Serbest çalışan hekimlerin büyük bölümü 4 Ağustos'ta muayenehanelerini kapatmak zorunda kalacaklardı. Dahası hekimler kendi aralarında, muayenehane kapılarına polislerin gelmesi, kapıların mühürlenmek istenmesi halinde buna nasıl direneceklerini, mühürlerin sökülmesi halinde başlarına nelerin geleceğini konuşmaya başlamışlardı.
"Kara gün" dedikleri o gün gelmeden bir gün önce 3 Ağustos 2011 tarihinde "28014 sayılı" Resmî Gazete'de bir yönetmelik değişikliği yayınlandı.
Bu yayın Sağlık Bakanlığı tarafından muayenehanelerle ilgili yürürlüğe konulan yönetmelikte "dokuzuncu" kez değişikliğe gidildiğini gösteriyor ve hekimlerin konuştukları olasılıkların gerçekleşmesini en azından "dört yıl" öteliyordu.
Başka bir deyişle "son anda" geriye sayım durdu, muayenehanelerin kapanması ertelendi.
Yapılan değişiklik medya tarafından 3 ve 4 Ağustos tarihlerinde kamuoyuna "özellikle" iletildi ve düzenlemeden "hekimlere bakanlığın müjdesi" olarak söz edildi. (1)
Aynı gün, yani 3 Ağustos tarihinde daha önceki yönetmeliğe yönelik toplu bir protesto etkinliği gerçekleştiren hekimler, değişiklik üzerine de bir basın açıklaması yaptılar.
Bu basın açıklamasında asıl olarak "hekimlerin mesleklerini serbest yapabilme haklarının engellendiği" vurgulanıyordu.
Hekimler daha önce de yazdığımız (2) gibi bu yönetmeliklere itirazlarını hem hukuksal olarak hem de çeşitli eylemlerle dile getirmişlerdi.
Özellikle İstanbul Tabip Odası ve İstanbul Tabip Odası Özel Hekimlik Komisyonu, en üst hekim örgütlenmesi olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile birlikte yapılan bu düzenlemelere karşı idare mahkemelerine başvurdu. Söz konusu mahkemeler yapılan değişiklikleri yersiz buldu. Bakanlık da son yapılan bu yönetmelik değişikliği ile aslında mahkemenin kararlarına uymuş görünüyor. Hekimler bu değişimin kendi mücadelelerine bağlı olarak gerçekleştiğini düşünüyorlar ve bunu da dile getiriyorlar.
Değişiklikler neler?
Söz konusu yönetmelik değişikliği hekimlerin meslek örgütlerinin de vurguladığı gibi asıl olarak "uyum süreci"nin "dört yıla" uzatılmasından başka bir şey değil.
Yönetmeliğin ayrıntılarına bakıldığında bir önceki yönetmeliğe göre farklı noktalar şunlar:
* Mevcut muayenehanelere uyum için 4 yıl ek süre verildi ve bir önceki yönetmelikle alınması zorunlu olan deprem raporundan muaf tutuldular.
* Önceki yönetmelikle muayenehanelerin giriş, kapı, asansör, merdiven, tuvalet, lavabo vb. fiziki alanlarına ilişkin olarak getirilen sınır değerleri açıkça belirlemek yerine bunların İmar Kanunu ve ilgili mevzuat(?) hükümlerine uygun olarak düzenleneceği belirtildi. Bakanlığın kendiliğinden söz konusu mevzuatta değişiklik yapması olası değil. Ancak istediği değişiklikleri bir sağlık bakanlığı yönetmeliği olarak değil de Bayındırlık ve İskân Bakanlığı üzerinden bir yönetmelik olarak gündeme getirme olanağı mümkün.
* Depreme dayanıklılık raporu ve binada yangına yönelik tedbirlerinin alındığına ilişkin belgeler için bir esneklik getiriliyor. Buna göre söz konusu belgeleri, yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi başvurusu 'Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği'nin 19.08.2008 tarih ve 26972 sayılı değişikliğinden önce yapılmış binalar için alınmak zorunda olacak,
* Önceki yönetmelikte zorunluluk getirilen Kadın hastalıkları ve doğum ile üroloji muayene odalarında tuvalet bulunması şartı kaldırıldı. Ancak bu konularda hizmet verilen muayenehanelerle ultrasonografi(USG) veya ürodinami incelemeleri yapılıyor ise muayene odasının yakınında, hastaların mahremiyete uygun olarak bekleme salonundan ayrı bir bölümden geçişinin sağlandığı tuvalet bulunması zorunlu olmasına karar verildi.
* Önceki yönetmelikle getirilen yardımcı sağlık personeli çalıştırma zorunluluğuna bu yönetmelikte yer verilmedi.
* Bir muayenehanede ancak tek hekim çalışabilmesi mümkün kılınmıştı, yeni düzenlemede ancak yeterli fiziki mekân varsa, ayrı ayrı ruhsat almak kaydıyla birden fazla hekimin aynı mekânda müşterek muayenehane faaliyeti gösterebileceğine hükmedildi.
Asıl değişiklik ne?
Hekim örgütlerinin gelişmeye ilişkin yaptıkları açıklamada da açıkça görüleceği üzere, bakanlık aslında daha önce düzenlemeye gitmediği bir alanda düzenleme yapmış oluyor.
Önceki yönetmeliklerin en eskisi 2008 tarihli. TC'nin kuruluşundan bu tarihe kadar bu konuda herhangi bir düzenleme yapılmadığı gibi, bu konu üzerinde gerekli yetki 1928 tarihli 1219 sayılı "Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun" gereğince yalnız "bildirim" koşuluna bağlanmıştı. 1953 yılında çıkarılan 6023 sayılı yasa ile de izleme ve denetim görevi Türk Tabipleri Birliği'ne bırakılmıştı.
Kısacası hekimler bu noktada yapılan düzenlemeyi her şeyden önce alanlarına bir müdahale olarak görmektedir.
Bunu da itirazlarında açıkça belirtiyorlar: "Çünkü 1219 sayılı yasayla bildirim düzeyinde olan muayenehane açmak, yönetmeliklerle ruhsatlandırmaya tabi tutulmuş ve bizzat Bakanlık muayenehane açma konusunda kendini onay makamı olarak belirlemiştir. Planlama ve İstihdam Komisyonu oluşturarak muayenehaneler dışında hekimlerin serbest çalışma alanlarıyla ilgili olarak açma-açtırmama yönünde karar verme yetkisi belirlemiş ve bu gücü elinde tutmaktadır."
Burada her tür "vesayet"ten sıkça ve en çok yakınan bir hükümetin, yaşamın her alanına dair düzenleme yapma yetkisini "tek"elinde tutma davranışı söz konusudur. Dahası bu davranışı yine hekim örgütlerinin belirttiği gibi, "Yönetmeliklerin hazırlanışında ve değişiklikler açısından hekimlerin meslek örgütleri olan Türk Tabipleri Birliği, tabip odaları ve uzmanlık dernekleri dinlenmemiş, Bakanlık her zamanki gibi kendi düşünce ve çıkarları doğrultusunda" düzenleyerek, aslında demokrasi ve katılımcılıktan ne anladığını göstermiştir.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri sürdürülen muayenehane hekimliği uygulamasında, muayenehane ortamlarına ilişkin çeşitli sınırlamalar getirilmesi; bu "sınırlamaların" bazılarının yasal olarak uygun olmadığı üst mahkemelerce karara bağlandığı için kaldırılması; ancak bu kez de başka kurumların yetkilerine atıf yaparak, düzenleme yetkisinin elde tutulmak istenmesi, hükümetin konu hakkındaki niyetini açıkça ortaya koymaktadır.
Bunu niyetin ne olduğunu hekim örgütleri açıklamalarında şöyle ifade edildi:
"Tıp merkezleri, poliklinikler, radyoloji ve diğer laboratuarlar ve muayenehanelerle ilgili getirilen yönetmelik hükümleri, hekimleri, serbest çalışma haklarını ellerinden alarak tekelci sağlık sermayesine ucuz işgücü yapmak istemektedir. Bunun yanı sıra hekimlerin emeği ile yürütülen bu sağlık hizmetleri, sağlık hizmet alanı ulusal ve uluslararası sağlık tekellerinin egemenliğine terk edilmek istenmektedir."
Değişiklik yetmez...
Kralın çıplak olduğu ortaya çıkmıştır veya güneş balçıkla sıvanamamaktadır.
Hekimler yaklaşık 3,5 yıldır, bu tür "haksız" tutumlara maruz kalan bir meslek grubu haline getirilmiştir. Bazı hekimler "yapılanlara lanet okuyup" muayenehanelerini kapattı, bazıları tümüyle hekimlikten vazgeçti, kısacası maddi ve manevi olarak çeşitli biçimlerde mağdur oldular. Ancak söz konusu geri adım bu kesimin yaşadığı mağduriyetleri gidermeyecektir. Umalım ve dileyelim ki hekim meslek örgütleri bu değişiklikle yetinmezler ve mağdur olan hekimlerin mağduriyetlerinin giderilmesi ve tazmin edilmesi için de hekimlere öncülük ederler.
Bu davalar aynı zamanda, hekimlerin anlamsız, haksız ve adaletsiz uygulamalara maruz kalınmasına neden olan kararlar alan idareci ve politikacıların bu tutumlarından vazgeçmelerini ya da en azından karar öncesinde çok yönlü düşünmelerini sağlayabilir.
Eski bir hekim, ama daha da önemlisi bir "sağlık hakkı ve hasta hakları aktivisti" olarak bunun bir başka yararının daha olacağını düşünüyorum.
Hak arama yollarının kullanılarak mağduriyetleri kısmen de olsa giderilen, hekimler, kendilerinin yol açtığı mağduriyetler konusunda karşı karşıya kaldıkları hak arama mücadelelerini daha iyi anlayacaklardır.
Kanımca asıl değişiklik ve düzelme bu noktada olacaktır.
Haklarının farkında olmak, onları bilmek, onları savunmak ve onlar için mücadele etmek herkes için hem bir hak, hem de bir ödevdir.
Bunu en iyi bilenler ve her zaman savunanlar arasında hekimlerin de olduğunu yakından biliyorum. Ama tüm hekimlerin bu noktaya gelmesi de hem insanların, hem de ülkenin sağlığı ve sağlıklılığı için çok önemlidir.
Bu sağlıklılık halinin en temel göstergelerinden birisi de "demokrasinin varlığı ve haklara saygının" üstün olmasıdır. Hekimler bu mücadeleleri ile buna da katkıda bulunacaklardır. (MS/ŞA)
(1) 3-4 Ağustos günlerinde yayınlanan 43 yazılı haberin 16'sı(%38) "Muayenehane Hekimlerine Müjde" ya da benzer başlıklarla sunuldu. Böyle başlık atan gazeteler arasında ulusal ölçekte yayınlanan, ya hükümete yakın ya da her durumda hükümeti destekleyen "Bugün, Güneş, Posta, Star, Türkiye" gibi gazeteler bulunuyor.
Kaynak: http://www.ttb.org.tr/index.php/Basinda-Saglik-Yazili-Basin.html
(2) Hekim Emeğini Daha Rahat Sömürmek İçin... (9.6.2011)
http://www.bianet.org/bianet/bianet/130611-hekim-emegini-daha-rahat-somurmek-icin