"Şimdi kızgın fırınların saati, hadi alevlerin ışığından başka hiçbir şey göremesinler..."
Che Guevera
"Yoldaşlar ('Kurtuluş Yolunda Hareket' bölümünün başında söylediğimiz gibi) bu sadece bir film gösterimi ya da bir gösteri değildir. Her şeyden önce bir mitingdir. Anti-emperyalist birliği gösteren bir eylemdir; bu mekan, sadece bu mücadele içinde yer alanlar içindir. Çünkü burada izleyiciler ve düşmanın suç ortakları için yer yoktur. Burada sadece filmin tanıklık etmek ve derinleştirmek istediği sürecin yazarları ve kahramanları için yer vardır. Bu film diyalog için, iradenin araştırılması ve bulunması için bir bahanedir. Size yönelik olarak bizim tarafımızdan hazırlanmış bir rapordur. Gösterimden sonra tartışılacaktır." diye başlar Fernando Solanas ve Octavio Getino'nun "Kızgın Fırınların Saati" (La Hora de los Hornos -The Hour of the Furnaces) adlı filmi.
"Kızgın Fırınların Saati" filmini ilk kez 27. İstanbul Film Festivali'nde Marmara Üniversitesi'nde sinema hocası olan Zeynep Çetin Erus hocam ile birlikte izlemiştik.
"Kızgın Fırınların Saati" festivalin en uzun filmiydi o yıl. 260 dakika yani 4 saat 20 dakika. Filmin başlangıç saatinde (21:30) dolu olan salon (birçok insan da bilet bulamadığı için kapı önünde birikmişti.), gece 03:30'a doğru film bittiğinde salonda 9-10 kişi ya vardık ya yoktuk. Çünkü sinema seyircisinin film izleme süreci açısından çok uzun bir süreydi 260 dakika.
Solanas ve Getino'nun 260 dakikalık bu filmi "Üçüncü Dünya"nın "Üçüncü Sinema"sıydı. Birinci Dünya kapitalist Batı ülkelerini kapsarken İkinci Dünya Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki komünist ülkeleri kapsıyordu. Üçüncü Dünya ise bunun dışındaki ülkeleri kapsıyordu. O zaman sineması da bunun dışında olmalıydı.
Hollywood'un "pasif izleyici"yi eğlendirmeye dayanan sineması ile Avrupa'nın "birey odaklı" sinemasının içinde bulundukları toplumsal mücadelede işlevsiz ve zararlı görmüş bunu yerine "militan ve gerçekçi" bir sinemayı savunmuşlar Üçüncü Sinemacılar. Bunu da "Üçüncü Bir Sinemaya Doğru" manifestolarında kaleme alırlar. Üçüncü Sinema terimi de ilk kez bu manifestoyla kullanılmaya başlanır.
Solanas ve Getino "Grupo Cine Liberaticion" (Sinema Özgürlük Grubu) grubu altında çalışmalarını yürütürler. 1960'ların devrimci hareketi içinde, anti-emperyalist mücadelede ulusal kültürün bir parçası olarak sinemanın önemli bir rol oynayacağını belirtirler. Emperyalist güçler bilim, sanat ve sinemayı kendi ideolojileri doğrultusunda kullanırken Üçüncü Dünya uluslarının da bunun karşısında "militan" bir bilim, sanat ve sinemayı gerçekleştirmeleri gerektiğini belirtirler.
Sinemanın "belgeleyen, gösteren ya da pasif olarak bir durumu saptayan bir sinema" olarak görmeyip "dürtme ve düzeltmeyi hedefleyen bir unsur olarak müdahale etmesi" gerektiğini belirtirler. Onlar göre sinema bir "eylem sineması"dır. Bunun için Küba Devrimi, Vietnam Savaşı ve Latin Amerika'da gelişen devrimci mücadele ile hareket eder Sinema Özgürlük Grubu.
Solanas, Getino ve Sinema Özgürlük Grubu üyeleri filmi, 1966'da Arjantin'deki faşist askeri darbenin ardından büyük bir gizlilik içinde iki yıl boyunca çekimlerini bir "gerilla savaşı" gibi yürüterek çekerler. Kolektif bir çalışmanın ürünü olarak doğar "Kızgın Fırınların Saati". 4 saat 20 dakika uzunluğundaki film Arjantin'de "Sol Peronistler"in seçimle iktidara geldikleri 1973 yılına kadar da büyük bir gizlilik içinde gösterilir.
Film üç bölümden oluşur.
Birinci bölüm "Yeni Sömürgecilik ve Şiddet"tir. Bu bölüm Küba Devrimi'nin de gerilla önderi olan "Che Guevera" ve Latin Amerika'nın kurtuluşu savaşında ölen devrimci insanlarına adanır. Bu bölümde Arjantin ve onun siyasal-sosyal-coğrafik-kültürel tarihine de geniş bir bakış açısıyla yaklaşılır. Bu bölümün sonunda "Che Guevera"nın ölü/öldürülmüş bedenine ait yüzü birkaç dakika kesintisiz bir şekilde perdeye yansıtılır.
İkinci bölüm "Kurtuluş Yolunda Hareket Etme"dir. Bu bölüm Arjantinliler'in ulusal bilincini canlandıran "Sol Peronist" devrimci hareketin kurtuluş mücadelesine adanır. Bu bölümde Juan Peron'un ilk on yılını (1945-1955) anlatan "Peronizm Tarihi" ve sonrası dönemi anlatır.
Üçüncü bölüm ise "Şiddet ve Kurtuluş"tur. Bu bölüm de devrimci kurtuluş mücadelesinin yarattığı "yeni insana" adanır.
Ayrıca her bölüm de kendi içinde bölümlere ayrılır. Frantz Fanon'dan, mektuplardan, söyleyişlerden, röportajlardan, tartışmalardan, belgesel görüntülerden de yararlanılır filmde.
Film gösteriminde de izleyici, pasif durumdan çıkartılıp onu devrimci kurtuluş hareketin içindeki eylemselliğine çağrı vardır. Filmde de verilen Frantz Fanon'un "bütün seyirciler ya haindir ya da ödlektir." sözünden hareket edilerek seyirciyi filmde gösterim sürecinin bir parçası haline getirmeye çalışırlar.
Seyirciye "kendilerini bulmaları ve kendi sorunları üzerine konuşabilmeleri için de ortam yaratırlar". Sistemin emrinde olan sinemada seyircinin "tarihi anlayabilme ve tanıyabilme yeteneğine sahip olması yerine, sadece tarihi okumasına, onu seyretmesine, dinlemesine ve ona katlanmasına izin vermektedir" der Solanas. Bu olguya karşı çıkmak ve seyirciyi aktif bir katılımcı hale getirmek Üçüncü Sinema'nın en önemli özelliği olarak görülür Solanas ve Getino tarafından.
Solanas ve Getino seyirciyi aktif olarak bu sürece katmak için seyirciye sorular ("Peron neden düşürüldü? Halk silahlandırılmalı mı?" gibi sorular...) sordurtarak seyirciyi tartışmaya davet eder. Bu tartışma bazen devrimci mücadelenin verildiği sokaklara da taşınır. Film ilk kez gösterildikten hemen sonra sinema salonunun dışına sandalyeler taşınarak bu tartışma gerçekleştirilmeye çalışılmış ancak faşist yönetimin polis güçleri sert müdahale etmiştir bu tartışma sürecine. Ayrıca film boyunca dinmeyen müzik de bu "militan film"de aktif olarak görevini yerine getirir.
260 dakikalık filmin üretim, gösterim ve dağıtımı da Hollywood'un "ticari odaklı" dağıtımından farklılık gösterir. Çünkü Hollywood'un "her bakımdan sistemin emrinde olduğunu ve seyirciyi pasif bir tüketici" olduğuna inanırlar. Solanas ve Getino'nun "gerilla sineması" olarak adlandırdığı bu sinema baskı rejimi altında sistemle mücadele ettiğinden gerek üretim gerek gösterim ve gerek dağıtımı da "ticari sinema"dan ayrılır. Onlara göre, film yapım grubunun çalışmaları "gerilla savaşı" gibi belli bir disiplin içinde gizlilik içinde yürütülmeli, film yapımında çalışan kişilerin ekipten ayrılmak zorunda kalmaları durumunda çalışmaların devam edebilmesi için grubun içindeki bütün üyelerin ekipmanları tanımaları ve birbirlerinin yerini alabilmeleri gerekir.
Üçüncü Sinema'nın başeseri olarak görülen "Kızgın Fırınların Saati" filmi Hollywood'un "ticari odaklı pasif izleyeci" sineması ile Avrupa'nın "birey odaklı" filmleriyle kuşatılan günümüz sinema seyircisi için zor ve süre olarak uzun görülse de gözden kaçırılmaması ve mutlaka izlenilmesi gereken bir filmdir. (KT/HK)
* "Kızgın Fırınların Saati" filmini Diyarbakır'da VII. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali kapsamında 7 Mayıs Pazartesi günü saat 17.00'de Sümerpark Yılmaz Güney Sinema Salonu'nda izleyebilirsiniz.
** Zeynep Çetin Erus ve Esra Biryıldız'ın birlikte derledikleri "Üçüncü Sinema ve Üçüncü Dünya Sineması" kitabından yararlanılmıştır.