Mart ayı başlarında Kopenhag’ın tek işgal evi olan Ungdomshuset (Gençlik Evi)’in tahliye işlemleri için hükümet tarafından görevlendirilen Kopenhag polis teşkilatının neredeyse tümünün hava destekli saldırısı ve 1982’den beri canla başla çalışarak yarattıkları bu özgürlük alanını vermek istemeyen anarşist ve otonomların direnmesiyle başlayan meydan savaşı, işgal evinin de bulunduğu şehrin getto semti Norrebro’da olağanüstü hale ve polisin yetkilerinin ülkede daha önceden eşi görülmedik biçimde artırılmasına kadar varmış, çatışmalarda pek çok gösterici ve polis yaralanmış, yüzlerce gösterici tutuklanmış, mamafih bina da yıkılmıştı.
Danimarkalı yoldaşlarına destek amacıyla Avrupa’nın pek çok yerinden gelen eylemciler ise kısa sürede derdest edilerek sorgusuz sualsiz evlerine postalanmıştı. Heyecandan uzakta, oldukça sakin ve düzenli bir hayat sürdüren Danimarkalılar için pek de alışık olmadıkları olaylardı bunlar.
Lenin ve Rosa Luxemburg burada konuşma yapmıştı
Gençler için daha çok bir toplanma merkezi olan ve son zamanlarda sıklıkla konserler ve çeşitli atölye çalışmaları için kullanılan Ungdomshuset’in ülkenin gündemine bu kadar yoğun bir şekilde oturması bir ilk değildi. 1910'da Clara Zetkin’in, dünya kadınlar günü düzenlenmesi fikrini ortaya attığı İkinci Enternasyonal’in Kadınlar Konferansı burada düzenlenmiş, Lenin ve Rosa Luxemburg burada konuşma yapmış, tarihi boyunca da işçi harketlerinin merkezi konumunda olmuştu. Bina, anarşistlerin ve otonomların eline belediyenin burayı bir gençlik merkezi haline getirmeye karar verdiği 1982 yılında geçmiş, yeraltı kültürünün merkezi haline gelerek uzun bir süre sorunsuzca kullanılmıştı.
Belediyenin binayı 2000 yılında Human A/S adında bir şirkete satmasıyla yeni bir döneme girilmiş, şirket binayı Faderhuset (Baba Evi) adında fanatik Hıristiyan bir tarikata devretmişti. O günden sonra Ungdomshuset’in tahliyesi için tarikat ve burayı kullanan grup arasında mahkeme süreci başlamış, mahkemenin geçen Aralık ayında binayı tarikata vermesiyle son olaylara neden olan tahliye ve yıkılma sürecine girilmişti.
Ungdomshuset’in yıkılma sürecinde yaşananlar ilgilerin bir anda Kopenhag’a yönelmesine neden olmuştu. Zira, Ungdomshuset’in yıkımı, bilindiği üzere, pek de kolay gerçekleşmedi. Polis ancak tüm dünya medyalarında da yayınlanan aşırı güç gösterisi ile eylemcilere karşı zehirli gazlar kullandığı ve müdahelelerde anti-terör tatbikatları yaptığı gibi iddiaların da yer aldığı şiddeti sonrasında binayı yıkabilmişti.
Bina yıkılmıştı, öyleyse yenisini bulmak gerekiyordu. Yıkımdan sonra geçen yedi ay boyunca yeni bir mekan bulma amacıyla gösterilen çabalar, farklı grup ve organizasyonların anarşist ve otonomlarla biraraya gelmesiyle oluşturduğu yeni bir insiyatifle mücadelenin devam ettiğini gösteriyor. Aktion G13 adındaki insiyatifin tek amacı tüm gençlerin Kopenhag’da eskisi gibi kullanabilecekleri yeni bir merkez oluşturmak.
G13 İnsiyatifi...
Adını, muhtelif yerlerde yaptıkları araştırmalar sonucunda buldukları yeni binanın adresinden alan G13 (Grondalsvaenge Alle 13) İnsiyatifi, 6 Ekim tarihinde toplumun çeşitli kesimlerinin de desteğini alarak ülkedeki bu tarz eylemler için yapılan en büyük gösteriyi düzenledi. Eylemin amacı tüm göstericilerle beraber, şiddetten uzak durarak, seçilen binayı işgal etmek ve yeni gençlik evi olarak ilan etmekti. 10 bine yakın eylemcinin katıldığı bu barışcıl gösteri Danimarka polisinin Türkiye'deki polisi aratmayan şiddeti, polis köpeklerinin saldırıları, gözyaşartıcı bombaları, keyfi gözaltılar ve gözaltına alınanlara işkenceleriyle sona erdi. Gün sonunda ülke tarihinde görülmedik biçimde aynı gün içerisinde -medyaya göre- 436 göstericinin gözaltına alındığı bir tablo ortaya çıkmıştı.
İç karışıklığa doğru giden bu olaylar sonucunda hükümetin gözü korkmuş olmalı ki, gösteriden bir kaç gün sonra Kopenhag Belediye Başkanı Ritt Bjerregaard, G13 İnsiyatifi’nin isteklerini tekrar görüşmeye karar verdiğini açıkladı. Belediyeden yıkılan binanın yerine yeni bir ev sözü alan ama geçen onca zaman içerisinde belediyenin sözünü tutmak yerine yeni evi satın alma zorunluluğu getirmesiyle istekleri gerçekleşmeyen G13 ise görüşme öncesinde şartlarını şöyle belirlemişti: Yeni ev, eski işgal evinin bulunduğu semtte olacak, bağımsız yönetilecek, eski Ungdomshuset ile aynı tür aktivitelerin düzenlenmesine izin verilecek ve bir krona bile mal olmayacak.
"Hiçbir Şey Unutulmadı, Hiçbir Şey Affedilmedi”
Geçen dönem içerisinde yeni mekan için gönüllülerden topladıkları para 13 milyon krona (yaklaşık 3 milyon YTL) ulaşan G13 İnsiyatifi, bu parayı hakettiklerini düşündükleri mekanı satın alarak değil, düzenleyecekleri etkinlikler için kullanmayı düşünüyor ve talepleri gerçekleşene kadar mücadeleye devam etmeye kararlı görünüyor. İnsiyatif üyeleri ve destekçileri, Ungdomshuset’ın yıkılma kararından beri olduğu gibi, her Perşembe günü Norrebro semtindeki Blagards meydanında toplanarak eylemlerine devam ediyor.
Bu eylemlere destek verenlerden birisi de küreselleşme karşıtı eylemlerin en şenlikli isimlerinden Manu Chao’ydu. Avrupa Turnesi kapsamında 13 Ekim tarihinde Kopenhag KB Hallen’da konser veren Manu Chao, 18 Ekim Perşembe günü Blagards meydanında yapılan eylemde yaklaşık 4,000 kişiye Ungdomshuset eylemcilerinin sloganlarından birisi olan “Hiçbir Şey Unutulmadı, Hiçbir Şey Affedilmedi” yazılı tişörtüyle kısa sürede olsa sahne aldı.
Ungdomsguset, hiç kuşkusuz Christiania ile birlikte Kopenhag’daki radikal cemaatin en önemli merkezlerinden birisiydi. Ne var ki, 1970’lerin sonlarında terkedilmiş askeri barakalara yerleşerek devletsiz özerk bir yapı kuran anarşistlerin, hippilerin ve komünistlerin alternatif sosyal deneyimlerini yaşadığı Christiania da aynı türden bir baskının altında. Hükümetin, şehrin merkezine yürüme mesafesinde olan ve emlak değerinin oldukça yüksek olduğu söylenegelen bu bölgeye iş merkezleri kurma fikrinde olması sadece bu bölgede yaşayan 900 kadar Christianialıyı ilgilendirmiyor.
Zira, Christiania’nın da kaybedilmesi aynı zamanda tüm İskandinavya’da özgürlükler alanında mutlak bir yenilgi anlamına geliyor. Aslını söylemek gerekirse değişen dünya koşulları altında Christiania’nın politik mirasından arta kalanlar da medya tarafından sürekli saldırıya uğruyor. Christiania son zamanlarda ekseriyetle gündeme, medyanın manipülasyonları sayesinde, uyuşturucu haberleriyle geldi.
Kendi kendini yönetme geleneği, hoşgörü ve diyaloğa dayalı radikal demokrasi anlayışı ve kazanımları arka plana itildi. Keza, yeni bir işgal evi ve özgürlük projesi olarak görülen Ungdomshuset eylemlerinin Danimarka medyasında, naif bir tanımla, kültür veya gençlik evi için yapılan eylemler şeklinde görüldüğünü eklemek gerekiyor. Gerçekten de anarşist ve otonom grupların zemin kaybetmemek amacıyla bu tasvire karşı çıkmıyor. Gençlik grubunun belediye başkanıyla yaptığı pazarlığı da bu minvalde görmek ve belediyenin göz yumması olmadan yeni bir evde illegal barınmanın, Mart ayındaki gibi sonuçlar doğurmadan, pek de kolay olmadığı söylenmeli.
Tüm yaşananlar kapitalist sistem içersinde en gelişmiş sosyal devlet anlayışına sahip olduğu iddia edilen toplumlarda bile özgürlüklerin aslında kumdan kaleler üzerinde yükseldiğini göstermekte. Sistemin farklılıklara tahammülsüzlük, karşı kültürlerin ve alternatif özgür alanların ortadan kaldırılması ve kollektif yaşam formlarını dışlamayı hedefleyen bu anlayışı kendisi dışında kalan herşeyi yok etme niyetinde olduğunu kanıtlıyor.
Sistemin alternatif her türlü düşünceye tahammülsüzlüğü ve artan devlet baskısı geçmişte elde edilen özgürlüklerin artık bir kenarda oturarak korunamayacağına dair inancı pekiştiriyor. Geçen ay yayınladıkları manifestoda G13 İnisiyatifi bu farklılıklara tahammülsüzlüğü ve değişimi şöyle anlatıyordı:
Normların dışında kalan herkes politik sistemin, mahkemelerin ve polisin denetimlerinin ve iktidar kullanımının yoğunlaştığını görmektedir. Göçmen gençlik olsun, uyuşturucu bağımlıları olsun, grafitti ressamları, esrar içicileri, eğlence düşkünleri ya da anti-ırkçı punklar olsun, günlük hayatta hepimiz aynı polis baskısını, şiddetini, yasal olmayan tutuklamalarını, gözetim ve tacizlerini yaşıyoruz. Polis baskısını ve haklarımıza saldırıları sorgulamayan medya ve politikacılar tarafında yoğun bir suçlu kategorisine itilme ile karşı karşıyayız.
Geçen altı ayda hareketimiz daha önce hiç olmadığı kadar baskıya maruz kaldı. Artık norm, kitlesel tutuklamalar, olağanüstü haller, yasal olmayan ev baskınları ile toplanma ve gösteri yapma özgürlüğümüze saldırılar oldu.*Eylemler destek buldu...
Ne var ki, son olaylarla hükümetin baltayı taşa vurduğu, Danimarka gençliğini harekete geçirdiği, en azından Christiania için yapılan eylemlerden çok daha fazla insanı sokağa çektiği de söylenebilir. Eylemlere göçmen gençlik de olmak üzere muhalif gençliğin hemen her kesiminden desteğin gelmesi, Danimarka’daki liberal-muhafazakar politik yönelimlerden rahatsız olanların bu eylemleri kendilerini ifade edebilecekleri bir mecra olarak görmelerinin bir göstergesi olmasından kaynaklandığı şeklinde ifade edilebilir.
Son olarak 13 Kasım tarihindeki seçimleri iki dönemdir iktidarda bulunan liberal-muhafazakar hükümetin ırkçı Danimarka Halk Partisi’nin de desteğini alarak kurduğu liberal-muhafazakar hükümetin yeniden kazanması yukarda bahsedilen norm sürecinin devam edeceğinin bir kanıtı. Uluslararası boyutlara taşınan karikatür krizi döneminde ifade özgürlüğünü savunusu, Danimarka Halk Partisi’nin bu karikatürleri seçim kampanyasında kullanması ile bu savununun ne kadar gerçekçi olduğu konusunda kafalarda soru işareti yaratmıştı.
Bu soru işaretlerini Danimarka’nın son dönemlerde özellikle göçmenlere karşı artık kanıksanan tavrıyla, politik anlamda muhafazakarlaşması, neo-liberal kuşağın içine çekildiği bir yapılanmanın 2000’li yılların başından beri yükselmesi ve Irak’ta ABD hükümetini destekleyen bir kaç Avrupa devletinden birisi olması ile çoğaltmak mümkün. Ungdomshuset’in yıkılması sürecinde yaşananlar aslında bu devrin bir yansıması ve politik karşılığı olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla yeni bir gençlik evinin inşası, hükümetin özgürlükler ve serbest yaşam alanları konusunda artık bir adım atmayacağının fark edilmesi ve mücadeledeki kararlılıkla elde edilebileceğinin görülmesi ile sağlanabilir. (SM/NZ)
* Manifesto’nun tümüne ulaşmak için.