Yazar çevirmen Muhsin Kızılkaya, Kürtçe anadiliyle Hakkari'deki yatılı okulda dokuz yaşında tanıştığı Türkçe ile ilişkisini bugün, "Benim için iki tane "esas dil" var. Kürtçe ile Türkçe. İkisi arasında geçiş yapma yeteneğini çoktan kazandım. Ben rüyalarımı iki dilde görüyorum" sözleriyle açıklıyor.
TRT Şeşin Kürtlerin 40 yıllık özlemi olduğunu ancak Kürtlere devlet televizyonunda yayın hakkı verilmesinin de nomal karşılanması gerektiğini kaydeden Kızılkaya, "Bir noktadan itibaren de Kürtler Şeş'e küsler. Hükümetin çok iyi bir niyete sahip olduğu konusunda hemfikirim. Sen asimilasyon ve inkar politikasından vazgeçtiğin anda zaten Kürtçe yayınları da serbest bırakmak ve teşvik etmek zorundasın. Bunları yaparken 'Kürdü inkar yoluna' gitmeden bu işi götürmek gerekiyor." sözleriyle yönteme vurgu yapıyor.
Kızılkaya Kürtçe ile ilişkisini, dil yasağının toplum üzerindeki etkilerini ve açılımla birlikte devletin attığı adımları bianet için değerlendirdi.
Türkçe serüveniniz okulla mı başladı?
Evet, Türkçe'yi dokuz yaşında, okula üç sene geç başladığım için Hakkari'deki yatılı okulda öğrendim. Köyde okul olmadığı için bizi köyden oraya götürmüşlerdi. Tek amacı vardı o okulun. Oraya giren öğrenciler herhangi bir şekilde hafta sonu dışarı çıkamıyorlardı, sömestr tatillerinde kapatılıyorlardı ve sekiz ay boyunca Kürtçe de yasaklanıyordu.
Yıllar sonra öğrendim ki bu tür okullar aslında asimilasyon amaçlı okullarmış. Oraya girdiğiniz andan itibaren bize "Bildiğiniz dili unutun, siz başka bir dilin kelimeleri ile konuşacaksınız" dediler ve bir anda ben kendimi anadilimden kopartılmış öbür dili de bilmeyen bir çocuk olarak buldum.
Bu asimilasyon politikası başarılı oldu denilebilir mi?
Tabi ki başarılı olundu çünkü oradan mezun olan çocukların birçok kısmını sonradan büyük şehirlerdeki yatılı öğretmen okullarına gönderdiler.
Ve orada onları Turancı ve ırkçı olarak yetiştirdikleri için de çoğu Milliyetçi Hareket Partisi'ne (MHP) militan oldular, kendi kimliklerini unutarak. Asimilasyon dilde başlar ve geneli dil üzerine kurulur.
Siz ne zannediyordunuz kendinizi o yıllarda?
Sana başka bir dünya sana sunulduğunu farkındasın. O başka dünya da müfedat kitaplarındaki hayali dünyadan oluşuyor. Yoksul, kapkaranlık bir hayattan gelmişsin ama kitapta bir resim var.,
O resimde babaanne örgü örüyor. Dede gazete okuyor. Kedi sobanın önünde uyuyor çocuk masada ders çalışıyor. Sıcak bir fotoğrafla karşı karşıya kalıyorsun ve o fotoğraf sana başka bir dünyayı vaat ediyor aslında.
Peki sizin için anadil kavramı ne ifade ediyor? Türkçe nerede duruyor?
Anadil benim için "esas dil" demek. Ailenden öğrendiğin dil olarak nitelendirenler var ama ben öyle bakmıyorum. O yüzden benim için iki tane "esas dil" var. Kürtçe ile Türkçe. İkisi arasında geçiş yapma yeteneğini çoktan kazandım. Ben rüyalarımı iki dilde görüyorum.
Dolayısıyla ne zaman iyi bir Kürtçe metin okusam onu Türkçe'ye çevirmek istiyorum, ne zaman iyi bir Türkçe şiir okusam onu Kürtçe'ye çevirmek istiyorum. Dolayısıyla da benim iki tane esas dilim var.
O diller arasında bir fark yoktur benim için. Bir tanesi benim aidiyetim olduğu, köklerimin uzandığı anadilim olan aynı zamanda görkemli bir masal dili olan 5 bin yıllık Kürtçe. Bir tanesi de benim hayatımı kazandığım, yaşamıma imkan veren Nazım Hikmet'in, Yaşar Kemal'in dili.
Benim karşıma her iki dilden de çıkıyor olması benim açımdan bir zenginlik. Ben bir Kürt olarak bir Türkün nasıl düşündüğünü biliyorum ama bir Türk benim dilimi bilmiyorsa o dilin ürünlerinin nasıl bir şuur yarattığı ile ilgili bihaberdir.
Dolayısıyla bu onun için bir eksiklik. Belki de birbirimizi kendi dillerimizde anlama, okuma imkanınıza sahip olsaydık her şey çok daha kolay olurdu.
Hükümetin Kürtçe yayın ile yahut Türkçe'den başka dillere de seçim propagandasına serbestlik tanıması ile ilgili attığı adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tabi ki kolay atılmış adımlar değil. Savaşın getirdiği sıkıştırmayla ve dünya konjonktüründeki bazı gelişmelerin de yardımı ile devlet bu alanda adımlar atmaya başladı. Fakat burada da problem var.
Evet TRT Şeş Kürtlerin 40 yıllık özlemi. Kürtler devlet televizyonunda ne kadar çok Türkçe yayın görmek istiyorlarsa o kadar çok da Kürtçe yayın görmek isterler. Ama bir noktadan itibaren de Kürtler Şeş'e küsler. Hükümetin çok iyi bir niyete sahip olduğu konusunda hemfikirim.
Sen asimilasyon ve inkar politikasından vazgeçtiğin anda zaten Kürtçe yayınları da serbest bırakmak ve teşvik etmek zorundasın. Bunları yaparken 'Kürdü inkar yoluna' gitmeden bu işi götürmek gerekiyor.
Yani böyle bir kanal açtığınız zaman ya da Kürtçe'yi serbestleştirdiğiniz zaman Kürtlerde ''Biz de hemen devletin sadık yurttaşları olalım'' duygusunu beklemeden bu adımları atmalısınız. Çünkü hakikaten bir insan hakları meselesidir ve bu konuda net bir politika çizilmelidir. Ve ben de başbakanın niyetinin böyle olduğuna inanmak istiyorum.
* Muhsin Kızılkaya, İ.Ü SBF Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun olmasının ardından 1987 yılında Güneş gazetesinde işe başladı. Sırasıyla Güneş, Hürriyet, Özgür Gündem, Aydınlık gazetelerinde çalıştı. Express, Öküz dergilerine, Yeni Gündem, Yeni Yüzyıl, Radikal İki gazetelerine yazdı. Yayımlanmış altı kitabı var: Dünden Yarına Kürtler (H. Nebiler'le birlikte, 1991, Yurt Yayınları), Eski zaman Eşkiyaları (1991, Sel Yayınları), Ben Hâlâ Annemin Dilini Kullanamıyorum (1992, Parantez Yayınları), İyi Hal Kağıdı (1994, Parantez Yayınları), Bende Mahfuz Fotoğraflar (1997, İletişim Yayınları), Kayıp Diwan (2000, İletişim Yayınları). Mehmet Uzun'un üç romanını Kürtçe'den Türkçe'ye çevirdi: Yitik Bir Aşkın Gölgesinde, Kader Kuyusu ve Aşk Gibi Aydınlık, Ölüm Gibi Karanlık. (ELV/AS)