Cumhurbaşkanı yeniden kadın bedenine dil uzattı ve Müslüman ailelerin doğum kontrolü kullanamayacağı açıklamasında bulundu. AKP'nin kadın düşmanı politikalarını; kadınların kocalarından şiddete uğradıklarında sığındıkları evleri kapayan, açık kalanlarına inatla geçici konaklama ifadesi yaratacak şekilde “konuk evi” diyen, Kadın Bakanlığı'nı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bünyesine dahil edip, kabinedeki tek kadın vekili de bu bakanlığın başına getirirken aynı esnada kadınların boşanmalarına engel olabilmek, onları hayat boyu şiddet gördükleri evlilikleri sürdürmek zorunda bırakmak için çalışmalar yürüttüğünü unutmayalım. Peki AKP kadınları istemedikleri evlilikleri ve gebelikleri sürdürmeye zorlayarak neyi amaçlıyor?
“Zürriyetimizi artıracağız” diyerek niyetini açıkça belli eden Cumhurbaşkanı elbette nüfusu artırmak istiyor. Sürdürdüğü halifelik rejimini güçlendirmek için daha fazla ucuz iş gücüne, daha fazla polis ve askere, daha fazla köleye ihtiyaç duyuyor. Biz kadınlar gelişigüzel doğurdukça nüfus artacak, tepedeki bir elin beş parmağını geçmeyenlerin servetine servet katılacak. Aynı esnada bizler tutsak olacak, fakirleşecek, insanca yaşama şansımız olmadan yok olup gideceğiz. Sistem işlemeye, çarklar dönmeye devam edecek ve bunların tamamı ancak kadının sık sık doğurmasıyla gerçekleşebilecek.
Zorla doğurtacakları çocukları da öldürecekler
Bu açıklamanın zamanının ikinci Roboski Katliamı ile çakışması bir rastlantı olmamalı. Kürtaj ve doğum kontrolü cinayettir diyenler, rahimdeki hücre için kadını istemediği bir hayata tutsak edenler, gencecik insanları, körpe çocukları gözünü bile kırpmadan katlediyor. Bebeği taşıyanın, doğuracak ve ömür boyu sorumluluğunu taşıyıp masraflarını karşılayacak olanın iradesini hiçe sayarak sürdürülmesine karar verdiği gebeliği, belki de türlü gerekçelerle kadının kapısına dayadığı silahlı katilleriyle düşürtecek, veya doğumundan sonra katledecek. Uludere'nin sorumluları, kürtaja Uludere adını verecek, devletin gücünü kullanarak kürtaja, yani bir kadının en temel haklarından biri olan bedensel bütünlük hakkına katliam sıfatı atfedecek. Bu esnada gerçek katliamların sorumlularının cezasız kalmasının ve yeni katliamların önünü açacak.
İstismarcılarla daha çocukken evlendirilip köleleştirdikleri, eğitim hakkı elinden alınmış, ücretli işlerde çalıştırılmayan kadınlar, bir ömür boyu ne bedenleri, ne de hayatları hakkında söz sahibi olabilecekler. Kürtaj yaptırma hakları ellerinden alınacak, şiddet gördükleri evlerden ayrılamayacak, sığınacak kapı bulamayacak, boşanma davası açamayacak, açabilecek olsalar bile zaten fakir olan bu kadınlar evlilikle gelen nafaka haklarının da ellerinden alınma ihtimali nedeniyle bundan cayacaklar. Kadınlar, yasal uygulamaların çivileriyle yaşadıkları evlerin zeminine çakılacaklar.
Kadınların sorunu
Kadınların tutsak edilmesi yalnızca kadınların sorunu mu? Toplumun yarısının demokratik haklarının darp edilmesi yalnızca bu yarıyı ilgilendiren bir sorun olamaz. Kadınların doğurmak zorunda kalacağı çocuklar madenlerde ölesiye çalıştırılıp maaşları ödenmezse, iktidar savaşları uğruna katilleştirilip sonunda öldürülürlerse, tepedekilerin servetine servet katabilmek için sendikalanma hakları dahi ellerinden alınıp, kölelik sistemi ile ezilip yok edilirlerse bu, herkesin sorunudur.
Özel güvenlikli sitelerinizden ayrılıp modern araçlarınızla klimalı bürolarınızdaki işlerinize giderken sanmayın ki kürtaj veya boşanma hakkının üstünün çizilmesi yalnızca kadının veya Roboski yalnızca Roboskililerin sorunudur. Bu sahte güvenlik sizi ancak kapınıza dayandıkları güne dek koruyabilecektir. İşte o gün geldiğinde sorumluluğunun ne kadarlık payının şahsınızda gizlendiği sorusunun cevabını kendinize vermek zorunda kalacaksınız. Bir insana verilecek en büyük ceza, kendi vicdanına hesap veremeyecek duruma getirilmektir. (ÇT)