Bugün, Bolşevik Parti öncülüğünde gerçekleşen Ekim Devrimi’nin 107. yıldönümü (Jülyen takvimine göre 25 Ekim). SBKP Merkez Komitesi Marksizm-Leninzm Enstitüsü öncülüğünde hazırlanan ve Sorun Yayınları tarafından Türkçeye çevrilen “V. İlyiç Lenin Biyografi” adlı eserden bir bölümü (s.295-302) devrimin yıldönümü vesilesiyle okurlarımızla paylaşıyoruz.
Silahlı ayaklanmanın önderliğinde
Smolni, o tarihi gecede muhteşem bir manzara sunuyordu. Işıkla aydınlatılmıştı ve bir arı kovanı gibiydi. Emirleri almak için Kızıl Muhafızlar, birliklerden ve işletmelerden gönderilenler geliyordu. İkinci katta devrimci askerî komite sürekli toplantı halindeydi. Giriş kapılarındaki nöbetçiler görev değişimi yapıyor, Kızıl Muhafızlar ve devrimci birliklerden yüzlerce kişi gelip gidiyordu. Smolni’nin salonunda, II. Genel Rusya Sovyet Kongresi delegeleri olan işçiler, köylüler, askerler ve denizciler toplanmıştı. Smolni meydanını panzerler doldurmuştu, arabalar ve motosikletler gelip gidiyor, binanın girişinde silahlar ve toplar duruyor, kapılar görevliler tarafından denetleniyor, binanın her iki tarafında nöbetçiler bekliyordu. Sürekli yeni işçi ve işçi gençlik birimleri akın ediyordu. Meydanda yanan ateş, Smolni’nin bu benzersiz görünümünü olağanüstü bir ışıkla aydınlatıyordu.
Lenin Smolni’ye geldikten kısa bir süre sonra, motosiklet sürücüleri başkentin işletmelerine, bölgelerine ve ordu birliklerine hücumu başlatma emrini getiriyorlardı. Petrograd’ın işçi muhafız bölükleri, denizciler ve birlikleri harekete geçiyordu; plâna uygun olarak ve hızla kentin tüm bölgelerine giriş caddeleri kapatılıyor ve köprü başları tutuluyor ve hükümet binası işgal ediliyordu. 25 Ekim (7 Kasım) sabaha karşı Neva köprüleri, ana telefon idaresi, telgraf müdürlüğü, Petrograd telgraf ajansı, telsiz istasyonu, istasyonlar, elektrik santralleri, devlet bankası ve diğer önemli kuruluşlar Kızıl Muhafızlar, denizciler ve askerler tarafından işgal edildi. Geçici hükümetin gizlendiği Kışlık Saray ve askerî komutanlık merkezinin bulunduğu bina dışında, tüm kent silahlı proletaryanın ve devrimci orduların ellerindeydi. Lenin, Kızıl Muhafızları, denizcileri ve askerleri Kışlık Sarayı ele geçirmek için acele etmeye zorladı. Ayaklanma filen zafer kazanmıştı.
25 Ekim sabahı, devrimci askerî komite adına Lenin’in kaleme aldığı “Rusya halkına!” çağrısı yayınlandı: Bu çağrıda şu cümleler yer alıyordu: “Geçici hükümet devrildi. Devlet iktidarı, Petrograd proletaryasının ve Petrograd garnizonu önderliğinde, Petrogadlı işçi ve askeri delegeleri, devrimci askeri komite Sovyetinin eline geçti.” Bu cümleler, aynı sabah Bolşevik “Raboçi i Soldat” (İşçi ve Asker) gazetesinde yayınlandı. Rusya’nın her bölgesine ve cephesine Petrograd’daki devrimin zaferini bildiren telgraflar gönderildi.
Geceyarısı saat iki buçukta Smolni salonunda Petrogradlı Sovyetin bir oturumu yapıldı. Başkanın oturumda V. İ. Lenin’in konuşacağını duyurması ve Lenin’in salona girmesi, delegelerin sevinç nidalarıyla başlıyor ve sona ermeyen alkışlarla sürüyordu. Lenin şöyle diyordu: “Bolşeviklerin her zaman gerekli olduğunu dile getirdiği işçi ve köylü devrimi gerçekleşti... Bu andan itibaren Rusya tarihinde yeni bir dönem başladı. Bu üçüncü Rusya devrimi sosyalizmi nihaî zaferine götürmeli.”
Sevinçli alkışlar eşliğinde Lenin, “Yaşasın sosyalist devrim” diyordu.
Petrograd Sovyetinin toplantısında, ezici oy çoğunluğuyla Lenin’in yazdığı bir karar kabul edildi; bu kararda, “bu olağanüstü kansız ve olağanüstü başarılı ayaklanmada kitlelerin gösterdiği” muhteşem kararlılık, örgütlülük, disiplin ve tam bir cesaret vurgulandı ve işçi ve köylülerin Sovyet hükümetinin yolundan şaşmadan sosyalizme ulaşacağı, kentli işçilerin yoksul köylüler ile ittifak halinde sağlam ve dostça bir disiplin uygulayacağına ve sosyalizmin zaferi için gerekli olan en sağlam devrimci düzeni yaratacaklarına sarsılmaz inanç dile getirildi.
25 Ekim akşamı devrimci kruvazör “Aurora”dan tarihi top atışları kulaklarda çınlıyordu. Kışlık Saraya hücum başlamıştı ve birkaç saat sonra ayaklanan işçi, köylü, asker ve denizcilerin zaferi ile sonuçlanıyordu.
Böylece 25 Ekim (7 Kasım) 1917 tarihi, işçi sınıfı ve emekçi köylüler sayesinde, Lenin’in partisi liderliğinde gerçekleştirilen büyük övünç günü, Büyük Sosyalist Ekim Devrimi zaferinin şanlı günü oldu.
26 Ekim’de (8 Kasım) tarihinde sabah saat üçü biraz geçtiğinde, II. Genel Rusya Sovyet Kongresi karşıdevrimin son kalesi olan Kışlık Sarayın ele geçirildiği haberini aldı. Kışlık Sarayın başarıyla ele geçirilmesi ve geçici hükümetin bakanlarının tutuklanması haberi, büyük sevinç çığlıkları arasında duyuruldu. Kongre, Lenin’in kaleme aldığı, merkezde ve ülkede tüm devlet iktidarının Sovyetlere geçtiğini ilan eden “işçilere, askerlere ve köylülere!” çağrısını büyük alkışların eşliğinde kabul etti. Sovyet devleti, işçi ve köylü devleti doğmuştu. Kongre, işçileri, köylüleri ve özellikle de siperlerdeki askerleri, devletlerini tüm emperyalist saldırılara karşı savunmaya çağırdı.
V.İ., kongrenin sabah oturumuna katılmadı. Kendisi, devrimci askerî komitedeydi; Kışlık Saray’da yapılan hücumun son operasyonlarını yönetiyor ve Bolşevik Sovyet iktidarının atacağı ilk adımları düşünüyordu. İki gecedir uyumamıştı. Ancak Kışlık Sarayın ele geçirilmesinden ve geçici hükümetin bakanlarının tutuklanmasının ardından ve sol sosyal devrimcilerin açılıştan sonra Sovyet Kongresinde kalacaklarına ikna olduktan sonra, birkaç saat uyumak ve dinlenmek için Smolni’den ayrıldı ve o yakınlarda oturan Bonç-Bruyeviç’in evine gitti. Ona bir oda verdiler, ama uzun süre uyuyamadı. Kimseyi uyandırmamak için yavaşça yataktan çıktı ve parmak uçlarında yazı masasına gitti ve illegal olarak yaşadığı son evde düşünce boyutunda tasarladığı toprak ve arazilere ilişkin deklarasyonunu kaleme almaya başladı.
Lenin, 26 Ekim’de, neredeyse sadece devrimci başkentin savunması, o gün kentte alevlenen karşıdevrim sürüsünün yenilmesi sorunlarıyla meşguldü. 26 Ekim (8 Kasım) öğleden sonra Lenin’in katıldığı bir MK oturumunda yeni Rusya’nın yeni hükümetinin yapısı, bileşimi ve adı tartışıldı. Görüşmelere davet edilen sol sosyal devrimci temsilciler hükümete katılmayı reddettikleri için, MK yalnızca Bolşeviklerden oluşan bir hükümet kurmayı kararlaştırdı.
Lenin’in ilk deklarasyonları
26 Ekim (8 Kasım) akşamı, II. Genel Rusya Sovyet Kongresinin ikinci ve sonuncu oturumu açıldı. “Ortada Lenin’le birlikte başkanlık divanının salona girişi duyurulup da, sevinçle alkışlar boşaldığında saat tam 8.40 idi. Büyük, iri yapılı bir boyun, epeyce dökülmüş saçlar, kısa boylu bir insan. Küçük hareketli gözler, büyük sempatik bir ağız ve güçlü bir çene; yeni tıraş olmuş, ama uzatacakmış gibi sakalı belli. Eski takım elbiseli, pantolonu bedenine göre çok uzun. Halkın idolü olan biri gibi değil; çok sade, mütevazı, ama tarihteki çok az sayıdaki lider gibi çok seviliyor ve saygı duyuluyor. Kendine has özellikleri olan bir halk lideri: Sadece kendi beyni sayesinde lider; sakin, uzlaşmacı değil ve olaylara hakim, fırsat kollamaya çalışmıyor. Ama, en basit sözcüklerle derin düşüncelere bir beden kazandıran ve somut durumları analiz eden bir yeteneğe sahip. Zekası, düşüncenin cesareti ile birleşmiş.
Bunları; bu tarihi günleri, V. İ. Lenin üzerine bu sözleri, John Reed söylüyordu.
Yeni doğan Sovyet devletlerinin ilk sözleri, barış sözleriydi. Barış üzerine sözleri, Ekim Devrimi’nin lideri ve yaratıcısı Lenin söylüyordu.
Kongre delegesi A. A. Andreyev anılarında şöyle yazıyordu: “Lenin kürsüye geldiğinde, tüm salon ayağa kalktı ve Lenin’in bulunduğu kürsüye doğru ilerledi. Kesilmeyen alkışlar ve ‘Yaşasın Lenin’ tezahüratları yüzünden konuşmasına uzun süre başlayamadı.
Salonda akıl almaz şeyler oluyordu. Alkışı, sevinç çığlıkları bastırıyordu. Salonda artık yalnızca kongre delegeleri yoktu. Salon, Smolni’de bulunan işçi, köylü, asker ve denizcilerle dolup taşıyordu. İnsanlar, pencere kenarlarına, sütun kenarlarına ve sandalyelere oturmuşlardı. Bereler havada uçuşuyordu; yukarı doğru tutulan silahlar parlıyordu. Kongre ayakta Lenin’in barış sözlerine kulak kesilmişti.
Lenin, barış sorununun en güncel ve en önemli sorunu olduğunu açıkladıktan sonra, Bolşevik Partisi tarafından kontrol edilmek üzere kongreye sunulan barış hakkında kendi yazdığı meşhur deklarasyonunu okudu. Bildiride (deklarasyon), savaşı sürdüren tüm halk ve hükümetlere ilhaka yönelmeden (yabancı topraklara el konmadan) ve tazminatlar ödemeden (yenilen devletler tarafından galip gelen devletlere ödeme yapmadan) barış yapmak için hemen açık görüşmelere başlanması öneriliyordu.
“Güçlü ve zengin ulusların ilhak uyguladıkları zayıf halkları kendi aralarında nasıl paylaşacaklarına karar vermek için bu savaşı sürdürmeyi, hükümet insanlığa karşı işlenen en büyük suç olarak görmektedir ve gecikmeden yukarda adı geçen, istisnasız tüm halkları aynı adil koşullarda bu savaşa son verecek barış koşullarını imzalamaya kararlı olduğunu ilan etmektedir.”
Lenin’in bildirisinde aynı zamanda, Sovyet hükümetinin kendi önerdiği barış koşullarını ültimatom olarak görmediğini, başka her tür barış koşulları üzerinde düşünmeye hazır olduğunu ve ancak bunun, savaşa katılan herhangi bir ülke tarafından olabildiğince hızlandırmasında ısrar ettiği belirtiliyordu. Sovyet hükümeti, en az üç ay için, bu süre içinde barış görüşmelerini tamamlamak ve üzerinde çalışılmış barış koşullarının nihaî olarak teyit edilmesi için halk temsilcilerinin yetkilendirdiği toplantıları yapmak amacıyla hemen ateşkes öneriyordu. Bildiride, Sovyet hükümetinin gizli diplomasiye karşı olduğu ve çarlık hükümetinin ve geçici hükümetin Batı Avrupalı emperyalistlerle yaptığı gizli anlaşmalarını iptal edeceği bildiriliyordu.
Bildiri, Rusya devrimci proletaryasına tüm yönleriyle, kararlı ve müsamahasız olarak yürüteceği “barış davasını sona ulaştırmak” için yardımcı olmak üzere İngiltere, Fransa ve Almanya proletaryasına çağrısı ile sona eriyordu.
Lenin’in konuşmasına ilişkin tartışmadan sonra, kongre ilk tarihsel dokümanı, barış deklarasyonu oybirliği ile kabul etti. Oylama sonucunda patlayan alkışlar bittiğinde, delegeler ayakta “Enternasyonal’i söylediler ve barış deklarasyonunun yaratıcısına, zafer kazanan proleter devrimin lideri Lenin’e tezahürat yaptılar.
Lenin’in barış deklarasyonunum taşıdığı temel işlev, Rusya ve diğer tüm ülkelerin halklarına doğru yolu göstermesi; Bolşevik Partisinin ve Sovyet iktidarının tüm barışçıl dış politikasını, sosyalist devletin kapitalist devletlerle birlikte varolması politikasının temelini oluşturan barış, özgürlük ve bağımsızlık için emperyalist savaştan ayrılma mücadelesinin yolunu göstermesidir. Barış deklarasyonu ile, yeni, insanlık tarihinde yepyeni uluslararası ilişkilerin yolu açılmıştır.
Lenin, kongrenin gündeminde olan çok önemli başka bir konu olan toprak sorununa ilişkin de konuşma yapıyordu. Geçici hükümetin ve ona katılan Menşevik ve sosyal devrimci ittifak partilerinin toprak sorununun çözümünü çeşitli itirazlarla ihmal ederek suç işlediklerini söylüyordu; aldıkları tüm önlemler, köylülere karşıydı ve bu durum ayaklanmaya itmişti; burjuvazinin geçici hükümeti köylülerin ayaklanmasını kanla bitirmek istiyordu, ama bizzat kendisi devrimci asker, denizci ve işçilerin silahlı ayaklanmasıyla yok edilmişti.
Lenin, konuşmasında, Bolşevik Partisi tarafından kongreye tartışma ve onay için sunulan toprak ve araziler hakkındaki deklarasyon tasarısını okudu. Lenin’in hazırladığı bu deklarasyonun ardından, büyük toprak sahiplerinin toprak ve arazi mülkiyeti hiç tazminatsız hemen kaldırıldı ve malları idarî bölge-arazi komitesinin ve köylü delegeleri bölge Sovyet’inin eline geçti.
Lenin, toprak ve arazi hakkındaki deklarasyona “toprak sorununa ilişkin köylü seçmen vekaletini” dahil etmeyi önerdi; buna göre, “özel mülkiyet hakkı her zaman için ortadan kaldırılmıştı, tüm toprak ve arazi emekçilerin kullanımına ayrılmıştı; ne satılabilir ne de satın alınabilirdi. Üretimin gelişmiş olduğu topraklar model ekonomilere dönüştürülecekti ve “büyüklüklerine ve önem derecelerine göre devlete ya da yerel yönetimlere salt kullanım amaçlı olarak verilecekti.” Köylü seçmen vekaletine uygun olarak dengeleyici kullanım uygulaması getirildi; başka bir deyişle, toprak yerel koşullara göre “emek normu ya da tüketim normu temelinde” emekçiler arasında paylaştırılacaktı.
Lenin, sosyal devrimciler tarafından kaleme alınmış “köylü seçmen vekaletini” toprak ve arazi deklarasyonuna dahil etmenin gerekliliğini gösteriyor ve şöyle söylüyordu: “Kimin tarafından kaleme alındığı konunun ayrı bir yanı; demokratik hükümet olarak, kabul etmesek de halk kitlelerinin kararını görmezlikten gelemeyiz. Köylülerin deklarasyonu pratikte uygulamaları ve yerinde gerçekleştirmeleri durumunda, yaşadıkları gerçeklikte gerçeğin nerede olduğunu bizzat göreceklerdir... Hayat en iyi yol göstericidir, yaşam, kimin haklı olduğunu gösterecektir. Köylüler bu sorunun çözümünde bir sonuca varabilirler, biz de başka bir sonuca. Hayat, devrimci yaratıcı emeğin genel seyrinde, yeni devlet biçimleri üzerinde çalışırken birbirimize yakınlaşacağımızı gösterecektir. Yaşamı adım adım izlemememiz, halk kitlelerinin yaratıcı gücüne tam özgürlük sağlamalıyız.”
Kongre Lenin’in önerisini alkışladı. Toprak ve arazi hakkındaki deklarasyon 1 çekimsere karşı 8 oyla kabul edildi. Hayat, Lenin’in bilimsel uzakgörüşlülüğünü tümüyle doğruladı. Daha sonra, bireysel köylü ekonomilerinin toprak ve arazi paylaşımında, köylüler bizzat “emek ve tüketim normlarını” bıraktılar ve Komünist Partisinin çağrısı üzerine, kendi iradeleriyle halk mülkiyetindeki toprak ve arazinin kolektif olarak işletilmesine geçtiler.
Lenin’in toprak ve arazi hakkındaki deklarasyonu, işçi sınıfının ve sosyalist devrimin güçlendirilmesinde Rusya köylüsünü nihaî olarak kazanmak açısından Bolşevik Partisinin mücadelesinde çok büyük önem taşıyordu. Daha sonra Lenin şöyle diyordu:
“Rusya proletaryası işte bu şekilde sosyal devrimciler arasındaki köylüleri kazandı; bunu da proletarya aracılığıyla devlet iktidarını ele geçirdikten birkaç saat sonra başardı. Zira Petrograd’da burjuvazi yenildikten birkaç saat sonra proletarya ‘toprak ve arazi hakkındaki deklarasyonu kabul eti. Bu deklarasyon aracılığıyla, bir çırpıda ve tamamen, devrimci aciliyet, enerji ile ve kendini adayarak köylü çoğunluğun ekonomik ihtiyaçları giderildi; topraklar tamamen ve tazminat ödemeden kamulaştırıldı.”
Genel Rusya Sovyet Kongresinin aynı oturumunda, ülke yönetimi için, başında Lenin’in yer aldığı işçi ve köylülerin Sovyet hükümeti -Halk Komiserleri Konseyi- oluşturuldu.
Kongre, 101 kişiden oluşan Genel Rusya merkez yürütme komitesini seçti ve Genel Rusya merkez yürütme komitesinin köylü Sovyetlerinin, ordu örgütlerinin temsilcileri ve kongreyi ter ketmiş olan grupların temsilcileri aracılığıyla tamamlanabileceğine karar verdi.
27 Ekim (9 Kasım) günü sabah 5’e doğru, II. Genel Rusya Kongresi “Yaşasın devrim” Yaşasın sosyalizm” sesleriyle ve “Enternasyonal” marşı eşliğinde çalışmasını tamamladı. Lenin’in barış, toprak ve arazi ve kongre aracılığıyla Sovyet hükümetinin oluşturulması hakkındaki deklarasyonlarının kabul edilmesi, proletarya diktatörlüğünün güçlendirilmesinde ve sosyalizmin kurulmasında çok büyük rol oynuyordu. Kongre delegeleri, tüm Rusya’da işçi ve köylü iktidarının yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmak için aceleyle kendi bölgelerine döndüler.
Sosyalist Ekim Devrimi’nin hazırlık ve gerçekleşme dönemlerinde, Lenin bütün dünyanın izlediği, Marksizmin dâhiyane teorisyeni, Komünist Partisi’nin bilge önderi ve devrim liderliğinin en büyük ustası idi.
Devrim günlerinde, Lenin güçlü dehası, güçlü bilimsel öngörü gücüyle, ülke ve uluslararası alanda sınıfsal güçlerin gruplanmasını belirledi ve işçi sınıfının partisine net, toplumsal gelişme yasalarına dayalı taktik sloganlar (parolalar) verdi. Lenin’in önderliğinde Bolşevik Partisi işçi sınıfının sosyalizm mücadele sini, barış için halk hareketini, köylülerin toprak ve arazi mücadelesini ve ezilen Rusya halklarının ulusal kurtuluş mücadelesini bütüncül devrimci bir akımda birleştirdi ve bu kuvvetleri kapitalizmin yıkılması için örgütledi.
Tedbirli ve aynı zamanda kararlı; parti ve kitlelere öğreterek ve parti ve kitlelerden öğrenerek; Lenin partiyi ve kitleleri yönetiyor ve onları Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin zaferine götürüyordu.
Ekim Devrimi’nin enternasyonal önemi hakkında
Lenin, Sosyalist Ekim Devrimi’nin dünya tarihi açısından önemini öncelikle, onun burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin siyasi iktidarını ortadan kaldırmasında, devlet aygıtlarını parçalamasında, yeryüzünün altıda biri üzerinde, işçi sınıfı ve emekçi köylü ittifakı temelinde proletarya diktatörlüğünü kurmasında ve işçi, asker ve köylü delegelerinden oluşan Sovyetlerin iktidarının ger çek bir halk iktidarı ve en yüksek diktatörlük biçimi oluşturmasında görüyordu. “Dünya tarihinde önemli bir dönüşüm gerçekleşti. Burjuva-demokratik parlamentarizm evresi sona erdi. Dünya tarihinde yeni bir sayfa açıldı: Proletarya diktatörlüğü evresi.” Ekim Devrimi; burjuva devletine, burjuva diktatörlüğüne son vermeden ve onun yerine proletarya diktatörlüğünü koymadan, kapitalizmin sona ermediğini ve sosyalizmin kurulamadığını gösterdi.
Lenin, tarihte ilk defa kapitalistlerin ve büyük toprak sahiplerinin üretim araçlarındaki “kutsal ve dokunulmaz” özel mülkiyetini Ekim Devrimi’nin ortadan kaldırdığına işaret ediyordu. Tarihte ilk defa, işçi sınıfı ve emekçi kitleler ülkenin efendisi olmuştu. Tüm zenginlikleri, toprak ve hazineleri, fabrikaları, tesisleri ve demiryolları emekçi kitlelerin ortak malı olmuştu.
Lenin, Ekim Devrimi’nin büyük kazanımlarından birini, Rusya’da gerçek ulusal eşitlik politikasının, eskiden ezilen halkların kendi ulusal devleti hakkını ilan edip gerçekleştirmesinde; onlara sosyalizm temelinde iktisadi, siyasi ve kültürel gelişimleri, kardeşliğin güçlendirilmesi için geniş perspektifler sunmasında görüyordu.
Ekim Devrimi, hakiki eşitliğe ve hakiki özgürlüğe dayalı en adil devlet ve toplumsal dünya sistemini yaratıyordu. İçerdiği büyük hümanist fikirler, emekçileri ve tüm ilerici insanlığı aydınlık gelecek mücadelesinde coşturuyordu.
Lenin, Ekim Devrimi’ni, işçi ve köylülerin emperyalist savaşa karşı halkların barışı için en kararlı ve en tavizsiz mücadele örneği olarak görüyordu. “İlk Bolşevik devrim, dünyadaki ilk olarak yüz milyon insanı emperyalist savaş, emperyalist dünya tehlikesinden kurtardı. Sonraki devrimler, tüm insanlığı bu savaşlardan ve bu kapitalist dünyadan kurtaracaktır.”
Rusya’daki sosyalist devrim, dünya kapitalizminin binasını temeline kadar sarstı; dünya iki karşı sisteme ayrıldı.
Uluslararası alanda, ilk kez, barış sloganını gündeme getiren ve halklar ve ülkeler arasındaki ilişkilerde yeni ilkeler gerçekleştirmeye başlayan bir devlet ortaya çıktı. İnsanlık, ilhak savaşlarına karşı, halkların barış ve güvenliği mücadelesi için güvenilir bir destek buldu.
Lenin’e göre Ekim Devrimi’nin zaferinin en önemli koşullarından biri, Komünist Partisi aracılığıyla yönetimdi. Lenin’in başında olduğu bu parti, sürekli işçi sınıfı saflarında geziniyor, hareketi bilimsel temelli bir mücadele programı ile, doğru bir strateji ve taktık ile, geniş emekçi kitleler tarafından anlaşılan siyasî sloganlar ve parolalar kullanarak hazırlıyordu. Komünist Partisi, işçi sınıfı ve emekçi köylülerin ittifakını sağlıyor ve sosyalist devrimin sarsılmaz bir gücüne dönüştürüyordu. Parti, Menşevik ve sosyal devrimcilere karşı çok büyük bir hamle yapıyor ve onların karşıdevrimci burjuvazi saflarına geçtiklerini gösteriyordu. Halk kitleleri sosyal devrimci ve Menşeviklerin karşıdevrimci karakterini görüyor ve yalnızca Bolşevik Partisinde söz ve eylemin birbirinden kopuk olmadığını, baskı ve sömürünün tüm biçimlerine karşı ve ülkenin yaklaşmakta olan felaketten kurtulması için sadece onun kendini ortaya koyan bir mücadele yürüttüğünü görüyordu.
Lenin, Sosyalist Ekim Devrimi’nin Avrupa işçi sınıfı ve tüm dünya üzerinde devrimci bir etki yaptığını gösteriyor ve tüm enternasyonal işçi hareketini yeni bir düzeye çekiyordu. Tüm dünyadaki proletarya, emekçiler, ilerici insanlar, Rusya’daki sosyalist devrimin zaferini heyecanla izliyorlardı. Lenin, dünyada, barış, toprak ve arazi, bankaların kamulaştırılması hakkında Sovyet deklarasyonlarını ve diğer Ekim deklarasyonlarını heyecanla izlememiş hiçbir işçi örgü tünün olmadığını söylüyordu. Rusya’da başlayan yeni, sosyalist yaşam yapısının canlı örneği, tüm ülkelerdeki emekçi kitlelerin yüreklerini coşturuyordu. Ekim Devrimi, proletarya enternasyonalizmi ilkesinin uluslararası işçi hareketinin gelişim yasası olduğuna, tüm başarılarının ön koşulu olduğuna ilişkin Marksist gerçeği nihaî olarak kanıtlıyordu.
Rusya’daki sosyalist devrim, emperyalizmin sömürgeci sistemine güçlü bir darbe indirmişti. Lenin’in tekrar tekrar belirttiği gibi, I. Dünya Savaşı ve Ekim Devrimi, Doğuyu uyandırmıştı; Doğu sonunda dünya çapındaki büyük devrimci hareketin içine katılmıştı. Sovyetler Birliği Cumhuriyetinin kurulmasıyla, Avrupa Asya ile, Batı Doğu ile buluşmuş; Ekim Devrimi, Batının proleter-devrimci sosyalist hareketini ve emperyalizm baskısı altındaki halkların ulusal kurtuluş mücadelesini kendi etrafında birleştirmişti.
Rusya’daki sosyalist devrim, insanlık tarihinde yeni bir dönem; kapitalizmin çöküşü ve yeni, sosyalist toplumun kurulması dönemini başlatmıştı. “Tüm dünyaya sosyalizm yolunu ve burjuvaziye egemenliğinin sona ermekte olduğunu gösterdi.”
Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin enternasyonal düzeyde taşıdığı önemi, Lenin, somut olarak ve kısaca şöyle tanımlıyordu: Buz kırıldı; yol serbest.
(VC)