Bir yıldır bir proje üzerinde çalışıyoruz . İnsan Hakları Ortak Platformu'nda (İHOP)."Birleşmiş Milletler Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme karşısında Türkiye Mevzuatının durumu" adını taşıyor proje. Çalışma tamamlandı.
Yaklaşık 1250 sahifelik bir doküman hazırlandı. Kısa bir süre sonra yayınlanacak. O çalışmadan bir bölüm de kısaca "Türk" sözcüğünün hangi alanlarda ve hangi bağlamda kullanıldığı ve başka ırk ya da etnik ya da ulusal toplulukların durumunun ne olduğunun araştırılmasıdır.
Mevzuatta çeşitli konulardaki Türk adlandırmaları ve nitelemeleri, yalnızca anayasa ve yasalarla sınırlı bir çalışmada ve sınırlı sayıda seçilmiş örneklerle şöyle gösterilebilir:
a) Anayasada:
TÜRK,
-vatanı, devleti, milleti, milli menfaati, varlığı, Türklüğün tarihi ve manevi değerleri, vatandaşı, evlatları, toplumu, baba, ana, uyrukluğu, her Türk, kanunları, Türkler, silahlı kuvvetleri, kültürü, tarihi, dili, harfleri...
b) Kanunlarda:
TÜRK,
lirası, kültürü, tarihi, dili, vatandaşlığı, telekomünikasyon, gıda kodeksi, silahlı kuvvetleri, ticaret kanunu, ceza kanunu, medeni kanunu, sivil havacılık kanunu, hava sahası, uluslararası gemi sicili, denizciliği, standardı, mahkemeleri, kanunlar ihtilafı, aile yapısı, milli eğitimi, limanı, gemileri, tabipleri, bayrağı, parası, veteriner, patent enstitüsü, soyu, milleti, milliyetçiliği, mahkemeleri, polis teşkilatı, iç suları, mühendis ve mimar odaları, devleti, diş hekimleri, inkılap tarihi, hukuk fakülteleri, hekim, kanunu, aile yapısı, hava sahası, sivil havacılık, mal, hak, menfaatleri, uyruklu, süsleme ve el sanatları, konsolosluk, tugayı, gümrük, asıllı, akreditasyon, cumhuriyetleri, akraba toplulukları, tabiyeti, vergi sistemi, kadınları, kuşu, işçileri, işgücü, hukuk sistemi, yargılama makamları, vatanı, yüksek mektepleri, işçileri, kültür ve medeniyetleri, devrimi ve insanlık tarihi, örf ve adet, inanç ve milli ahlakı, sineması, müzik sanatı, toplum telakkileri, sporcuları, ailesi, resmi makamı, hukuku, devlet ve millet hayatı, konsolosluk, tebası, tütüncülüğü, vatan savunması, yargı yetkisi, lehçeleri, kültür varlığı, büyükleri, gençleri...
Adalet Bakanlığı mevzuat sitesinde ad olarak ve tamlama olarak Türk sözcüğünün binlerce mevzuatta yer aldığı görülmektedir.Hemen herşey Türk nitelemesine konu olabilmektedir.
Binlerce kanun, tüzük, yönetmelik, genelge, tebliğ arasında bir kez bile, farklı etnik kökenlerden ve yurttaşlardan söz edilmemektedir.
Türk kökenliler dışında söz gelimi, Rum, Ermeni, Yahudi vatandaşların tarihinden, dilinden, kültüründen, sanatından, müziğinden mevzuatta söz edilmemektedir. Kürt, Çerkez, Roman, Alevi yurttaşlardan da onların tarihlerinden, dillerinden, kültürlerinden de söz edilmemektedir.
Bu ırka dayalı mevzuat, Türkiye toplumunun çoğulcu etnik, dilsel, dinsel ve kültürel dokusu ile tezattır. Tekçi ve boğucu bir baskınlığı ifade etmektedir. Milyonlarca yurttaşı nefes alamaz hale getirmektedir. Farklı etnik kökenden yurttaşlar inkar, görmezden gelme ya da ihmal edilebilmektedir. Yalnızca bu ihmali boyutla sınırlı bir durum yok. Irkçılık boyutlu bir dayatma, "Türkleştirme" bir mecburiyet haline getirilmektedir.
"Memlekette kaç roman var, kaç Kürt, Çerkez var? Hangi diller, dinler, inançlar var? Bu azınlıkta kalan grup, topluluklar için devlet hangi imkanları ve fırsatları yaratıyor ve adaletin sağlanması için hangi kaynakları seferber ediyor?" sorusuna devletin verdiği cevap "bizde herkes eşittir" şeklinde olmaktadır.
Bu cevap Birleşmiş Milletler Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komitesi'ne, bizim burada sorduğumuz soruya benzer bir biçimde sorulduğunda, aynen bu şekilde verilmiştir."Bizde herkes eşittir!" Yok saymanın "inceltilmiş" hali... (HÖ/EÖ)