Sevgili dostum yazar Doğan Akhanlı’nın ani ölümü beni derinden sarstı ve onun fizik beden olarak aramızdan ayrılış günü olan 31 Ekim 2021’den bu yana kendisiyle ilgili kaleme almayı düşündüklerimi yazmaya bir türlü elim varmadı.
Sevgili Doğan, hakkında yazılmayı fazlasıyla hakkeden bir düşünür, yazar ve bir insan güzeli olmasına rağmen, onu anlatmak, kabul edersiniz ki hiç ama hiç kolay bir iş değil.
Biz insanlar doğamız gereği doğumu kutsamaya, ölümü yadsımaya çok meyilli varlıklarız. Doğan’ın erken vedası fiziksel olarak gerçekleşmiş olsa da, onu düşünceleri ve yazdıklarıyla sonsuza kadar yaşatmak da bizlerin görevi.
Kendisi bunu hak edecek eserlere tüm yaşamıyla imza atmış bir canımızdır. O nedenle Doğan’ı tam olarak anlatabileceğimi zaten düşünmüyorum ama yine de hem bir dostu hem de okuru olarak, ona olan borcumun gereği, tanıdığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım.
Sola ilk adım
Doğan Akhanlı 18 Mart 1957’de Artvin Şavşat’ta doğmuş bir yazar. 12 yaşında ağabeyiyle beraber eğitim için İstanbul’a taşınıyorlar. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KATÜ) Eğitim Fakültesi’nde Tarih ve Pedagoji eğitimi alır.
1975’de üzerinde kızıl yıldız olan bir sol mecmuayı satın alıp okuduğu için sivil polis peşine düşer ve Doğan’ı gözaltına alırlar.
Doğan’ın pek de bilmediği kavramlarla onu suçlar, bir örgütün üyeliğiyle itham edip kendisine işkence ederler. Doğan’ın solculuğa adım atmasına, merakına sebep olan olay da aslında bu ithamlar ve işkence süreci olur.
Doğan o dönem henüz 18 yaşındadır.
Salıverildikten sonra o kızıl yıldıza olan ilgisi ve merakı daha da artar ve sol saflarındaki mücadelede yerini alır.
Metris
12 Eylül 1980 faşist cuntasından sonra darbecilerden gizlenmeye çalışsalar da 1985 yılında karısı, sevgili Ayşe’si ve 18 aylık bebekleri (oğlu) ile beraber İstanbul’da tutuklanırlar.
Doğan, tüm işkencelere dayanır ama kendisinin samimi anlatımlarıyla, asıl işkenceye dayanan Ayşe’sidir. Bebeklerinin de kendileriyle beraber tutuklu olmasına rağmen işkencelere dayanan ve asla çözülmeyen Ayşe’sinin direnci karşısında Doğan, işkence tezgahında karısından utanır ve ne olursa olsun dayanması gerektiğini kendine telkin eder durur.
Ayşe Akhanlı bir yılı aşkın bir süre, Doğan ise 1985’ten 1987’ye kadar iki buçuk yıl Metris askeri cezaevinde tutuklu kalır.
Almanya
Doğan cezaevinden çıktıktan sonra karısı ve oğlu ile beraber 1991 sonunda Almanya’ya iltica eder. Cologne diye bilinen Köln’de yaşamaya başlarlar.
1998 yılında Türk devletinin vatandaşlıktan çıkardığı Doğan 2001'de Almanya vatandaşı olur.
Doğan yeni vatanı Almanya’da da boş durmaz ve üretmeye devam eder. Başta Ermeni soykırımı olmak üzere çeşitli alanlarda yazmayı sürdürür.
“Denizi Beklerken” (1998), “Gelincik Tarlası” (1999) ve “Kıyamet Günü Yargıçları” (1999) birbiri peşi sıra yayımlanır. Bu romanlar bir üçlüdür: Kayıp Denizler Üçlüsü
İkinci Dünya Savaşı’nda İstanbul’da denizin ortasında mahsur kalan Struma gemisinin korkunç sonunu kaleme aldığı roman Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” romanının devamı niteliğindedir.
Akhanlı’nın “Madonna’nın Son Hayali” (2015) adını verdiği romanı “Struma yolcularına, Sabahattin Ali’ye ve annesinin anısına” atfedilmiştir. Romanda Struma’nın hikayesi anlatılır.
Struma
Şöyle ki: 12 Aralık 1942’de İstanbul kara sularına varan Struma gemisi, 791 Yahudi savaş mağduru yolcuyu taşımaktadır. Türk devlet yetkilileri geminin yolcularına ve 10 mürettebatına karaya çıkma izni vermez.
Aylarca denizin ortasında mahsur kalan gemideki insanlar açlık, susuzluk ve hastalıktan telef olurlar. Türk devlet yetkilileri gemiyi daha sonra Karadeniz’e, Şile yakınlarına sürer.
Ve orada 24 Şubat 1942’de Sovyet güçlerinin bombardımanıyla geriye kalan yolcu ve mürettebatın neredeyse tamamı yok edilir. Böylece Struma ile beraber, devlet geleneği bozulmaz ve Türk devletinin alnına bir soykırım kara lekesi daha sürülmüş olur.
Doğan, Almanya’da Türkiye- Almanya İnsan Hakları Derneği (TÜDAY), Türkiye- Almanya Kültür Forumu (Kulturforum Turkei-Deutschland), Irkçılığa Karşı Köln Çağrısı (Kölner Appell gegen Rassismus), Şiddete Karşı Kamuoyu (Öffentlich gegen Gewalt) gibi insan hakları ve ırkçılık karşıtı kuruluşlarda basın ve halkla ilişkiler görevlisi olarak çalışır.
Köln’de eski Gestapo Emniyeti, sonra Dokümantasyon Merkezi ve Müze olan EL-DE Haus’da Türkçe rehberlik yapar. Çokkültürlü toplumlarda hatırlama kültürü ve çabası konusunda konferanslarda Almancadan Türkçeye çevirmendir. Radyo programları, edebiyat söyleşileri ve okumalar yapar değişik platformlarda. Edebiyat dergilerine yazılar yazar.
Soykırım
Uluslararası Ermeni soykırımı araştırma ve inceleme merkezi Association Recherche İnternational ile ortak çalışma yürütür ve araştırmalarına destek verir. Köln Raphael Lemkin Kütüphanesi’nin kurulmasına öncülük edenlerden olur.
Kütüphaneye ismini veren Raphael Lemkin Ermeni soykırımı kelimesini uluslararası literatüre ilk geçiren insan olarak bilinir. Akhanlı, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili yüzleşme ve özür konusunda ısrarcıdır.
Onun inancına göre “Türkiye’de despotizmin, şiddetin ve işkencenin hala devam etmesinin nedeni bu yüzleşmeyi yapmamaktan kaynaklıdır.”
Hapislik, dayanışma
Doğan, 10 Ağustos 2010'da hasta babasını ziyaret için 19 yıl aradan sonra ilk kez gittiği Türkiye’de, ülkeye adım atar atmaz tutuklanır.
Üyesi olduğu Uluslararası PEN Yazarlar Birliği başta olmak üzere, Almanya PEN Yazarlar Derneği, Uluslararası Af Örgütü, Alman Yazarlar Birliği, Berlin Sanat Akademisi, Demokratik Hukukçular (Avukatlar) Birliği ((VDJ), Almanya Temel Haklar Komitesi, Alman Yeşiller Partisi, Hollanda Aktion Sühnezeichen Vakfı, Avusturya Yazarlar Birliği gibi parti ve örgütlerle hak savunucuları Türkiye devletinin bu kabul edilemez tavrını protesto ederler, Doğan'la dayanışırlar, kamuoyu oluştururlar.
Uluslararası Gazeteciler Birliği’nden gazeteci Albert Kieser sorumluluğunda “Doğan Akhanlı için Adalet” girişiminin başlattığı kampanya dünyanın değişik yerlerinden bir çok yazar, sanatçı, hak savunucularının desteğiyle ses getirir.
Yazarlar Günter Wallraff, Edgart Hisenrath ve Nobel Edebiyat Ödüllü sahibi Günter Grass ve Mikis Theodorokis derhal salıverilmesi ve özgürlüğüne kavuşması için Doğan’a destek verirler.
Türkiye’den yükselen kampanyaya da Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Adalet Ağaoğlu,, Taner Akçam, Orhan Pamuk, Eren Keskin gibi isimler imzalarıyla katılırlar, süreci izlerler, kamuoyu oluşturmak için çaba harcarlar.
Doğan, Aralık 2010'da tutuksuz yargılanmak üzere salıverilir lakin yaklaşık 20 yıl yüzünü görmediği babası da o arada dünyadan göç etmiştir.
Doğan bu kara haberi içerde, Tekirdağ Cezaevi’nde gazeteden okur ve dünyası yıkılır. (SA/APK)
Merhaba Doğan Akhanlı/ Selda Aksoy
1/ Kızıl yıldızla başlayan hayat
2/ İşkencede fasıl, hapishanede bir başkonsolos
3/ Kitaplar, oyunlar, ödüller, suç icatları