AKP iktidarı, Telekom , Tüpraş , Erdemir gibi temel sanayi kuruluşlarının satılmasının ardından Türkiye'nin elde kalan en önemli aktifi olarak İstanbul'u görüyor. "İstanbul'u satmak" fikri, 1980 sonrası, Özal'lı ANAP iktidarlarından başlayarak birçok hükümetin gündemindeydi.
Özellikle 1990 sonrası, "duvarın yıkılması"nın ardından, İstanbul'un, sadece kendi bölgesinin değil Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya bölgelerinin kontrol kulesi durumuna getirilebileceği, küresel firmaların İstanbul'a taşıyacakları temsilcilikleri ile bu bölgelerdeki işlerini genişletip yönetecekleri fikri üstünde duruldu.
Bu hedeften yola çıkarak İstanbul, 5 yıldızlı otellerin, rezidansların, iş kulelerinin, bu kulelerde çalışacak yerli, yabancı elit kesim için eğlence yerlerinin, korunaklı lüks sitelerin, kültür merkezlerinin, kongre saraylarının inşa edileceği bir merkez olarak düşünüldü ve adım adım bu dönüşüm için yol alındı. Ancak, yine de "küresel kent" olmanın gerektirdiği yatırım stokunun çok gerisinde bulunuluyor. AKP iktidarı, bu yatırımları, özellikle emlak sektörüne ilgisi bulunan Körfez sermayesinin yapabileceğine inanıyor. Yanı sıra, çoğu Boğaz'daki kamu arazilerinin, kamu varlıklarının tahsisi ile özelleştirmenin farklı bir türünün icra edilerek, kamu borçlarını azaltmanın bu yolla da mümkün olacağını düşünüyor.
Satırbaşı ile projelere gelince...
İstanbul'un turizm potansiyelinin "küresel kent" olmakla artacağı ve bugün yılda 6-7 milyon turistin geldiği İstanbul'a ilk etapta 10 milyon, uzun vadede ise 40 milyon turistin geleceği tahminleri yapılıyor. Turizm yatırımlarının Eminönü, Beyoğlu, Şişli, Beşiktaş, Sarıyer ve Üsküdar gibi ilçelere yapılması, ayrıca yeni yapılacak kruvaziyer gemi limanları ve marinaların da etkisiyle kıyı şeridinin rantının katlanması bekleniyor.
İstanbul'un kültür, kongre ve iş turizmi çeşitlerindeki iddiasının büyümesi, yeni otellerin inşasını zorunlu kılıyor. Bugün 20'den fazla olan 5 yıldızlı otellerin sayısında önemli bir artış bekleniyor. Kent içinde 5 yıldızlı otel inşa edecek arazinin sınırlı olması dolayısıyla 4 ve 3 yıldızlı otellerin sayısının daha çok artacağı tahmin ediliyor. .
Bugüne kadar su yüzüne çıkan projeler neler? Milliyet'ten Tebernüş Kireççi'den özetleyelim: .
1) Galataport Projesi: Karaköy ile Kabataş arasındaki 1.2 kilometrelik kıyı şeridine Royal Caribbean Ortak Girişim Grubu tarafından kruvaziyer yolcu limanı inşa edilecek.
2) Haydarpaşa Projesi: TCDD'ye ait Haydarpaşa Liman ve Garı dönüşüm projesi çerçevesinde 5 milyar dolarlık bir yatırımla 1 milyon 300 bin metrekare alana yat limanı, yat kulübü, kruvaziyer gemi limanı, hastane, yaşlı bakım merkezi, 5 yıldızlı oteller, kongre ve fuar merkezleri, ticaret alanları, alış-veriş merkezleri, ofisler ve konutlar yapılması planlanıyor.
3) Büyükdere Yatırımları: Şişli Camisi ile Büyükdere merkez arasında şimdilik 5 olan alışveriş merkezi 15'e çıkacak. Kanyon, Astoria, Tatlıcı Towers, Özdilek, Torunlar, İstinya Park, Doğuş Power Center ilk etapta yapılacak olanlar. Proje çalışmaları devam edenler ile birlikte bu sayı daha da artacak. Büyükdere Caddesi alışverişin merkezi olacak.
4) Marina Projeleri: İstanbul'daki Ataköy ve Kalamış Marina'ya ilave olarak Tarabya, İstinye, Kumkapı, Zeytinburnu, Maltepe ve Kartal'a marina inşa edilmesi ve sayının 7'ye çıkarılması planlanıyor.
5) Sarıyer-Beykoz: Turizm yatırımları planlanan Sarıyer ile Beykoz arasına üçüncü köprü niyeti var. Açılacak çevre yolları ve bağlantı yolları ile İstanbul'un akciğeri konumundaki bu ilçelerde yapılaşma artacak.
6) Adalar: Halen atıl durumda bulunan Sivriada ve Yassıada kullanılır hale gelecek. Sivriada, Boğaz'dan transit geçen ve kruvaziyer yolcu gemilerinin yakıt ikmal merkezi, Yassıada ise bu gemilerin uğrayacağı alışveriş merkezi olarak kullanılacak.
7) Zeytinburnu: Bir zamanlar Kazlıçeşme'nin bulunduğu bölge serbest bölge olarak planlanıyor. Özellikle tekstil ve deri ticaretine yönelik dev alışveriş merkezleri yapılacak. Ayrıca bölgede turizm yatırımları da ön plana çıkacak.
8) Eminönü: Ticaret ve imalat merkezi olarak ağırlık kazanan Eminönü'nde yakın zamanda bu tür işletmeler ilçe dışına çıkarılacak. Unkapanı ile Mısır Çarşısı arasındaki alan tamamıyla turizm yatırımlarının yoğunlaştığı bölge haline gelecek. Ayrıca bitirilecek tüpgeçit projesi ile birlikte Eminönü bugünkünden çok daha merkezi bir ilçe olacak. .
9) Beşiktaş: 650 metre ile dünyanın en yüksek binası olacak Bosphorus Tower projesinin gerçekleştirilmesiyle dev bir ticaret merkezi ortaya çıkacak. Şimdilik sadece Akmerkez'in bulunduğu ilçeye yeni residence, plaza ve alışveriş merkezlerinin inşa edilmesi gündemde.
10) Tuzla-Pendik: Formula 1 tesislerinin bulunduğu Tuzla ve Sabiha Gökçen Havaalanı'nın bulunduğu Pendik, her geçen yıl turizmden daha fazla pay alır hale gelecek. Formula 1 tesislerinin bulunduğu bölge ise hem turizm yatırımları hem de lüks konut yapılaşmasıyla dikkatleri üzerine toplayacak.
Neden Arap sermayesi?
Bu projelerin kaçı hayat bulur bilinmez ama kafalarda böyle şeyler düşünülmüş görünüyor. Gelelim bu projeleri kimin yapacağına. Bu projeler, elbette ki yerli sermaye kadar yabancı sermayeye de açık. Ama, son zamanlardaki yoğunlaşmadan anlaşılıyor ki, bu dev emlak projeleri, özellikle Körfez ya da Arap sermayesinin önüne götürülüyor. Önce bir soru: Neden Körfez ya da Arap sermayesi?
Bu sorunun iki yanıtı var. Biri ekonomik, diğeri ideolojik-siyasi. AKP iktidarı, "ılımlı İslam" sıfatıyla, bu bölgeye yönelik açılım politikası izliyor. AKP, 11 Eylül olaylarından sonra, bölge yatırımcılarının Batı ülkelerinde yatan 1.5 trilyon dolarının rahatsızlık duymuş olabileceğini ümit ederek, onlara daha rahat bir liman seçeneği sunuyor.
Öte yandan, bölge ülkelerinin petrol gelirleri 2002'den başlayarak arttı. Bundan dolayı bölge ülkelerinin sadece 2003-2004'te 260 milyar dolar ekstra gelir elde ettikleri ve bu sermaye fazlasının artarak 2005- 2006'da da 350 milyar dolara ulaşacağı söyleniyor. Bu sermayeyi ağırlıkla Riyad ve Dubai'de borsaya ve emlak projelerine yatıran petrol zenginleri için yeni yatırım alanları sunmanın tam zamanı diye düşünülüyor. Bugüne kadar gerçekleşen girişlerin, diğerlerini özendirmesi bekleniyor.
Hariri Ailesi'nin şirketi Oger ile Ortadoğu kökenli Etisalat'ın telekom ihalesine girmeleri ve Oger'in, 6.5 milyar dolar vererek telekom ihalesini kazanması önemli bir adım olarak görülüyor. Telsim ihalesine Dubaili Etisalat, Emaar, Ekşioğlu'yla ortaklık yapan Alghurair, Kuveytli MTC ve National Mobile ile Mısırlı Orascom ilgi gösteriyor.
Daha da önemlisi, Dubai Şeyhi Mohammed Bin Raşid El Maktum 5 milyar dolarlık projeler için İstanbul'a geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ortak gayrimenkul projelerini görüşen El Maktum'un hastane, eğitim ve bilgi teknolojileri alanlarında da yatırım yapmak istediği bildiriliyor.
Sonuç ne olur?
Körfez sermayesi küresel kent iddiası taşıyan İstanbul'daki projelere talip olur mu? Şu kadarını söyleyelim ki, hiçbir sermayedar, varlık nedeni olan azami kâr saikini göz ardı ederek, hatır gönül için, yatırım yapmaz. Sermayeyi tanımlayacak, sınıflandıracak en son öğeler etnik kökendir, dinsel kökendir. Sermaye, sermayedir. Amacı kâr ve sermaye birikimidir. Eğer, İstanbul projeleri onlara da rantabl ve kârlı gelirse, kalkar gelirler; yoksa, 11 Eylül'den sonra keyiflerinin Batı'da kaçtığı savı gerçekçi değildir, zaten ne ABD ne AB, bu sermayeyi elinden kaçırmak ister. Dünyada herkes, etnik kökenine, milliyetine bakmadan sermaye çekmeye çalışıyor. Sermayenin tercihinde de kâr oranları her zaman ilk sırayı alıyor. Dindaş, komşu diye Körfez sermayesinin gelmesini bekliyorsak, bizim sermayemiz niye o dindaş, komşu ülkelere yatırıma gitmiyor? Niye Koç, Sabancı oralarda yok da Rusya'da varlar? Hatta neden Türki Cumhuriyetlerde, kardeş ülkelerde pek yoklar? Cevap basit: Kâr nerede, sermaye orada. Bu yasa, İstanbul projelerinin sunulduğu, Körfez sermayesi için de geçerli olacaktır.
Ama daha önemlisi, bu devasa projeler gerçekleştirildiğinde İstanbul ne hale gelecektir? İstanbul'un tarihi ve kültürel mirası ne tür bir görünüm alacaktır? İstanbul, bu yoğunluğu taşıyacak durumda mıdır? Bunları, bu projelerin tamamı ile tartışan, konuşan var mı? (MS/TK)