Nitekim indiğimin sabahı Birol Topaloğlu ile buluşup uçakla Trabzon'a uçtuk. Ben Türkiye içinde ilk defa uçağa biniyordum. Ama yolu kısaltması ve varmak istediğim topraklara ve insanlara biran önce varabilmek isteği her şeyi göze aldırıyordu.
Velhasıl Trabzon'a indik ve hemen Gürcistan vizelerini kolaylıkla dostane Gürcistan Konsolosluğu'ndan alıp otobüsle Hopa'ya doğru yollandık. Bildiğiniz gibi Lazona sınırın iki tarafındadır.
Topaloğlu'na hürmette yarış
Biz Atina'da otobüsten inip Apso köyüne minibüsle gitmek niyetindeydik. Fakat Atina'da çarşı pazar herkes Birol Topaloğlu'na hürmette yarışıyorlardı. O toprağın evladını halkı bağrına basıyordu.
Bu saygı gösterisine bütün seyahat boyunca Lazona'nın her yerinde şahit oldum. Minibüsle Apso'ya vardık ve hemen çay bahçelerinin içine daldık. Dünya güzeli Laz kadın ve kızları tarlalarda çayla haşır neşirlerdi.
Çay kırımı yapılıyor, temizlenip tartıya taşınıyordu. Apso'da sabah muhteşem oluyor. Tartışılabilir ki, dünyanın en güzel doğasına sahip Lazona, bir mayıs sabahı cıvıl cıvıl hayat doluydu.
Apso'dan, Topaloğlu ailesinden, Laz insanlarımızdan zor ayrıldık.Çay tartı ve alım merkezine de uğradıktan sonra ver elini Xopa. Xopa'da da bir çok Laz dost Birol Topaloğlu'na çok sıcak davranıyor her uğradığımız yerde gelip görüşüyorlardı.
Laz ağaç oyma sanatı
Xopa'da 100 senelik bir Laz evine gittik. Artık harabe olmuştu ama bir zamanların görkemli zenginliği bu şeklinde bile belli oluyordu. Oyma kapıları Laz ağaç oyma sanatını sergiliyordu. Bu oymalarda Laz güneşi şeklindeki motifi bulmak mümkündü.
Yine aynı gün, biz Gürcistan kapısına dayandık ve kolaylıkla karşı tarafa geçtik. Bizi Sarpi Meleni'den Laz arkadaşlar bekliyorlardı ve sınırda buluştuk. Lazona'nın Gürcistan tarafını görmeyi uzun zamandır istiyordum ve iki sene önce bunu başaramamıştım.
4-5 yüz senelik Laz kilisesi
Gürcistan gerçekten hem çok yakın hem çok uzaktı. İlk farklılık; bu taraftaki köylerde cami göremiyordum. Yeni kilise de göremiyordum. Ama bir kaç gün içinde eski, en az 4-5 yüz senelik Laz kilisesini ziyarete gittik.
Yolu çok kötüydü. Yolun bir kısmını cip tipi arabayla tırmandık geri kalanını güzel bir kafileyle çıktık. Birol'un tatlı ve çok etkileyici tulumu hepimizi güzelim doğaya çekiyor, yayla yolundaymış gibi bizleri büyülüyordu.
Yanımızda Sarpi'nin aydın Lazları vardı. Nihayet Oxvame'ye geldik. Geçen asırda bir deprem sonucu harap olmuş vaziyetteydi. Kimse sahip çıkıp onarmamıştı ama belki otantikliğini koruması dikkatle korunması bakımından böylesi daha iyiydi.
Lazona'nın iki tarafını da gözlüyor Xelimisi
Bazı yabancı kuruluşlar onarımı için ilgi gösteriyorlar. Oxvame hepimizi etkiledi, önünde hep beraber güzel bir Laz şarabı içtik.
Diğer unutulmayacak bir gezi de Hasani Xelimişi'nin kabrineydi. Her Laz bu büyük insanın anısına mümkünse bir kere mezarını ziyaret etmeli. Yeri çok güzel. Tepeden Lazona'nın iki tarafını da sanki bir nöbetçi gibi gözlüyor hala Xelimisi...
Ben Gürcistan'nin kardeş Lazlarını çok sevdim. Diyebilirim ki, yüzleri nur içinde, sanki Türkiye'nin Lazlarınin çilesini çekmemişlerdi. Belki başka çileler çekmişler ama daha bir dik kalabilmişlerdi.
Su gibi Lazuri biliyorlar
Tanıştığımız bütün Lazlar su gibi Lazuri biliyor, Gürcüce'yi de iyi konuşuyorlar, Rusça'yı da iyi biliyorlardı. Ne Sarpi'de ne Batumi'de başını örten kadın hiç görmedim. Gördüğümüz kadarıyla şu anda Gürcistan çok fakir bir ülke ve işsizlik had safhada.
Kuru soğanı bile Türkiye'den alıyor. Bu duruma oranın idaresini elinde tutanların sebep olduğunu duyduk. Bütün fakirliğine rağmen insanların daha kaygısız, sakin, kimliklerinin daha bilincinde oldukları, tarihlerini iyi bildikleri, hayatı vakur bir şekilde göğüsledikleri çok açıktı.
Yine Laz güneşi
Gonia kalesi 2 bin 200 senelik Laz tarihiyle görülmeye gerçekten değer. Yine orada da Laz güneşi motifinin koca bir taşa oyulduğunu gördük. Kolxeti'nin tarihi buram buram Sarpi'de, Gürcistan Lazona'sında yaşıyor.
Hele pilili (Laz kavalı diyebiliriz) üstadıyla tanışmamızı hiç unutamam. Yine Birol Topaloğlu'nu iyi tanıyor seviyorlardı.
Laz kardeşlerimizden ayrılış zor oldu biraz. Kısa bir zamanda kaynaşmıştık zira kanımız zaten daha biz tanışmadan kaynaşmıştı.
Gürcistan Lazona'sından Sarpi Moleni'ye geçerken sanki Türkistan'a geçiyormuşum gibi bir duyguya kapıldım. .
Özenli bir Laz sergisi
Biz fazla vakit kaybetmeden İstanbul'da bir gün kalıp gönlümüzdeki Laz aydınlarını ziyaret edip, ben Birol Topaloğlu grubundan önce Portekiz'in Lizbon şehrine doğru hareket ettim.
Cantigas do Maio Festivali, Birol Topaloğlu Laz müzik grubunu bu sene dünya azınlıklarını tanıtma, değerlendirme açısından özel davetle Lizbon'a çağırmıştı. Çok özenle bir Laz sergisi açmışlardı.
Burada Laz tarihi, yaşayan Laz kültürü tanıtılıyor, çok nefis bir şekilde büyültülmüş Lazona ve insanları üzerine fotoğraf sergisi açmışlardı.
Horon vurabilen Portekizliler
Gerçekten saygı göstererek, özenle bu sergiyi hazırlamışlardı. İnsan biraz acıyarak niçin bu bizim memleketimizde olamıyor diye düşünüyor.
Birol Topaloğlu'nun müziğini festivalde bin 200 kişiden fazla insan dinledi ve belki hayatlarında ilk defa otantik Laz müziği duydular.
Portekiz gençlerinin konseri coşkuyla dinlemeleri güzel bir uyanışı belirliyordu: Laz müziğinin dilini bütün evrenin insanları sevebiliyor. Anında sahneye fırlayıp horon vurabilen Portekizlilerdi.
Darısı Türkiye gençliğinin başına. (NH/BB)