Tuzla'daki iş cinayetleri birbiri ardına sürerken son aylarda başka bir öldüren iş kolu yansıdı basına: Kot taşlama
Dünyada makinelerle yapılan bu iş, Türkiye'de ucuz diye elle yapılıyor. Taşradan 15-25 yaş arasındaki gençler, bu iş için İstanbul'a geliyorlar.
Ntvmsnbc'ye konuşan bir işçinin anlatımıyla işin "geleceği" şöyle:
"Kot kumlamaya gelirsin, sonra askere gidersin, çürüğe çıkarılınca öğrenirsin hastalığını, köyüne döner, ölürsün. Buna kumlama hastalığı derler."
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan, kot taşlama ya da kumlama işinin neden olduğu hastalığın ve ölümlerin tesadüfen teşhis edildiğini, fason çalışan atölyelerde çalışan onlarca gencin öldüğünü anlattı.
Aslında maden işçilerinin hastalığı
Bingöl'ün Karlıova Taşlıçay Köyü'nde neredeyse her evde bir "kumlama hastası" var. Bazı evlerde 3-5 hasta...
Köylerinden kalkıp geldikleri İstanbul'da sigortasız, maskesiz, havalandırması bile olmayan kot taşlama atölyelerinde, çok değil 6 ay ile 2 yıl arasında çalıştıktan sonra, öleceklerini öğreniyorlar.
Aslında bu maden işçilerinin "meslek hastalığı"...Ancak maden işçilerinin bir bölümü, 20-30 yıl çalıştıktan sonra yakalanıyor, kot taşlama işi yapanlar ise hemen...
Ölümüne çalışmak
Trabzon Sürmene'den gelip İstanbul'da kot taşlama işinde çalışan ibrahim Hakkı Durgun ve üç kardeşi gibi... Serdar 30, Selahattin 34, ismail 36, ibrahim 37 yaşında...
Hepsi sigortasız çalıştı. Aldıkları para en son 350 YTL idi. Hastalığa ilk yakalanan ismail Hakkı Durgun oldu. Aynı durumda olan pek çok 'işçi' gibi verem olduğu sanıldı. Tam dokuz ay yanlış tedavi gördü.
Sonunda tesadüfen teşhis edildi. Birkaç ay içinde üç kardeşi de hastalandı. Durgun, "Kimse 350-400 YTL için bu işe bulaşmasın, işverenlere şunu söylemek istiyorum: 3-4 kuruş para kazanacaklar diye insanların sağlığıyla oynamasınlar" dedi.
Pekala başka yöntemler kullanılabilir
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan da, atölyelerin insanlık dışı koşullarda ve sigortasız işçi çalıştırdığını, Çalışma Bakanlığı'nın ise üstünü örttüğünü söylüyor.
Kılıçarslan, bu işin yasaklanması, çalışan tüm işçilerin şikayeti olsun olmasın "bedava" muayene edilmesi çağrısı yapıyor.
Kılçaslan; bu işin Küçükköy, ikitelli, Sultanbeyli, Halkalı gibi semtlerde büyük ihracatçı firmalara fason olarak yapıldığını söylerken, en basit güvenlik önlemlerinin dahi alınmadığı insanlık dışı koşullara dikkat çekiyor.
"Normalde buraların havalandırılması gerekirken, bunlar tam tersine kum kaybolmasın diye her tarafı kapatıyorlar. Saf kum olduğu için değerliymiş. işçilere dışarıdan hava veren 50-100 YTL'lik maske verebilirlerdi, ama vermemişler. 12 saat ve daha uzun saatler boyunca çalışıyorlar, inanamazsınız... 15- 25 yaş arasında gençler. Ölenler de bu yaşlarda. Bu dünya tarihinde az görülen bir olay. Tuzla'dan çok daha ciddi bir olay. Bile bile... Gerçekten korkunç insanlar... Bingöl Karlıova'nın Taşlıçay köyünde tam 100 kişi hasta. Durmadan hasta çıkıyor. Dün basın açıklamasına gelen bir genç, 'Ben çalıştım ama hasta değilim' dedi. 'Film çektir' dedim. Çektirdi ve hasta çıktı."
Utanç verici bir olay diyen Kılıçaslan; 20 yaşındaki çocukların meslek hastalığı yüzünden ölmesinin kabul edilemez olduğunu; bu iş için pekala başka yöntemler kullanılabileceğini söylüyor.
Her evde 3-4 hasta var
1999-2003 yılları arasında Güngören'de kot taşlama işinde çalışan Bingöl Taşlıçay Köyünden Abdülhalim Demir; hastalanmak için 6 ay çalışmak yeterli zaten" derken köylerinde her evde 3-4 hasta olduğunu şöyle anlatıyor:
"Yaklaşık 100 kişi hasta bizim köyde. Her evde bir demek yanlış olur, bazı evlerde üç-beş hasta var. Köyün geçim kaynağı gurbetçilik. Ben dava açtım. 97- 99 yıllarında bu iş çok revaçtaydı. O zaman maaşlar çok yüksekti, tabii ustaların maaşı. 80 milyon bir kirada oturduğumda, 600 milyon lira maaş alıyordum, iş sahipleri de kazanıyordu, sermaye işçilikti. Bizim köyden bir ben sigortalıyım, başka kimse sigortalı çalışmamış."
Kot taşlama işini sermayenin kâr hırsının boyutlarını somutlaması açısından çarpıcı örnek olarak görüyoruz.
Tıpkı Tuzla'daki iş cinayetlerindeki gibi burada da meslek cinayetlerinden gencecik insanlar ölüyor. Nedeni ise; 50 YTL'lik iş güvenliği maliyetini, insan canından daha kıymetli kabul eden patronlar daha çok daha çok zengin olsun diye...(EZÖ)
* Bu makale Türkiye Sivil Havacılık Sendikası'nın (Hava İş) iki ayda bir çıkardığı Hava-İş dergisinin Temmuz-Ağustos 2008 sayısından alıntılandı.