Fransa’da 2017 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürprizlerle geçti. Önce iki büyük iktidar partisinin, Sosyalist ve Sağ-Merkez sağ partinin ön seçimlerinde favori adayları elendi. Merkez sağda tutucu Hıristiyan kanada yakın aday birinci gelirken, Sosyalist partide sol kanadın adayı sürpriz yaptı.
Cumhurbaşkanlığı birinci tur seçimlerinde ise bu kez seçmen bu iki büyük partinin adaylarını eledi, ve birinci tura, partisi bile olmayan Emmanuel Macron (%24,01) ile aşırı sağın, Milli Cephe’nin adayı Marine Le Pen (%21,30) kaldı. Seçimlere "La France insoumise" ( İsyankar Fransa) adı altında giren Sol Parti'nin adayı Jean Luc Melenchon ise bir sürpriz yaparak %19,58 oy aldı ama ikinci tura çıkamadı.
Böylece bundan bir yıl öncesine kadar adı bile bilinmeyen, bir ara Cumhurbaşkanı Fançois Hollande’ın danışmanlığını ve kısa süre de Maliye bakanlığını yapan Emmanuel Macron, aşırı sağın karşısında seçimin favorisi oldu ve Cumhurbaşkanı seçildi.
Emanuel Macron yüzde 66,06 (En marche = Yürüyüş hareketi), Marine le Pen 33,94 (Front national = Milli cephe) oy aldı, Fransa'da seçmen aşırı sağa geçit vermedi.
Dünyaya açılım ve içine kapanma
Fransa’da, 2005 yılında yapılan Avrupa Anayasası referandumunda, yüzde 55 hayır oyu çıkmıştı. Aşırı sağın lideri Marine Le Pen, ikinci tur seçim söylemini bu yüzde 55’in oylarını kazanma üzerine kurdu. Avrupa karşıtı sağ içinden ittifaklar ararken, sola, özellikle Jean Luc Melenchon’un tabanına ultra liberal Macron’a karşı baraj kurma çağrısı yaptı. Kamuoyu yoklamalarına göre bir ara Macron ile arasındaki farkı azaltmayı başardı da.
Emmanuel Macron ise dünyayı açılmayı bir şans olarak gören, içine kapanmayı reddeden bir vizyonu savundu. Globalleşmeden ve Avrupa Birliği’nden yana olduğunu hiç saklamadı. Milliyetçiliği açıktan reddeten çizgisini seçim kampanyaları boyuca korudu. Seçimlerde Fransız bayrağının yanı sıra Avrupa bayrağını da kullanan tek adaydı. Seçim sonuçları açıklandıktan sonra, Louvre Müzesinin bahçesinde düzenlenen mitingindeki konuşmasını, Fransız ulusal marşı ile kapatsa da, mitingini Avrupa marşı ile açtı.
Rakamların ardındaki gerçek
Emmanuel Macron %66’yı biraz geçen önemli bir oyla cumhurbaşkanı seçildi. Ama bu oyların ne kadarının programına onay oyları, ne kadarının aşırı sağa karşı baraj oluşturma amacını taşıdığı tartışma konusu. Seçime katılmayanların oranı da cumhurbaşkanlığı seçimleri için oldukça yüksek: % 25,44. Yani katılım % 74,56 gibi düşük sayılabilecek düzeyde.
Bir başka gösterge ise "beyaz oy" kullananların sayısı: 47,6 milyon seçmenin 4,2 milyonu yani yüzde 9’a yakını seçimlere katıldı ama ne Emmanuel Macron’a ne de Marine Le Pen’e oy verdi, beyaz veya geçersiz oy kullandı. İlk kez bu seçimlerde sayılan bu oyların, tarihsel olarak çok yüksek olduğu analizleri yapılıyor. Beyaz oy kullananların büyük çoğunluğunun da soldan geldiği belirtiliyor. Bu da Macron’un dikkate alması gerek bir uyarı olarak yorumlanıyor.
Sağ-sol karşıtlığı yerini sosyolojik bölünme
İlk kez 2005 Avrupa referandumu sırasında ortaya çıkan sonra unutulan "sosyal kırılma" kavramı bu seçimlerle tekrar gündeme geldi.
Bu kavram, kabaca bir yanda büyük kentlerin Fransasını, öte yanda kırsal kesimin Fransasını yansıtıyor. Bir yanda eğitim düzeyi yüksek, yaşama düzeyi yükselen kesim, öte yanda lise mezunu bile olmayan, işsizliğe mahkum, yaşama düzeyi sürekli gerileyen kesim.
Bu iki kesim arasında ortak payda da yok, diyalog da. Birincisi kendini Emmanuel Macron’da bulurken, ikincisi aşırı sağa buluyor ve Marine Le Pen’e oy veriyor (Cumhurbaşkanlığı birinci tur seçimlerinde bu seçmenin küçük bir kesiminin La France insoumise (İsyankar Fransa) adayı Jean Luc Melenchon’a yöneldiği görüldü).
Haziran milletvekilliği seçimleri
Şimdi önümüzde, Haziran ayında yapılacak milletvekilliği seçimleri var. Emmanuel Macron, "En Marche" hareketi seçimlere kendi adayları ile katılacak ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin rüzgarını arkasına alarak mecliste çoğunluğu kazanmaya çalışacak.
Marine Le Pen ise şimdiden ana muhalefet partisi rolünü üstlenmeyi hedefliyor. Seçim sonuçlarını bir yenilgi olarak görmeyen Marine Le Pen, bu seçimlerde aldığı 11 milyon oya dayanarak, partisinin ismini değiştireceğini ve sağda yeni bir oluşuma yöneleceğini açıkladı.
Solda, Jean Luc Melenchon’un "La France Insoumise" hareketi ise, Sosyalist Parti’nin yerini alıp, sol muhalefet boşluğunu doldurmayı hedefliyor. Bu nedenle, Jean Luc Melenchon, ikinci turda, tüm diğer partilerin aksine açıktan Marine Le Pen’e karşı Emmanuel Macron’a oy verilmesi çağrısı yapmadı. Jean Luc Melenchon, sadece, "Marine Le Pen’e bir tek oy verilmemesini" istedi. Beyaz oyların yüksekliğinde bu tavrın önemli olduğu düşünülüyor. (SŞ/NV)
Fotoğraf: Mustafa Yalçın - Paris/AA