İYİ Parti, 31 Mart yerel seçimi için hazırladığı reklam kampanyasında "Teröre alan açana da, eş başkan kavgasına da mecbur değilsin” diyerek CHP’ye gönderme yaptı. Ancak İYİ Parti, İstanbul, Ankara ve İzmir'de hazırladıkları afişleri reklam panolarına asamadı.
Meral Akşener bugünkü grup toplantısında, reklam anlaşması yaptıkları şirketin, "İstanbul'dan gelen telefonla" geri adım attığını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu sansürle suçladı. “Bizi engellemek isteyen Beştepe değil Saraçhane" dedi.
Akşener’in grup toplantısından öne çıkanlar şöyle:
Görünen o ki; görüşleri fark etmeksizin siyasetteki herkes, bizden çok rahatsız. İktidar, kurulduğumuz günden beri bizden çok rahatsızdı; zaten biliyorduk. Eski HDP’liler, yeni DEM’liler, zaten ezelden beri, bizden çok rahatsızdı; onu da biliyorduk. Son dönemdeyse; artık açıkça görmeye başladık ki; meğer ana muhalefet partisi de bizden çok rahatsızmış.
Bugün de birileri istiyor ki; billboardsız seçim kampanyası yapalım ama bu defa, öncekilerden farklı ve ilginç olarak; önümüze bu engeli çıkartan iktidar değil, ana muhalefet. Bizi sansürlemek isteyen; saray değil belediye. Bizi engellemeye çalışan; Beştepe değil, Saraçhane!
Yerel seçim kampanyamızın, ilk aşaması için hazırladığımız; bilboard görselleri. 4 sloganımız var;
Birincisi; 'Tek adam baskısına da; eş başkan kavgasına da; mecbur değilsin.'
İkincisi; 'Cumhuriyete savaş açana da; teröre alan açana da; mecbur değilsin'
Üçüncüsü; 'Yandaş medyaya da; yoldaş medyaya da; mecbur değilsin.'
Dördüncüsü; 'Hain diyene de; cahil diyene de; mecbur değilsin.'
Bir şirketle anlaşarak Ankara, İstanbul ve İzmir’de, bilboardlar kiraladık. Billboardlarımız, geçtiğimiz pazar akşamı asılacak, pazartesi sabahı da sokaklarda görünür olacaktı… Ancak ne hikmetse basımı yapılan bilbordlarımızın, fotoğrafları çekilip; birilerine gönderilmiş. Sonra da; İstanbul’dan şirkete bir telefon gelmiş. Peki telefonda, ne denmiş, biliyor musunuz? 'Bunları asmayacaksınız.' Üstelik, sadece İstanbul’da değil; Ankara ve İzmir’de de asılmayacakmış.
Uygulanan bu korkutma taktiği size de bir yerden tanıdık geliyor mu? Referandum sürecinde toplantılarımız için kiraladığımız, salonları hatırlayın. Partimizin, kuruluş lansmanı için anlaştığımız; ama sonra, anlaşmayı iptal eden, ünlü oteli hatırlayın. Hatta, genel merkezimiz için kiralayacak bina aradığımız, günleri hatırlayın. Ne kadar da nostaljik değil mi?
Varsın onlar Saray gücünü de belediye gücünü de üzerimize salsınlar. Biz ikisiyle de mücadele ederiz. Varsın onlar; iktidar-ana muhalefet el ele kendi çalıp kendi söyledikleri kazananı da kaybedeni de kendi belirledikleri bir kayıkçı düzenini, korumak için bizi susturmaya çalışsınlar. Biz, milletimizin sesi olmaya aynen devam ederiz. Kimse merak etmesin varsın onlar, tüm köşeleri tutsunlar, tüm yolları kessinler. Biz yepyeni bir yolu, milletimizle birlikte yürümekten asla vazgeçmeyiz.
"Sözde düşmanlıklar özde süt kardeşliğine dönüşmüş"
Akşener konuşmasının devamında CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e yüklendi. Özel'in İYİ Parti’yi “AKP ile tuhaf bazı ilişkilerin olduğunu ifade eden çok ağır suçlama yaptığını” belirten Akşener şöyle devam etti:
Bugün hep birlikte; siyaseti teslim almış, derin bir hakikat krizinin pençesinde; sürüklenip gidiyoruz. Sürekli, -mış gibi yapanların sahnelediği, oyunları izliyoruz. Birbirinden farklı gözüken ama aslında, aynı kurtlu elmanın, iki yarısı olanların sürekli olarak ürettiği, yalanları, masalları dinliyoruz.
Mesela bunlar, lafa gelince en büyük Atatürkçü, kendileriy-miş gibi yaparlar… Ama bir taraf; Atatürk’ümüze düşman, hangi onursuz varsa onunla birlikte yol yürürken, diğer taraf ise malum şer odağına, şirin gözükmek için ismini, bizzat Atatürk’ün verdiği vilayetimizin adını bile söyleyemez.
Mesela bunlar, lafa gelince; Cumhuriyet’imize, sahip çıkıyor-muş gibi yaparlar… Ama bir taraf; federasyon ve özerkliğini dilinden düşürmeyen HÜDAPAR’la, el ele tutuşurken; diğer taraf ise Cumhuriyeti, 100 yıllık yıkım ve zulüm olarak gören DEM’li kafaların, kuyruğundan ayrılmaz.
Mesela bunlar, lafa gelince; demokrasiyi, savunuyor-muş gibi yaparlar… Ama bir taraf; tek adam vesayetini, demokrasi üzerinden, meşrulaştırmaya çalışırken; diğer taraf ise milletin ve memleketin, birliğine yönelen, tüm kötülükleri Kandil’e, İmralı’ya, Edirne’ye giden selamları, teröre açılan alanları, Türksüz Türkiye hezeyanlarını demokrasiyle örtmeye çalışır.
İşte Türk siyasetinin, içerisine düşürüldüğü; bu vahim tablodan da, anlaşılıyor ki; maalesef, bugün geldiğimiz noktada sözde düşmanlıklar özde süt kardeşliğine dönüşmüş. Sözde mücadeleler özde dayanışmaya dönüşmüş. Sözde değişimler de, özde izdüşümlere dönüşmüş…
"Erdoğan krizi derinleştirmeyi tercih ediyor"
Akşener ayrıca konuşmasında Can Atalay'ın milletvekilliği düşürülmesine tepki gösterdi. Yargıtay’ın Anayasayı tanımayarak yol açtığı hukuk skandalına TBMM'nin eşlik ettiğini belirten Akşener "Yürütmenin yargıya baskısından yasama da payını aldı. Devlet organları arasında sorunları çözmesi gereken Erdoğan krizi derinleştirmeyi tercih ediyor. Bu arkadaşlar için devlet kanun önemsiz hale geldi. Unuttukları bir şey var; Anayasamız bu ülkenin andıdır. Uğradıkları kararların meşruiyetini neye dayandıracaklar. Onlar ne kadar unutmuş olsalar da tarihe karşı yükümlülüğümüzü gelecek nesile karşı sorumluluğumuzu unutmayacağız" diye konuştu.
(HA)