Mimaride ve sanat tarihinde "kule evler" olarak anılan binaların günümüze ulaşan örneklerinin çoğu, yazlıkların, tatil sitelerinin ve kamp alanlarının arasında kalmış, yıkılmış ve tarımla birlikte yok olmaya başlamış.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Öğretim Görevlisi Önder Marmasan, Foça'nın Kartdere bölgesinde kule evlerle dolu arazinin bir kooperatif tarafından alınıp imara açıldığını söyledi. Marmasan, özelliklerini sadeliklerinden, dayanıklılıklarından ve üretim tarihindeki yerlerinden alan bu yapıların koruma kapsamına girememesinden yakındı.
Kırsal alanda barınma ve korunma gereksinimini sağlama amacıyla yapılan kule evlerin tarihinin çok eskilere gittiğini söyleyen Marmasan, sanat tarihçilerinin yorumlarına göre bu yapıların Helenistik, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde örnekleri bulunduğunu belirtti.
Marmasan, Edremit'ten başlayıp Çandarlı, Foça, Çeşme, Bafa Gölü civarı ve Bodrum'a dek ulaşan evlerin, Ege adalarında ve Balkanlar'da da olduğunu, hatta İtalya'ya uzandığını vurgulayarak, "Ege'deki birçok örneği Cenevizlilerin yaptığı biliniyor. Buradan hareketle, İtalya kıyılarında da kule ev örneklerine rastlamamız mümkündür" dedi.
Son örnekler de yok olabilir
Küçük bir alan üzerine, kare veya dikdörtgen olarak inşa edilen evlerin dış duvarı taş. Genellikle üç katlı olarak yapılan evlerin kiminde ahşap döşeme var, daha eski örnekleri ise tonozlarla örülmüş. Bu evlerin "kule" diye adlandırılışının yüksek oluşlarından geldiğini söyleyen Marmasan, yapının, koruma niyetiyle bağdaşan özelliklerini anlattı:
"Daha uzağı görebilme, gelenin, yapının üstüne kolay çıkamaması gibi kaygılar sonucu oluşmuş bir mimari yapı. Buradaki örneklerin çoğunun zeminden girilen ve kırma çatı dediğimiz çatıyla kapatılmış olduğunu görüyoruz. Teras çatılı olan daha eski örneklerin kapısı zeminden üç-beş metre yükseklikte. Sanat tarihçileri, en eski örneklerinde girişlerin hareketli köprülerle sağlandığını söylüyor. Bunların Bizans dönemine ve öncesine ait olduğu düşünülüyor."
Kule evlerin bir başka eski türünün ise daha iri olan ve duvar kalınlığı 3-3.5 metreye varan yapılar olduğunu belirten Marmasan, Bodrum'daki bir örnek gibi bazı kule evlerin varlık göstergesi olarak yapıldığını söyledi.
Marmasan, "Bu bağlamda baktığınızda, elimizdeki daha yalın örneklerin ne kadar kıymetli olduğunu anlayabiliriz. Bu örnekleri de yitirdiğimiz takdirde, bütün bu konuştuklarımız hikaye olmaktan öteye geçemeyecek" sözleriyle, son örnekleri kaybetme tehlikesine dikkat çekti.
Tek tek tescillenemiyorlar
Foça Belediyesi'nde imar müdürü olan çalıştığı dönemde Koruma Kurulu'nda görev yapan Marmasan, kule evlerin sadeliği nedeniyle koruma kapsamına alınamadığını öne sürdü:
"Kurulun o zamanki üyeleri, evlerin kapladığı alanın ikinci derece doğal SİT olarak korunmasına yönelik takdir belirtti. Mevzuat, kule evleri tek tek korumaya sıcak bakmıyor. Çünkü bu yapıların büyük bölümü yalındır. 'Sanat tarihi değeri taşımadığı' gerekçesiyle tescillenmesi yoluna gidilmiyor. Bu da, sayılarının hızla azalmasına neden oluyor."
Koruma mevzuatında, kule evler gibi özel mimari örneklerinin yer bulması gerektiğini vurgulayan Marmasan, örneğin Doğu Karadeniz'deki ahşap yapıların da mevzuatta nereye oturduğunun belli olmadığını belirtti.
Doğal sit tanımının, turizm amaçlı yapılaşmaya izin verdiğini söyleyen Marmasan, Kartdere'de bir kooperatif tarafından 1960'larda satın alınan arazideki bir düzine kule evi örnek gösterdi:
"Burada ikinci konut yapılması yönünde talepler var. Çeşitli nedenlerle gerçekleşmiyor; önce belediye izin vermiyor, sonra SİT alanı oluyor. Son üç yılda baskı daha da arttı. Doğal SİT alanında turizme yönelik yapılaşma izni verildiyse de, yerel yönetimlerimiz ve koruma kurullarımız, yapıların gerçekten bu amaçla kullanılıp kullanılmadığının takipçisi olamıyor."
Foça Belediyesi yetkilileri ise, Kartdere'nin kule evlerin korunması koşuluyla imara açıldığını, bunun planla garantiye alındığını bildirdi. Yetkililer, "Yapı kullanma izni alınırken, projenin yapılıp yapılmadığına bakılacak. Projeye uygun değilse işyeri açma ruhsatı verilmeyecek" dedi.
Nasıl yok oluyorlar?
Tarım faaliyetine olanak veren düz bir alanla hafif yüksek tepelerin birleştiği bölgelerde kurulan kule evlerin zemin katları dışa kapalı. Ya bir tek kapısı olan veya o da olmayan kule evlerde zemine yakın yerlerde küçük pencereler oluyor. Eski örneklerinde düz olan çatı, tehlike sırasında müdahale etmeye yaradığı gibi, ürünlerin kurutulması için de kullanılıyor.
Kule evlerin yakın tarihte kullanış biçimi ise, yazın üretim yapılan alanda barınma ihtiyacını karşılamaya dönük. Kimi seyyahların da bu yönde saptamaları olmuş. Mormasan, bu evlerin başka bir özelliğini şöyle anlatıyor:
"Kimi yerlerde, özellikle toprak mülkiyetinin bölündüğü alanlarda, seyrek bir köy dokusu oluşturuyorlar. Doğu Karadeniz'de nasıl yeşilliğin içine serpiştirilmiş ahşap evler varsa, Ege'de de daha gevşek bir doku ortaya çıkıyor. Bu, aynı zamanda dönemin üretim biçimi hakkında da önemli bilgi verir.
Çünkü işlenen toprak boyutu yaklaşık olarak bellidir, ürünler hala üretilebilecek ürünlerdir ve oradaki yaşam biçimi, kendi ocaklarıyla, kuyularıyla bir yaşam kesitini tüm canlılığıyla ortaya koyabilecek deliller niteliğindedir. Bunun örnekleri azdır."
Bugün kiminin çatısı çökmüş, kiminin çatısıyla bir duvarları da yıkılmış ve tamamına yakını terk edilmiş durumda olan kule evler, yakın zamana dek kullanılmış. Günümüzde arıcılar, metruk buldukları evleri mevsimlik olarak kullanabiliyor. Evleri, mimari özelliklerini önemli ölçüde değiştirerek de olsa, ikinci konut olarak kullananlar var.
Marmasan kule evlerin sonunu, Foça örneğinden yola çıkarak, tarıma dayalı ekonominin öneminin azalmasıyla açıklıyor:
"Foça'nın ivmesi nedeniyle, eskiden tarım alanı olan yerler kent içinde kalmaya başlıyor. 10 yıl önce şehir içinde kullanılan birkaç tane kule ev vardı. Üretim yapılan tarlalar arsaya dönüşmüş, evlerin etrafında yapılaşma başlamış durumdaydı. Bunların gevşek doku oluşturduğu ve toptan korunduğu bir örneğimiz yok.
Tarımın mekanizasyon yolunu seçmesi ve az iş gücüyle çok büyük alanların işleniyor olması, bu tip seyrek doku oluşturan kule ev gruplarının anlamsızlaşmasını getirmiştir. Diğer neden ise çevre bilincinden yoksun turizmciler...
Kıyı bölgelerinde çok büyük bir tehdit aracı turizmdir. Bu yapıların çevresinde özellikle ikinci konut baskısı çok fazla. Evler, yerlerine ikinci konut yapılması talebiyle ya yıkılmakta, ya yıkılması beklenmektedir." (YS/BB)