Komşu ülkelerin tutumu belirsiz
Irak'ın ve bizlerin bu süreçte karşılaştığı en önemli tehlike Irak'a yapılacak askeri saldırıya ilişkin komşu ülkelerin tutumlarındaki belirsizlik hali. Hiçbiri Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Britanya tehditlerini kabul etmiyor, ama yine hiçbiri bu düşünceyi siyasi bir tutuma dönüştürememekte. Ortada Arap zirvesinin kararları, Türkiye ve İran'ın güven verici tutumları var, ancak bu durum beklenen fırtına şeklini aldığında saldırılara birçoklarının katılmasını engellemeyecek.
Ürdün geçen iki hafta süresince Washington ve Londra'nın açtığı psikolojik savaşın merkeziydi. The Observer ve The Times gazeteleri Ürdün'ün ABD ve Britanya'nın Irak'a saldırısında üs olarak kullanılacağı yolundaki New York Times kaynaklı haberler yayımladı. Britanya gazeteleri Ürdün'ün bu tür haberlere gösterdiği sert tepki karşısında geri adım attı ve The Times, örneğin Ürdün'ün ABD askeri senaryosunda kararlaştırılmış rolünü reddettiğini ifade etti.
Amman'da ise bu kafa karıştıran haberler ABD'nin Ürdün'e baskısının sonucu olarak değerlendirildi. Oysa bu psikolojik saldırının hedefinin sadece Ürdün olmadığı gayet açık. Amaç, birazdan anlatacağımız farklı araçlarla Irak etrafındaki yoğun dumanı Ürdün'e, Kuveyt'e, Katar'a, İran ve Türkiye'ye yaymak. Ürdün'ün Irak'ın komşularına psikolojik ve siyasi rahatsızlık vermek için örnek olarak seçilmesinin özel bir önemi var. Ürdün, 1991 Irak saldırısında net bir tutum sergilemişti.
Bu tutumun faturası çok ağır oldu. Savaşın getirdiği ekonomik ambargo bazı Körfez ülkelerinde Ürdün mallarına karşı son zamana kadar sürdü. Fakat ABD için asıl olan basın yoluyla açtığı psikolojik savaşın başarıya ulaşması. Prens Hasan'ın Londra'daki Iraklıların toplantısına katılmasını ve birbirini izleyen istihbarat oyunlarını da bu savaşa eklersek Ürdün hükümetinin içine düştüğü zihin karışıklığının boyutunu kavrarız.
Suudi Arabistan defalarca Irak'a yönelik bir askeri harekâta karşı olduğunu tekrarladı. Ardından Prens Abdullah'ın Irak Başkan Yardımcısı İzzet İbrahim ile Beyrut'taki el sıkışması geldi. Suudi tutumunun Arabistan'ın doğusunda ABD güçlerine verilmiş askeri kolaylıklara yansıması gayet doğal. Amerika'nın Emir Sultan Hava Üssü'nü kullanma hesaplarının yürürlükte olması akıl kârı değil. Bu yüzden ABD, askeri üssünü Suudi Arabistan'dan Katar'a taşıma planlarını gizlememekte! ABD psikolojik savaşı Ürdün'den Suudi Arabistan'a, Körfez ülkelerine, ardından Suriye ve Lübnan'a ve sonrasında Arap yurdu dışına, Türkiye ve İran'a uzanmakta. İsrail basınını okuyanlar, ABD kongresi üyelerinin açıklamalarını ve Amerikan basınının "bilgilerini" takip edenler Irak ile terör arasında doğrudan ya da dolaylı bağlantılar üzerinde odaklanmanın aşağıdaki şekilleri aldığını gözlemleyecektir:
1- İsrail'in Haretz gazetesi Suriye'nin Irak ordusu hesabına uçak motorları, tanklar, radarlar ve geliştirilmiş füzeler ithal ettiğini ve Asi Nehri üzerinde baraj yıkılmasından zarar görenlere yardım taşıyan Irak uçaklarının silah yüklü kamyonlarla döndüğünü su yüzüne çıkarıyor!
2- Amerikan Senato Başkanı'na İstihbarat Komisyonu üyelerinin Suriye'nin gözetimindeki Lübnan'da Hizbullah eğitim kamplarının ve Filistin terör unsurlarının varlığıyla ilgili açıklamaları.
3- Irak petrolünün Suriye yoluyla dışarıya çıkarıldığına dair yer alan basın "bilgileri."
Geriye Arap olmayan iki komşu kalıyor. İran ve Türkiye. Her ikisi de yayılmacı Irak'ın silahlanma gayretinin temelini oluşturmakta. Türkiye sadece aç. İran ise bölgesel nüfuza aç. İran savaş açma ahmaklığını işledi. Türkiye'nin ahmaklığı ise daha az sorun oldu, ancak Türk tehlikesi gerçek tehlike. Yönetim ve ekonominin zayıflığı, Avrupa'ya katılma fantezisi Türkiye'yi kullanılabilir bir ülke haline getirmekte. Amerikalıların bugünlerde Türkiye'de bulunması Irak harekâtına Türkiye'nin katılması için. Dünya Bankası'ndan kredi verilmesi, parasındaki ve çökmüş ekonomisindeki kaybın durması etrafındaki görüşmeler ise Türkiye ve ABD'nin uzun zamandır oynadığı çelik çomak oyunlarından biri.
ABD'nin İran'da reformcu ve muhafazakârlar yaratma planı başarıya ulaştı. ABD'nin devam eden tehdidiyle reformculara Avrupa kapılarının açılması haddi zatında maksatlı olabilir, ancak bu ayrıma bu süreçte daha bir hız verilmekte ve Irak'ın doğu sınırında belirsizlik bulutları yayılmakta. ABD'nin Irak'a yönelik saldırısının deneyimi ve molla rejiminin Irak yönetimini kandırması sonrası Irak şu an sadece haç için sınır geçitlerini açmakla, her iki tarafın asker cesetlerinin nakli ve geri kalan esirlerin iadesiyle yetinmekte. Bunun dışında İran-Irak-Suriye-Lübnan-Filistin işbirliği yaratma yanılgıları Tahran açısından oluşturulmuş değil. Bu durum muhafazakârların öfkesini artırdığı gibi Arap ve Filistinliler yanında yer almanın abesliğini ve Siyonizm düşmanlığının acı faturasını gizlemeyen reformistler için alay konusu olmakta.
O halde ABD ve Britanya'nın hedefleri şunlar:
1- Irak'ı kuşatan ülkelerde tehdit, korkutma ve Irak saldırısına karşıt tutum sergilemenin faydasız olduğu ve harekâta katılmanın çıkarlarına olduğu düşüncesini vermek suretiyle kargaşa yaratmak.
2- Iraklılar nezdinde komşularına karşı güvensizlik ortamı yaratmak ve beklenen ABD-Britanya saldırılarına karşılık verme noktasında özgüvenlerini sarsmak. Bu psikolojik savaşın şiddeti net bir şekilde ortaya koyuyor ki, ABD saldırı planı Irak'a yönelik geniş kapsamlı askeri bir harekât değil sadece. Güneyde Şii grupların, kuzeyde Kürt ve Türkmen grupların katılacağı geniş kapsamlı hava harekâtı ve kara saldırısı.
Ahmet Çelebi'nin de tasavvur ettiği ve umduğu üzere güneyden 200 bin askerin Irak'a girecek olması psikolojik savaşın bir parçası. Bu türden saldırıların külfeti ise kazanımlarından daha büyük olacak. Bu bir psikolojik savaş ve Arapların eski hesapların görülmesi için bu savaşa katılmakta acele davranmaları büyük hata olur. (NK/BB)
* Vurgular bianet'e aittir.