Hürriyet, Güzel' in ölümünü iletişim fakültelerinde ders olarak okutulacak kadar güzel (!) bir şekilde verdi.
Haberin başlığı şöyleydi: "Laila eylemcisi kendini astı."
Spot ise habercilik kurallarını tersinden taçlandırmıştı:
"Ünlü eğlence merkezi Laila'ya intihar eylemi planladığı iddiasıyla yakalanan 'canlı bomba' Yunus Güzel, nezarethane de intihar etti."
"Eylemcinin" henüz Laila'nın önünden geçip geçmediği bile kesin değilken Hürriyet, onu Laila Eylemcisi yapıvermişti!
Peki ya eylem yapmazsa?
Hürriyet'in eylemcisi, nasıl "Laila eylemcisi" olacak?
Eylemsiz eylemci olur mu?
Bu kadar "polis dolması" yutmak gazeteciliğin neresine sığar?
Benzeri sorular çoğaltılabilir.
Amerika'da ve Avrupa'da uçaklı saldırılardan sonra başlayan "11 Eylül gazeteciliği" Türkiye'ye aşina bir tarzdır. Mesela "Andıç Raporu", Akın Birdal'ı kurşunlarla parçaladı az kalsın öldürüyordu. Raporun mimarları kendileri açıkladılar; bir çok gazeteci hedeflenmişti.
Yunus Güzel, Emniyet'te ancak kurgu bilim filmlerde olabilecek bir düzenekle kendini asmıştı. Hürriyet'e göre ranzanın vidalarını sökmüştü...
Deneyin bakalım tırnağınızla gözlük vidası bile sökebiliyor musunuz?
Ama haberin en görkemli yanı içindeki ölümcül mesajdı:
"Bombacıysa ölsün!"
Peki ya değilse...
Ona Hürriyet'in küresel genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök bakamaz... Amerika Başkanı George w. Bush ne demişti, 11 Eylül'den sonra:
"Kimseye bir kanıt göstermeyeceğiz!"
Hürriyet de Yunus Güzel'in kuşkulu intiharına böyle bakmıştı.
Polis ne diyorsa o!