"İçedönük biri olduğumu kabul ediyorum. İçedönüklerin neden özür dilemesi gerektiğini bilmiyorum."
Bill Gross
Çeşitlilik ve kapsayıcılık iş dünyasında pek çok kurumsal şirketin ajandasına iyice dahil olmaya başladığı gibi, 'herkesin her yerde kabul edildiği', 'insan onuruna yakışan iş ve çalışma ortamı' misyonuyla pek çok rehber yayımlanıyor (Örnek: İş Dünyası Çeşitlilik ve Kapsayıcılık Rehberi ) Girişimleri incelediğimde neredeyse hepsinin, cinsiyet eşitliği, LGBTQIA+, engelli bireyler, farklı ırk ve kültürlerin iş hayatına dahil olması ve görünürlüğü şeklinde kategorilendirildiğini fark ettim ki bu harika bir gelişme!
Kapsayıcılığın yurt dışı versiyonunda, bir grup daha var. Toplumların üçte birinden fazlasını oluşturan içedönükler. İçedönüklük dünyada çokça tartışılıyor ve kapsayıcılık eylemlerine dahil ediliyorken, Türkiye'de aynı gelişme söz konusu değil.
Aksine, içedönük çalışanların çoğu hala, yargılanma ve farklı muamele görme tedirginliğiyle dışadönük rolü yapmak zorunda kalıyor. Dışadönüklük eğitim ve iş ortamlarında (hatta bazı ailelerde) o kadar idealize ediliyor ki, içedönükler, çocukluktan itibaren 'ben de bir sorun mu var' sorusuyla boğuşup dışadönük rolünü, daha kavramı bile bilmeden içselleştirebiliyor.
İş hayatında içedönüklük ve rol yapmak
Uzmanlara göre içedönüklük bir tercih olmadığı gibi, doğuştan gelen ve DNA'larla belirlenen bir mizaç. Dışadönük bireyler ile içedönüklerin beyin aktiviteleri ve uyaranlara verdikleri tepkilerin farklı olduğu bilim tarafından kanıtlanmış olsa da, toplum tarafından içedönüklüğe düzeltilmesi gereken bir kusur olarak bakılıyor çoğu zaman.
Betül, Irmak, Miray, Zeynep ve Tutku ile, iş hayatında içedönük kadın olma zorluklarını duyurmak, yaşanılan ayrımcılığı görünür kılmak için kurduğum CactusProject internet sitesi vasıtasıyla bir araya geldik.
Bu konuda sıkıntı yaşayan pek çok insan olduğunu biliyordum, çoğu benim gibi yalnız hissediyor, anlaşılmak ve kabul görmek için olduğu kişiyi değiştirmeye çabalıyordu. İş hayatında içedönük kadın olmak konulu ilk multimedya hikayeden sonra, daha fazla kadın hislerini anlatmak, içedönüklüğünü korkmadan dile getirerek benzer hisseden insanları cesaretlendirmek istedi.
İş hayatının bambaşka kollarından beş kadın, sesini duymadığımız içedönük kadınların sesi oldu; yaşadıkları zorlukları, kendini keşfediş süreçlerini, iş hayatında neler hissettiklerini kamera karşısında -sanılanın aksine- çekinmeden anlattı.
Miray Ece, bir teknoloji girişiminde ürün müdürü olarak çalışıyor. Farklı ülkelerde, 9 yıllık tecrübesi var. İş hayatında dışadönük rolü yapmakta ustalaşmış bir içedönük.
Betül bir üniversitede Erasmus uzmanı, yaptığı her işin 'reklamını' yapmak zorunda olmaktan şikayetçi. Irmak, araştırma ve sürdürülebilirlik uzmanı.
Açık ofis düzeni, toplantılar, networking etkinliklerinin içedönük ihtiyaçları nasıl dışladığından bahsediyor. Zeynep ise sinema eğitimi almış içedönük bir öğretmen. Girdiği her işte mizacı yüzünden çeşitli haksızlıklara uğramış. Ama olduğu kişiden mutlu, ben de böyleyim diyebilen bir içedönük.
İçedönükleri kapsayıcı çalışma ortamları yaratmak
Uzun bir süre, neden görece küçük sayılabilecek, çoğunlukla dikdörtgen ofis masalarımızı bir ihtiyaçmış gibi çeşitli objelerle dekore ettiğimizi düşündüm. Bazen çalışma ortamımız, hatta binanın kendisi o kadar iç karartıcı ki, sanki masaya bir bitki koymaz, renkli birkaç obje yerleştirmezsek var olamayacak gibi hissediyoruz.
Pırıl pırıl parlayan, neredeyse boş çalışma alanları için de aynısı geçerli. İnsanın iş ortamını kişiselleştirmesinde bir haykırış, kendini olduğu gibi yansıtabilme isteği görüyorum.
Dış uyaranları sınırlayan, sessizlik ihtiyacına cevap verebilen ofis yapıları içedönükler için hayati bir ihtiyaç. Amerika'da içedönüklerin varlığını ve gereksinimlerini duyurmak için sessiz devrimi başlatmış Susan Cain'in dediği gibi, '' Yalnızlık önemli ve hatta bazı insanlar için soludukları hava.''
Jennifer B. Kahnweiler, " Creating Introvert Friendly Workplaces" ( İçedönüklere Uygun İş Ortamı Yaratmak) kitabında, iş yerlerinin içedönükleri kapsayacılığı için 7 maddeden bahsediyor:
Bu sayılanlardan birkaçının bile işyerlerinde tartışılmaya başlanması ve kapsayıcılık gündemine alınması, çalıştığı ortamda kabul gördüğünü hissetmeyen pek çok içedönük için devrim niteliğinde olabilir.
Merhaba ben bir içe dönüğüm ve sizden bu sunumu alışık olduğunuz dışadönük iletişim kalıpların dışına çıkacağımı kabullenerek dinlemenizi istiyorum.
Katıldığınız büyük bir toplantıda, alanına hakim birinin sunumuna bu şekilde başladığını düşünün. Tepkiniz ne olurdu?
Tutku, ABD'de doktora sonrası araştırmacı olarak çalışıyor. Hayli duyarlı kişi ve bir akademisyen olarak, topluluğa yapılan konferans sunumlarında nasıl hissettiğini soruyorum. İşim gereği büyük gruplara yaptığım çevrimiçi sunumlarda, bazen tanıtacağım kişilerin adını unutacak kadar heyecanlandığımı anlatıyorum. Gülüyoruz. Onun da benzer kaygıları olmuş. Alanına hakim, başarılı kadınların benimkine benzer sıkıntılar yaşadığını bilmek, yalnız olmadığımı bir kez daha hatırlatıyor.
Topluluk önünde konuşma kavramının neden bize; heyecan belirtisi göstermeyen, teklemeyen, topluluğu anında avucuna alan bir kişi profili dayattığını konuşuyoruz. Heyecanlanmak bu kadar kötü bir şey mi? Yoksa dinleyici grubumuzun beklentileri dışadönük ideallere fazla mı maruz kalmış?
İnsanın beklemediği, ummadığı durumları yardırgadığında hemfikir oluyoruz. Aslında sunumun başında içedönük olduğumuzu söyleyip izleyenleri birazdan göreceklerine hazırlasak, belki zamanla dışadönük idealini de tartışmaya açıp değiştirebiliriz, diyor Tutku. Değiştirebilir miyiz gerçekten?
Bunca zaman karşıma çıkan etkili sunum teknikleri kitaplarını, insanları hitabet ile etkileme alanında yapılan eğitim ve seminerleri hatırlıyorum. İçedönüklük üzerine çalışan insanlar bile; iyi sunum ve hitabet alanlarının çalışma ile geliştirilebileceğine yönelik, içedönükleri teskin edici kitaplar yazıyor. Yani, DNA'larınız sebebiyle spektrumda içedönüklüğe yakın görünüyor olabilirsiniz, bu da sunumlarda nefesinizin bir süre kesilmesine yol açıyor olabilir, ama üzülmeyin, sizin için de çözüm var.
Peki ya ben değişmek, olmadığım biri gibi davranmak zorunda kalmasam da, iyi olduğum konuda beni dinlemeye hazır insanlar, nefesimi kontrol etmek amacıyla arada bir susabileceğimi, başlarda biraz heyecanlanacağımı bilseler ve bunu başarısızlık olarak değil, düpedüz bir varoluş hali olarak görüp benimsemeye çalışsalar...Bence dünya sadece sesi çok çıkanları değil, herkesi duymaya daha müsait olurdu.
İş Hayatında daha fazla içedönük lider-yönetici görmek mümkün mü?
Forbes'ta 2019 yılında yayınlanan ve içedönük liderlerin iş yerine kazandıracaklarından bahseden yazıda, içedönüklerin liderlikle ilişkisinin yıllarca nasıl yanlış anlaşıldığından bahsediliyor. Pek çok kaynakla benzer şekilde içedönüklerin; dinleme, empati, az konuşup çok iş halledebilme, ikna gücü vb. kendine has yetenekleri sayesinde birlikte çalıştıkları insalara açık ve ulaşılabilir bir liderlik modeli sunabilecekleri anlatılıyor.
Bill Gates, Elon Musk, Barack Obama, JK Rowling, Merly Streep... İlk bakışta içedönük olduğuna şaşıracağımız birçok ünlü isimden birkaçı ve bunu saklama ihtiyacı duymuyorlar. Ancak hepimiz için, ünlü bir yazar ya da ABD eski başkanı olmadığımız için, olduğumuz kişi konusunda açık olmak o kadar kolay değil. İş hayatında, yönetim- işe alım kadrolarının içedönüklerin liderliğine yönelik ön yargısı hala çok sağlam. Pek çok yer, iyi bir liderin nasıl olması gerektiğine dair tek bir vizyona sahip- dominant, girişken, iyi bir network insanı. Bu durumda içedönük kadınların işi iyice zorlaşıyor; hem mizaçları hem toplumsal cinsiyetleri liderliğin önünde koca bir bariyer haline geliyor.
''Yönetirken erkek gibi olmak zorundasın, ben de öyle bakıyorum içedönük biri olarak. Ama keşke böyle olmasa..''
Her şeye rağmen, içedönüklüğün adım adım daha bilinir hale geleceğine dair umudum var. Önyargıları kırıp iş hayatında hak ettiğimiz yeri bulmak için, korkmadan kim olduğumuzu dile getirebilmemiz ve ihtiyaçlarımızı kararlılıkla dile getirebilmemiz gerekiyor.
İş hayatında rol yapmaktan vazgeçen her içedönük, biz fark etmesek bile, diğerleri için bir ilham kaynağı, değişime giden yolda büyük bir kazanım. Çünkü yalnız değiliz, değişmek zorunda değiliz ve iş hayatında biz de varız.
Yazar: Hilal Erkoca
Çizimler: Emine Gezici Üstündağ
(HE/EMK)