’ı Müslüman mezarlığında defnetmeyin. Yahudi mezarlığına defnedin”.
Yani cenazeleri dahi inançla bağdaştırdılar oysa ki Cenabı Allah Kuran-ı Kerim’de diyor ki, “Ben, insanoğlunu şerefli kıldım. İnsanoğlunu kıymetli yarattım”.
Kıymet insana
Burada Allahuteala’nın verdiği kıymet insanadır. İnsanoğlunun inancına değildir. Bir önceki konuşmacımız Hacı arkadaş Êzidîydi. Bir şey çok dikkatimi çekti: “İnsanlar topraktan gelir, toprağa gider ve ruhları ölmez.”
Bu aynı zamanda Kuran-ı Kerim’in de bir ayetidir: “Topraktan geldiniz toprağa iade olacaksınız.”
Şimdi gerçekten yaşan olaylar o kadar acı, o kadar elem verici ki özellikle bizlerin bunları Müslümanlar içerisinde görmemiz yüreğimizi daha fazla dağlıyor.
İslam meselesi
Bu bir İslam meselesi, din meselesi ya da inanç meselesi değil, bu insanlık meselesidir. Siz konuşmanızın başında Hind’den bahsettiniz. Hind, Hz. Hamza’nın cenazesinin bütünlüğü, yani cesedinin bütünlüğünü bozan ilk kadın, ilk insan olarak belki de tarihe geçti.
Ama Hz. Osman’ın cenazesinin defnedilmesini izin vermeyenlerin de o Hind’in devamı olduklarını, Emevi Devleti’nin kurulmasına sebep olanların olduğunu da unutmamak lazım.
Emevi devletinin kurucusu, Hz. Osman’dan sonra hatta Hz. Ali ile savaşa giren Hz. Ali’ye ihanet eden o Emevi devletinin başına geçen Muaviye’nin de o Hind’in oğlu olduğunu unutmayalım.
Muaviye Hind’in oğludur, Ebu Sufyan'ın oğludur. Hind Ebu Sufyan'ın karısıdır. Muaviye o kadının oğludur. Yani tıbbi olarak da insanlar genetiklerini annelerinden aldığı için, peygamber efendimize inen dini tamamen ortadan kaldırıp barbarların işte kendi menfaat ve çıkarlarını koruyucusu olan bir dini ortaya koydular.
O din günümüze kadar geldi.
Mezarlık hafızadır
Mezarlıkların tahrip edilmesi meselesine gelince mezarlıklar insanların tarihleridir. Mezarlıklar insanlığın hafızasıdır. Ermeni mezarlığı Ermeni’nin hafızasıdır, Kürdün mezarlığı Kürdün hafızasıdır, Êzidîninki Êzidînin hafızası, Türklerinki Türklerin hafızasıdır.
Ancak peygamber efendimiz (S.A.S) bir hadisi şerifinde diyor ki “Bir ölünün kemiğini kırmak onun diriyken kemiğini kırmakla eş değerdir”.
Öte yandan yine peygamber efendimizin bir hadisi şerifi vardır, diyor ki: “Kendin için istediğini kardeşin için istemedikçe sen mümin olamazsın”.
Osmanlıca
Bunu biz anlatırken bazı maddi fenomenlerle belki bağdaştırıyoruz ama öyle değil. Hepimiz hatırlıyoruz ki Osmanlıca şu anda dünyanın hiçbir yerinde konuşulan bir dil değildir. Hatta çoğu insan belki çok yaşlıların bazı kelimelerini anladığı bir dildir.
Oysa ki bu AK Parti hükümetleri döneminde Osmanlıca, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından müfredata seçmeli ders olarak yerleştirildi. Ve seçmeli ders olarak yerleştirilmesindeki gaye de dönemin başbakanı ve bakanların açıkça ifade etti.
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu “bu nesil kendi atasının mezarındaki yazıları dahi okuyamaz hale gelmiştir” dedi. Bu yüzden Osmanlıcayı müfredata seçmeli ders olarak koydu ve Kuran kurslarında mecburiyetten Osmanlıcayı öğrencilere okuttular. Sebep, mezar taşlarındaki yazıları okuyabilsinler diye.
Gömmesini biliyor
Oysa ki eğer bir mezar insanların tarihi, insanlığın kültürü ve hafızası ise kendisi için öğrencilerinin yetiştirip atalarının mezar taşlarındaki yazıyı okusunlar diye evlat yetiştirmeyi reva gören bir zihniyet sıra Kürde, Êzidî'ye, Ermeni’ye geldiğinde onlara bu hakkı haram görmekte, onlara bu hakkı vermemektedir.
Biz defalarca şahit olduk. İnsanlar araçların arkasından bedenleri çırılçıplak teşhir edilmiş bir şekilde sokaklarda dolaştırılıyor. Diğerlerinin onları izlemesi için de insanlar tehdit edilerek o bedenin teşhir edilmiş hali insanlara seyrettiriliyordu.
Oysaki Kürt halkı hiçbir zaman bu tür bir şeyi hak etmiş bir halk değildir. Hiçbir inanç bunu hak etmemiştir. Düşman da olsa hani bizde bir söz vardır derler ya “öldürüyorsa da gömmesini biliyor”.
Markar'ın cenazesi
İşte böyle bir kültür böyle bir kültürü de yok etti bu zihniyet. Ve maalesef üzülerek ifade etmek istiyorum ki bu zihniyetin de Müslümanlar zihniyeti olması çok kötü bir şey.
Ben şöyle bir örnek vermek istiyorum. Ben Bingöl Karlıovalıyım. Bizim Bingöl Karlıova’da Markar isminde bir Ermeni vardı. Demirciydi, insanlara kazma, kürek, balta yapardı. Markar vefat ettiğinde cenazesini Karlıova mezarlığına defnettiler.
Ertesi sabah gittiler baktılar ki Markar’ın cenazesi dimdik duruyor. Çıkarmışlar dikine koymuşlar!
Nedir? Ermeni’dir diye bunu yaptıranlar! Kimler peki yaptı? O gün kendini Müslüman zannedenler, yani insanlıktan uzaklaşmış kendini Müslümanlığa yakın zanneden kişilerdi.
Ve nitekim baskılar neticesinde Markar'ın cenazesi Karlıova mezarlığının yan tarafına defnedildi. Bu sefer de böyle bir şey yaptılar orada geçen insanlar hani mezarların yanında geçerken bizim kültürümüzde bir dua etmek vardır. Orada diyorlardı ki “Ruhları için el Fatiha, Markar hariç.”
Varto'da
Yani böyle bir kültürü insanlığa yaşatan bu Muaviye’nin getirdiği Emevi devletinin getirdiği İslamiyet’tir.
Biz defalarca bunlara şahit olduk. Mesela insanların cenazesi, ben Varto’da bir şehitliğe gittim. Yanından geçtim. Tarumar olmuş bombalarla, silahlarla, tarumar etmişler. Mezar taşlarındaki tek yazı okunmuyor.
İşte bizim bu hafızamızı yok etmeye çalışıyorlar. Bu hafızamızın yok edilmemesi için de elimizden gelen gayreti göstermek durumundayız. Arkadaşları saygı ile hürmetle selamlıyorum.
Soru-cevap
2015'te birebir şahit olduğum bir olaydı. Siirt’te bedeni fazla tahrip edilmiş bir gerillanın cenazesini şahitlik olmaması açısından bizim nenelerimize yıkatmadılar. Kimsesizler mezarlığına gömülme ve aileye teslim edilmeme söz konusu. Yıkama, gömülme, dua okuma aşamaları resmi prosedürde devlet tarafından nasıl yürütülüyor, bilginiz var mı?
Devletin ne yapmaya karar verdiği hiç önemli değildir. Önemli olan vicdanlı insanların yönetimde olmasıdır. 90’lı yıllarda Karlıova’da Anavatan Partisi’nden belediye başkanı vardı. Oranın askerleri, gerilla cenazelerine yıkanmaksızın defnetmeye çalışırken belediye başkanı müdahale etti.
"Ya bunların defin işlemini bana yüklemeyeceksiniz ya da bana emanet ettiğiniz takdirde biz bunları İslami usullere göre yıkamasını her şeyini yaparak gömeriz" dedi. Bu şekilde bir siyasetçi karşı çıktı ve o günden sonra Karlıova’da ne kadar gerilla cenazesi geldiyse gömüldü.
Mesela şöyle bir cevap olabilir: Milliyetçi Hareket Partisi'ne (MHP) Mehmet Gül şöyle demiş: Vefat etmiş biri, ne olursa olsun, kim olursa olsun öldükten sonra ona sahip çıkmak bizim boynumuzun borcudur. Bugün MHP ile AKP, Mehmet Gül’ün söylediklerine saygı gösterirse bu cenazeleri böyle bu şekille teşhir etmez, gömülme haklarını elinden almaz.
Allahuteala’nın insanın rengine, ırkına, dinine, boyuna, posuna bakmadan insana verdiği dört önemli hak vardır: Gömülme, yaşama, ölme ve gömülme hakkı.
Bir de rengine, boyuna, posuna, cinsiyetine, ırkına bakmaksızın iki şey vermiş: Bir damarlarına yerleştirdiği kan, bir de gözlerinden akıttığı yaş.
Gözyaşı kimden akarsa gözyaşının rengi berraktır, saygındır. Kimseyi ağlatmamak gerekir. Kan kimin damarından akacaksa aksın o kan kandır, kırmızıdır, kanın akmaması için elimizden yapmak lazım.
Anadolu’da bir deyim var: “Kan kanla yıkanmaz, kan su ile yıkanır.”
Öfke öfkeyle karşılanmaz öfke sağduyuyla karşılanır, sağduyuyla da bertaraf edilir. (AFH/APK/KU)
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi/ Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri II
Farklı İnançlar cenazelere ve mezarlıklara saldırıları konuşuyor
Farklı İnançlar cenazelere ve mezarlıklara saldırıları konuşuyor/ Hüda Kaya
"Saldırılar" paneline katılımcılardan katkılar
İslam'a, Cenevre Sözleşmesi'ne ve TCK'ye aykırı/ İhsan Eliaçık
Tanrının mührü dokunulmaz olsun!/ Pakrat Estukyan
Biz Aleviler "hakka yürüme" deriz, ölüm yerine/ Menşure Doğan
Mezarları tarumar etmek hafızaya saldırıdır/ Ali Fuat Hatipoğlu
Neden Êzidî mezarları bu kadar saldırıya uğruyor?/ Hacı Çelik
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi/ Ölüye Saygı ve Adalet Panelleri-1
Türkiye'de Ölüye Yönelik Şiddet
Türkiye'de ölülere yönelik şiddet/ Derya Aydın açılış konuşması
Dedim ya; acıları hissedelim/ Ahmet Aslan
Zorla kaybetmeler, 9 ülke, şiddet ve mücadele/ Özgür Sevgi Göral
Devlet ölümlerin hayatla bağını koparmaya çalışıyor/ Hişyar Özsoy
* 8 Mayıs 2021'de webinar olarak gerçekleşen “Farklı İnançlar, Cenazelere ve Mezarlıklara Yönelik Saldırıları Konuşuyor” paneli kayıtlarını Leyla İşbilir yazıya döktü, İnisiyatif Sekreteryası üyesi Lokman Sazan yayına hazır hale getirdi. Metindeki arabaşlıklamayı bianet yaptı. Manşet görseli ve metin görsellerini Korcan Uğur düzenledi. Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'ne çalışmayı yayımlama imkanı verdikleri için teşekkür ediyoruz. e-posta: [email protected]