Bu sene İklim Zirvesinin 22. Taraflar Toplantısı* 7-18 Kasım tarihleri arasında Marakeş’te yapıldı. Ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele için harekete geçme kararı aldığı Paris İklim Zirvesi sonrası Marakeş’ten fazla bir hareket ve heyecan beklenmiyordu. Ancak önce ABD seçim sonuçları ve Trump’un seçilmesi sonra ülkelerin iddialı iklim eylem planlarını açıklamaları Marakeş’in heyecanını artırdı.
Marakeş İklim Zirvesi kendisini “Eylem COP’u**” ya da “Uygulama COP’u” olarak adlandırdı, yani Paris’te alınan iklim değişikliği ile mücadele kararının hayata geçmesi için gereken eylemlerin ve araçların netleşmesi bekleniyordu. Bu sonuç istenildiği düzeyde elde edilemese de yine de bazı önemli sonuçlar çıktı.
Toprak karbon deposu ama...
Tarım ve toprak konusu Marakeş’in sıcak konularındandı. COP22’nin başkanlığını yapan Fas, zirvede Afrika Tarımı için Adaptasyon İnsiyatifini’nin lansmanını yaparak tarımın iklim müzakerelerindeki konumunu güçlendirmek konusundaki kararlığını ortaya koydu.(Gerçi zamanında Afrika Birliği’ni terk ettiği için Fas’ın bu girişimi çok hoş karşılanmadı ama zirvedeki tarım tartışmalarına da gölge düşürmedi).
Tarım, hem sera gazı salımına neden olan hem de mitigasyon (sera gazı salımının azaltımı) sağlayan ender alanlardan. Arazi kullanımı değişikliği yani tarım ve orman alanlarının yapılaşması ve ayrıca tarımsal faaliyetin kendisi sera gazı salımına neden oluyor. Diğer yandan da toprak okyanuslardan sonra en büyük karbon deposu. Ve doğru yöntemlerle bu özelliğini güçlendirmek yani atmosferdeki karbonun toprağa bağlanarak mitigasyon yapması mümkün.
Marakeş’teki müzakerelerde tarım ile ilgili tartışmalar, 8 Kasım’daki SBSTA (Bilimsel ve Teknolojik Tavsiyeler için Yardımcı Grup) oturumunda başladı. Ekonomileri tarıma dayalı ve gelişmekte olan ülkeler adına söz alan temsilciler, gıda güvenliği ve açlıkla mücadelenin ilk öncelik olması gerektiğini, tarım meselesine adaptasyon ve adaptasyonun yan faydaları bağlamında bakmanın gerekliliğini vurguladı.
İklim değişikliğinin tarıma dayalı ülkelerde kendini gösterdiğini, özellikle adaptasyon konusunda bir an önce harekete geçilmesinin, teknoloji ve finansman transferinin acil olarak gerektiğini belirttiler. Gelişmiş ülkelerin temsilcileri ise mitigasyon ve adaptasyonun bir arada yürütülmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Toprağın, özellikle bir karbon yutağı olarak önemini ve karbon tutma kapasitesinin arttırılmasının mitigasyon için gerekli olduğunu savunuyorlar.
Toprak gerçekten de önemli bir karbon deposu. Okyanuslardan sonra ikinci sırada. Ancak toprağın tek fonksiyonu bu değil, birçokları için toprak gıdasını üretmek, geçimini sağlamak demek. Toprağı bir karbon yutağı olarak mitigasyon aracı haline getirme yaklaşımına karşı geçtiğimiz hafta içlerinde CCFD - Terre Solidaire, COAG (Coordinadora de Organizaciones de Agricultores y Ganaderos), Confédération Paysanne, Ecologistas en Accion’un da bulunduğu sivil toplum örgütleri “toprağımız karbondan fazlasıdır” diyerek bir imza kampanyası başlattı.
Salım ve yutak arasında bir tazmin sisteminin oluşmasının tarım yapılan topraklarda baskı oluşturacağını söylüyorlar. Ayrıca, iklim değişikliği etkileri nedeniyle zaten mağdur olan küçük çiftçinin bir de, topraklarının karbon yutakları oluşturmak için özel sektör tarafından talep edilmesi ile ikinci bir tehdit olarak arazi gaspıyla da karşı karşıya kalacağını belirtiyorlar. İklim değişikliği ile mücadele için bu tür bir yaklaşımın benimsenmesinin çiftçi hakları, gıda güvenliği ve ekolojik bütünlük açısından tehdit yaratacağını savunuyorlar.
Tüm bu sıcak tartışmalar sonucunda müzakerelerden tarım konusunda istenilen karar çıkmadı ancak Marakeş Eylem Açıklaması tarıma doğrudan atıfta bulunup tüm tarafları yoksullukla mücadele, gıda güvenliğinin temini ve tarımın direncinin artırılması için gerekli çabaları güçlendirmeye ve desteklemeye çağırdı. COP22’nin başkanlığını yapan Fas da konunun takipçisi olacağını açıkladı.
Trump'ın başkanlığı
Trump’ın ABD başkanı seçilmesi müzakerelerin heyecanlı anlarından biriydi. Malum, ABD salım miktarı ile iklim değişikliğine etkisi fazla olan ülkelerden, mevcut başkan Obama iklim değişikliği ile mücadelede kararlı olduklarını Çin’deki G20 sırasında Paris Anlaşması’nı onaylayarak göstermişti.
Diğer yandan seçim kampanyası sırasında Trump’ın iklim değişikliği konusunda yeterince bilimsel veri olmadığını iddia etmişti. Sonuç olarak Trump’ın seçilmesi iklim eylemine sekteyi vurur mu derken, hem ABD İklim Değişikliği Özel Elçisi Pershing’in hem de ABD Dış İşleri Bakanı Kerry’nin Marakeş’e bizzat gelip ABD’nin iklim hareketi konusundaki kararlılığını tekrar teyit etmesi iklim eylemcilerinin yüreğine su serpti. ABD, BM Sekreteryasına iklim eylem planını ilk sunan ülke olarak iddiasını taçlandırmış oldu. ABD, yanından Meksika, Kanada ve Almanya’ da uzun dönemli iklim eylem planlarını BM’ye sundu.
Almanya kömürden vazgeçiyor
Almanya demişken, malum, Almanya kömür ve enerji politikaları konusunda Türkiye’de hep örnek gösterilen bir ülke. Elektrik üretiminde hala kömürün payının çok yüksek olduğu söylenerek Türkiye’de kömür ve termik mücadelesinde olumsuz örnek olarak sunulur. Ancak bundan sonra Türkiye’deki kömür yanlıları için iyi bir örnek olmaktan çıkacağı kesin.
Bizzat Almanya Çevre Bakanı tarafından sunulan Almanya İklim Eylem Planı’na göre Almanya 2030’a kadar en az %55 oranında emisyon azaltımı öngörüyor (1990 düzeylerine göre). Plandaki önemli bir nokta kömür ile ilgili alınan karar: Almanya linyit bölgelerini dönüştürmeyi öngörüyor, bu bölgelerde komisyonlar kurarak adil ve sorunsuz bir geçiş süreci planlıyor. Kısaca, kömürün Almanya’nın geleceğinde yeri olmadığı, en üst seviyede teyit edildi.
Bir diğer önemli gelişme de İklim Değişikliğine Kırılgan Ülkeler Forumu’nun (CVF) karbon nötrleşme ve %100 yenilenebilir enerji hedefi koyması oldu. Bu ülkeler iklim değişikliğine en az neden olan ülkeler. Buna rağmen bu hedefle, iklim eyleminin küresel bir mesele olduğunu ve küresel ölçekte güçlü ve kararlı bir dönüşüm gerektiğini ortaya koyuyorlar ve kendilerinin de sürece tam destek verdiklerini gösterdiler.
Türkiye ne yaptı?
Tüm bunlar olurken, ne yazık ki Türkiye, iklim müzakarelerini “iklim finansmanına erişim” ısrarı ile geçirdi. Oysa ki daha Paris Anlaşması’nı onaylamadı bile (Paris Anlaşmasını onaylamayan iki G20 ülkesi kaldı: Türkiye ve Rusya). Türkiye’nin iklim eylemi için küresel hedeflere nasıl katkı sunacağına dair bir planı yok, ötesinde Marakeş’teki iklim müzakereleri süresince Türkiye’de hükümet kömür yatırımları konusundaki ısrarını tekrar dile getirdi. Bu nedenlerle de müzakereler sırasında sivil toplum ağı olan Climate Action Network tarafından verilen Günün Fosili ödülüne iki kere layık görüldü.
Dünya ülkeleri, iklim değişikliği ile mücadele ve uyum konusunda kararlı ve başka bir düzene doğru evrilme sürecinde. Türkiye ise henüz bu yola girmedi. Hala çok geç değil. Paris Anlaşmasını meclisten geçirerek onaylayıp, iddialı bir iklim eylem planı hazırlayıp bu yola girebilir. İklim eylemine başlamanın Türkiye'ye maliyetten çok yararı var; fosil yakıt bağımlılığından dolayısıyla enerjide dışa bağımlılıktan kurtulacak, sağlık maliyetleri azalacak ve yenilenebilir enerjiye geçiş ile yeşil istihdam olanakları artacak, ayrıca küresel hedeflere paralel olarak atıl kalacak kömür yatırımlarının yaratacağı riski de bertaraf edecek.
Umarız Türkiye treni kaçırmaz. (ÖK/NV)
* Birleşmiş Millet İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 22.Taraflar Toplantısı UNFCCC COP22
** COP Taraflar Toplantısı
Fotoğraf: Jalal Morchidi - Fas/AA