Malum-u aliniz, MHP Genel Başkanı ve hükümet ortağı Devlet Bahçeli kamuoyunu şaşırtan hamle ve çıkışını 2024’ün son düzlüğünde yaptı.
Bahçeli’nin çıkışı ve sözünün de ardında duruşuyla uzun zamandır devlet emriyle kesilmiş olan İmralı Ada ziyaretleri de başlamış oldu.
Abdullah Öcalan’ın yedi maddelik süreci yeniden yönlendirme görüşme notlarıyla da muhatap siyasi partilerle görüşmeler hızla başladı ve bir hafta içinde de sonlandı. Heyetin ifadesine göre tümüyle gayet sıcak ve estetik zemin üzerinde, hatta “samimi” bir ilişkilenmenin gündeme yerleştiği de dile getirilmiş oldu.
Bu görüşmelerden biri ilginçti! CHP demeye getirmiş ki “iktidar, çözüm meselesi konusunda samimi değil, yeniden cumhurbaşkanı seçilmek için Erdoğan çare arıyor”.
Sanırım şu anlaşılmalı artık! Hatta CHP’de anlamalı! Kürtler için Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olmak için anayasa değişikliği gerekçesiyle destek için çare arayıp aramaması önemli değil. Hatta kimilerine uçuk gelecek belki, anayasa maddesi olarak “ölünceye kadar cumhurbaşkanı kalır” maddesi konması bile hiç önemli görülmemeli.
2015’te “seni başkan yaptırmayacağız” sözü de herkes biliyor ki üzerinde mutabık kalınmış bir söz değildi. Evet Selahattin Demirtaş o seçim süreci içinde “sol”dan esen rüzgarla bu sözü dillendirdi.
Oysa Abdullah Öcalan bir önceki Newroz mesajında “Başkanlığa karşı değiliz. Ama asıl, ‘nasıl bir başkanlık’, bunu değerlendirmek lazım” demişti. Belki bu söz üzerinden yürünseydi her bir şey farklı şekillenebilirdi. Olmadı…
Aslolan şu ki; Osmanlı’nın son yüzyılı ile bu ucube cumhuriyetin ilk yüzyılı olan iki yüz yıllık ve yeni binyıla devredilen zamanda aslolan artık uluslararasılaşmış olan Kürt sorununun çözümü konusunda sorumluluk sahibi olan güç ve karar odaklarının ne yapacağıdır?
Çırılçıplak soru budur; hiç eğip bükmeye orasından burasından dolandırmaya ihtiyaç yok.
41 yılda (1984’den bu yana) 12 bin asker ve sivilin, 40 bin PKK’linin ölümü ve farklı kaynaklara göre de üç trilyon doların “boşa”harcanmasına yol açan bir “savaş hali”yle HÂLÂ yüzleş(em)iyor bu ülke nedense!
Oysa çıplak gerçek budur. 24 yıldır iktidarda olan siyasal yapının hâlâ muhalefetteymiş gibi ekonomiyi düze çıkarmak için “biraz daha sabır” telkininin kökeninde yatan bu batak halin çözümsüzlüğünde ısrar değil de nedir?
Önemli bir dönemeçteyiz. İki tarafın da estetize bir dile ihtiyacı var. Tabii ki kırılan, dökülen, zulme uğrayan bunca insanın hassasiyetlerini anlamak gerek. Bu uzun vadeli bir rehabilitasyon süreci aynı zamanda.
Öncelik “DİL” mevzuudur aslolan! Konuşurken, yazarken çok zarif, içtenlikli, samimi bir dile ihtiyaç var öncelikle…
(ŞD/RT)