Kitaplara uygulanan Katma Değer Vergisi (KDV) oranları, son günlerde yine tartışma konusu oldu.
Güncel KDV oranlarının belirlendiği, 24 Şubat 2013 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’na göre, kitaplar üzerinden (dini kitap ve mealleri hariç) yüzde sekiz oranında KDV hesaplanması gerekiyor. Okuyucuların bir kısmı, kitaplar üzerinden KDV tahsil edilmemesi gerektiğini savunurken, diğer kısım ise yüzde birlik KDV oranını yeterli görüyor, yasal mevzuatın bu çerçevede düzenlenmesini talep ediyor.
Bahsi geçen tartışma ve taleplerin haklılığının öncelikle Anayasal ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekiyor:
Kitaplar üzerinden KDV tahsil edilmesi Anayasa’nın sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmıyor.
Kitap okuma oranları ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile doğrudan orantılı ve gelişmiş ülkeler sosyal devlet anlayışı çerçevesinde topluma kitap okumayı teşvik ediyor. Bu çerçeveden bakıldığında, bir ülkede kitap okuma oranının yükseltilmesi ve teşvik edilmesi için öncelikle kitap fiyatlarının makul hale getirilmesi gerekir. Hal böyle olunca, devletin kitap okumayı teşvik edebilmek için kitaplar üzerindeki verginin minimum düzeyde tutması ve böylelikle kitap fiyatlarının makul bir seviyede kalması başlıca hedeflerden biri olmalıdır.
Güncel okuma istatistik oranları incelendiğinde, Türkiye’de televizyon izleme oranı yüzde 94 oranında iken, kitap okuma oranı sadece yüzde 4 ila 4,5 arasında. Gelişmiş ülkelerin kitap okuma oranlarıyla karşılaştırıldığında, Türkiye’de kitap okuma oranının, ortalamanın hayli altında kalmasının önemli etkenlerinden biri de kitaplara uygulanan KDV oranı ve bunun sonucu olarak fiyatlandırmadır.
Bilindiği üzere Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin “sosyal devlet” olduğu açıkça düzenlenir. Sosyal devlet modeli insana ve topluma en yakın olan devlet modellerinden biri olup, sosyal devletin başlıca görevlerinden biri, toplumun eğitimi için gerekli olan tüm kaynakların devlet eliyle sağlanmasıdır.
Oysa, KDV Kanunu incelendiğinde, kanunun 17. maddesinde kanun koyucu, Anayasa ile güvence altına alınan sosyal devlet ilkesine uygun olarak, bir takım sosyal amaçlı istisnalara yer verdiği ancak, bahsi geçen istisnasına maddesinde, kitaplar üzerinden ödenen KDV’nin istisna kapsamına alınmadığı görülüyor.
Anayasa’nın sosyal devlet ilkesi çerçevesinde, Türkiye’deki okuma oranları göz önüne alındığında, kitaplar üzerinden alınan KDV’nin, Türkiye’nin kültürel anlamda gelişimine ket vurduğunu ve bu yönde yapılacak yeni bir kanuni düzenlemenin şart olduğunu açıkça gösteriyor.
Dini kitaplara yüzde bir oranında KDV uygulanırken diğerlerine yüzde 8 oranında KDV uygulanması Anayasa’daki “Eşitlik”, “Din Ve Vicdan Hürriyeti” ilkelerine aykırı.
Biran için kitaplar üzerinden alınan KDV’nin haklılığı kabul edilse dahi, dini kitaplar üzerinden yüzde 1 KDV oranı uygulanırken, diğerleri için yüzde 8 KDV oranının uygulanmasının kabulü Anayasal ilkeler çerçevesinde mümkün değil. Şöyle ki; yukarıda bahsi geçen 24 Şubat tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’na göre;
“…Kur'an-ı Kerim (Kur'an meal ve tefsir kitapları ile münhasıran Kur'an cüz, sûre, ayet ve/veya meallerini içeren kitaplar dâhil) ile Tevrat, Zebur ve İncil kitapları” üzerinden yüzde 1 oranında KDV, diğer kitaplar üzerinden ise yüzde 8 oranında KDV uygulanması gerekiyor.
Söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı düzenlemesi ile “dini kitaplar ve ötekiler” sınıflandırılması yapıldığı ve bu ayrıştırmanın hiçbir Anayasal düzenleme ile bağdaşmadığı son derece açık.
Öncelikle Anayasanın “eşitlik” ilkesi gereğince; “hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.”
Bunun yanı sıra "din ve vicdan hürriyeti" ilkesi çerçevesinde; “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
Bir Bakanlar Kurulu kararıyla, kitapların “dini kitaplar ve ötekiler” olmak üzere ayrıştırılması adeta, toplumu “dini kitaplar okuyanlar ve diğerleri” olarak sınıflandırmış ve söz konusu sınıflandırmaya göre iki farklı vergilendirme yoluna gidilmiştir. Bu durum da, yukarıda belirtilen “eşitlik” ve “din ve vicdan hürriyeti” ilkelerine açıkça aykırılık teşkil eder ve toplumu fikri, edebi ve sanatsal kitaplara yönelmekten uzaklaştırır.
Ülkemizdeki kitap okuma oranının gözle görülür derecedeki düşüklüğü ve bu oranların doğrudan fikri, edebi ve sanatsal gelişim ile ilgisi göz önüne alındığında, Anayasa’nın sosyal devlet ilkesi gereğince, kitaplar üzerinden KDV hesaplanmaması gerektiğini söylemek doğru olur. Şayet kitaplar üzerinden KDV alınmaya devam edilecekse de, vergilendirmeye esas yasal düzenlemelerin, Anayasal ilkeler çerçevesinde, kitaplar ve dolayısıyla toplum arasında herhangi bir sınıflandırmaya mahal vermeden yapılması gerekir. (ZD/AS)