Çocuk dostu ve onlarla yatay bir ilişki kuran nadir yazarlardan biri olan Sibel Öz'ün "Değişelim mi?" kitabı bize yeni bir bakış açısı sunuyor. Kalıplar, roller, görev dağılımları, biçim verme ve davranışsal olarak kız ve oğlan çocuklara öğretilen tüm kategorik iş bölümlerini yeniden düşünmemizi sağlıyor.
Kitap, kadınların; "zayıf, güçsüz, her işi yapamaz, çamaşır, mutfak, temizlik işlerinden sorumlu", erkeklerin ise; "güçlü, her işin üstesinden gelen, dediğini yapan" öğretiyi tersine çeviriyor.
Bu kez zorla değil isteyerek, yer değiştiren, öğretilmiş olanın dışına çıkan ve sadece değişmekle kalmayıp, etrafını da değişime uğratan sıcacık bir kitap "Değişelim mi?" Aynı zamanda bir yayınevinde editörlük yapan Sibel Öz'ün Parmak Çocuk yayınlarından çıkan kitabı, sadece çocuklar için değil, 'biz neden yapmıyoruz, değişmiyoruz' diyen ebeveynler için de okunası bir kitap.
Biz oyuncaklarımızı değişelim, anne ve babalar rollerini!
Değişimin bu kez "her şeyi bilen, öğreten, dikte eden" anne-babalardan değil, tersi yönden başlaması da dikkat çekici. İki çocuğun bölünmüş bahçelerin tel örgülerini aşan oyuncak değişimi, önce ev halkına sonra da çevreye dalga dalga yayılan bir değişimi beraberinde getiriyor. Mutfakta bulaşık yıkayan anne ile televizyon karşısında kanal kanal dolaşan babanın yer değiştirdiğini düşünün. Yani kitap, insanın bakış açısını, canlılarla ve dünya ile ilişkilerini değiştirmeyi gönüllülük temeli üzerinde yürütüyor. Kitaptaki "Değişelim mi?" duygusu her çocuğa iyiliği, güzelliği, sevgiyi kazandırırken, biz büyüklere de iyiliğin bulaştırıcılığını tattırıyor.
"Benim adım Tukrok ya da Korkut"
Değişim, farklı bir bakış açısı sunan ve Hale Gökalpsezer'in çizimleriyle birlikte akıcılaşan kitaptan bir tadımlık bırakayım şuraya:
"(...) Bizim mısır tarlalarına bıraktığımız korkuluk ise bu geleneğin biraz dışındaydı. Adı Tukrok'tu. Sinirli ve tez canlıydı. Bütün gün bir tarlanın ortasında bekleyip durmaktan dolayı can sıkıntısından patlıyordu. Bunun haksızlık olduğunu düşünüyordu. Ataları gibi sabırlı değildi Tukrok. İşe yaramaz hissediyordu kendini, yalnızlığa dayanamıyordu artık..."
Bir solukta okunuyor
"En Çok Seni Bekledim", "Serçeler Ölürse", "Yokuş Yukarı İstanbul", "Kıyıya Vuran Dalgalar", "Pabucu Yarım" ve "Korkma Kimse Yok" adlı kolektif kitapların hazırlanmasına katkıda bulunan Sibel Öz'ün çocuklarla iletişim dili ve sevgisini işlediği kitabını vakit geçmeden edinin derim. İlk ve ortaokul öğrencilerine tavsiye ettiğim kitaba, ebeveynlerin de bir saatini ayırmaları yeterli.
Peki, kim nasıl değişecek, o zaman kitabı elimize alalım ve sonra da değişime ihtiyacımız var mı diye kendimize soralım mı?
(SYZ/AÖ)