“Ruh eşiniz kimdir”den, “Ne kadar yaşayacaksınız”a kadar anket var da, “Çocuğunuz yaratıcı bir okur mu”yla ilgili bir anket yok. Yok, diye elimiz kolumuz bağlı mı kalacağız? Tabii ki hayııır! Ankete başlamadan önce bu noktaya nasıl geldiğimin macerasını aktarayım.
Her zamanki gibi çocuklara kitap okuyacaktım. Elime, Ümit Öğmel’in Kök Yayıncılık’tan basılan “Kırmızı Düğmenin Düşü” kitabını aldım. Peş peşe sayfaları çevirerek değil, merak dozajı artırılmış duraklı okuma eylemime başlamadan önce kitabın kapağını gösterip “Bu kitabın konusu nedir sizce?” diye sordum. Çocuklar, temiz bir giysinin düğmesi olmak isteyen düğme, dikili olduğu giysinin gezdiği yerleri değil, kendisinin istediği yerlerde özgürce gezmek isteyen düğme diye saymaya başladılar. Özgürlük sözünü duyar duymaz dümeni kırdım. “Dikili düğmeler köle midir?” diye sordum. Dikili düğmeler köle değilmiş, çünkü yararlı bir iş yapıyorlarmış. Devam etmeden yararlı işle kölelik bağlamında birkaç soru sorayım istedim. Ne mümkün! Kendilerince bir mantık oluşturmuşlarsa çocuklar, çocuk deyip de tartışmaya kalkışmayın benim gibi. Sokrates’i mumla aratıyorlar. Haberiniz olsun.
Kitabın konusunun ne olduğuna devam ettik. Oyun oynamak isteyen düğme, kaybolan düğme, düğmelere saygı göstermek, düğmelere iyi davranmak, ormanda tek başına kaldığı için korkan düğme, karanlıktan korkan düğme, obur düğme, gölgelerden korkan düğme… Söylenen konular içinde tek itiraz ormanda tek başına kaldığı için korkan düğmeye geldi. “Oğlum, ormanda kim seni görecekte korkacaksın. Düğmesin sen düğme. Küçüksün” dedi içlerinden biri bu konuyu öneren çocuğa.
Çocukların verdikleri cevaplar düşündürdü beni. Verdikleri cevaplarda öğrenilmiş bir sıradanlık vardı. Beni düşündüren noktadan hareketle kitaptaki kurguları hemencecik bir kenara not ettim. Kitabı okumak yerine kısa bir açıklamada bulundum. Ardından da aşağıdaki soruları sordum. Siz de aynısını 4-8 yaş aralığındaki çocuğunuz için yapabilir, verdiği cevapları kitabın içeriğindeki on kurgu öğesiyle karşılaştırabilirsiniz.
Açıklama: Kırmızı düğmenin canı çok sıkılıyormuş. Bir yere gitmeye karar vermiş. Gittiği yerde birçok şeyle karşılaşmış ve başına birçok olay gelmiş. Tekrar eski yerine dönmüş. Dönerken de başına bir şey gelmiş.
Sorular:
- Kırmızı düğmenin canı neden sıkılıyormuş?
- Kırmızı düğme nereye gitmiş?
- Kırmızı düğme gittiği yerde kimlerle karşılaşmış?
- Kırmızı düğmenin gittiği yerde başına neler gelmiş?
- Kırmızı düğmenin dönerken başına ne gelmiş?
Yirmi bir çocuğun cevaplarını tek tek not ettim. Kitabı okuduktan sonra verdikleri cevapları hep birlikte karşılaştırdık. Tek bir çocuk, tek bir kurgu öğesini bilmişti. O da “aya gidiş”ti. Bilenen tek kurgu öğesi de bilindikti.
Kurgu öğeleri:
- Uçmak,
- Müzik bulutu,
- Bulut cini,
- Düğmenin dans etmesi,
- Aya gidiş,
- Ay palyaçosu,
- Uyku hikâyecisi,
- Ay hapşırması,
- Düğmenin küçük parçalara ayrılması,
- Uyanan düğmenin üzerindeki toz parçacıkları.
Kitaptaki kurgu öğelerini bilememek çocukları da şaşırtmıştı. Neden böyle olmuştu? Açıklama şaşkın şaşkın bakan arkadaşına, “Hayalde her şey olabilir.” diyen çocuğun cevabında saklı.
“Çocuk Edebiyatı ve Okuma Kültürü” dersi sırasında Ümit Öğmel ile Ülkü Ovat’ın eserlerinin çocuk edebiyatında önemli bir yere sahip olduğunu okumuştum, ama neden önemli bir yere sahip olduğunu çocukların deneyimlerinden anladım. Çocuklara hayal kurmanın büyüsünü aşılıyor. Bu değerin üzerine başka hangi değer eklenebilir?
Çocuklarınızın, bu iki değerli yazarın eserleriyle buluşması umudumla. Keyifli okumalar. (ED/HK)